Tam beş yıl boyunca zengin ve yoksul insanlar arasındaki farkı araştırdım. Çalışmaya başladığımda aklımdaki tek soru şuydu: Neden bazı insanlar zenginken bazı insanlar yoksul? Kolay bir süreç olmadı bu benim için. 5 yılın sonunda 350 kişiyle görüştüm ve çalışmamı tamamladım. 144 soruyu 20 kategoriye ayırdım. 350 adet milyonere ve yoksul kişiye yönelttim sorularımı. Çalışma beş yılımı aldı, çünkü e-mail üzerinden yürütülen bir çalışma değildi. Ya birebir buluştum ya da telefonla konuştum bu kişilerle. Yani toplamda 51.984 kez soru sordum. Çok yüksek bir sayı bu!
Ama değdi. Sonra dünyanın ilgisini çektiğimi keşfettim. Bu çalışmanın yoksulluk içinde yaşayan ve finansal durumlarını iyileştirmeye çalışan orta sınıf insanlar için faydalı olacağını gördüm. Çalışma sayesinde keşfettiğim iki farklı ideolojiyi, iki farklı zihniyeti sizlerle paylaşacağım. Bunlardan biri zenginlik yaratırken diğeri de yoksulluğa neden oluyor.
Bu iki ideolojiyi “Yapabilirim” ve “Yapamam” olarak özetleyebiliriz. Çalışmada yoksul veya zengin kişiler derken çalışmaya katılan kişilerden edindiğim bilgi ve gözlemleri aktardığımı da belirtmeliyim.
“YAPABİLİRİM”
Milyonerlerin sahip olduğu bazı özellikler keşfettim. Başarılarının ve zenginliklerinin kökeni bu özelliklere dayanıyor. İşte o özellikler:
Amaç sahibi olmak: Kendi çabalarıyla milyoner olan kişilerin yüze 80’i hayatta bir amaç sahibi. Hayallerine yönelik bir hedefleri var ve bunun peşinden koşmayı asla bırakmıyorlar. Sonu boşanma ya da iflas olsa bile amaçlarından sapmıyorlar. Bu kişilerin %27’si en az bir kere başarısız olmuş bu yolda giderken. Ama pes etmemişler. Ayağa kalkıp koşmaya devam etmişler. Amaç sahibi olmak, gözlemlediğim kadarıyla kararlılık sahibi de yapıyor insanı. Israrcı olmak da iyi şans getiriyor. İyi şans ise zenginliğe giden en iyi yollardan biri.
Çoklu gelir kaynağı: Çalışmadaki milyonerlerin % 65’i en az 3 farklı gelir kaynağına sahip. Bu da iflas ve yoksulluğa karşı sigorta görevi görüyor. Bir kaynak kesildiği zaman, diğerleri akmaya devam ediyor.
Sabırlı olmak: Çalışmamdaki zengin kişilerin % 80’i zenginliğe 50 yaşından sonra kavuşan kişiler. %52’si ise 56 yaşında zengin olmuş. Refaha ulaşmak için epey sabretmişler.
Birikim yapmak: Zenginlerin %94’ü gelirlerinin %20’sini biriktiriyor. Zengin olmadan çok önce başlamışlar birikime. Bu birikimi hesaplanmış risk kapsamına yatırım yaparak daha çok kazanmak için kullanmışlar.
Hesaplanmış risk almak: Milyonerler doğru fırsat karşılarına çıktığı zaman risk almasını bilen kişilerdir. Çalışmadaki zenginlerin %51’i birikimleriyle iş kurmuşlar ya da yatırım yapmışlar. %94’ü hayatında hiç kumar oynamamış, zira kumarda şans faktörü devasa boyutlardadır. Sayıları, kartları kontrol edemezsiniz. Zenginler şansa değil, fırsata inanırlar. Fırsat da sıkı çalışma, alışkanlıklar ve hedef sahibi olunca karşınıza çıkar.
Hayat dolu ve pozitif olmak: Milyonerlerin %71’i hayat dolu kişiler. Kendilerine özgüvenleri var. Hayalleri ve hedeflerinin peşinden gittikleri için bu pozitifliği hiç kaybetmiyorlar. Bu pozitif enerjileri çevrelerindeki kişilere yansımakta, başarılı kişilerle bu enerji sayesinde ahbaplık kurabilmekteler.
Duygu ve düşüncelerini kontrol edebilmek: Zenginlerin %81’i duygu ve düşüncelerini kontrol edebilme alışkanlığına sahip. Aklınızdan çıkan her düşünceyi dillendirmek zorunda değilsiniz. Her duyguyu ifade etmek gibi bir zorunluluğunuz yok. Böyle yapmak, yani kendinizi tutamamak ilişkilerinize zarar verebilir. Bu ilişkiler de sizin ve aileniz için önemli kapılar açabilir.
Bilgiye dayalı fikirler sunmak: Zengin insanlar ödevlerini iyi yapıyorlar. Bir şey söylediklerinde gerçeğe dayalı konuşuyorlar. Bu yılların tecrübesi ve kendini eğitmekle mümkündür.
Pazar uzmanı olmak: Çalışmamdaki zenginlerin her biri kendi pazarlarında uzman kişiler. Her işin uzmanı olmak diye bir şey yoktur hayatta.
Ekip çalışmasına inanmak: Kimse tek başına büyük başarılar elde edemez. Her daim bir takım çalışması vardır ortada. Zengin insanlar da ekip çalışmasının öneminin farkındalar. Kendi amaçlarına uygun insanlarla ilişki kuruyorlar.
Hatalardan ders almak: Hatalar, hesaplanmış risklerin doğal ürünüdür. Zenginler hataları ders olarak görüyorlar. Hatalar ne yapmamanız gerektiğini öğretir size. Bu hataları tekrar yapmamak da zenginlerin alışkanlıklarından biridir.
Açık görüşlü olmak: Dar kafalı olarak hiçbir ilerleme gösteremezsiniz. Yeni fikirlere ve yeni yöntemlere açık olmak, diğer insanların görüşlerine önem vermek, büyümek için hayati önem taşır. Başarı da büyümekle olur. Başkalarına karşı hoşgörülü ve açık olmalısınız.
Veren el olmak: Almak için önce vermeniz gerekir. İnsanlara ürün ya da hizmet anlamında bir şeyler sunmalısınız.Çalışmama katılan zengin kişilerin %79’u kar amacı gütmeyen dernek ve vakıflarda gönüllü olarak çalışıyorlar. Bu hiç şaşırtıcı değil esasında. Başkalarına para, zaman ve emek vermeyi alışkanlık haline getirmiş durumda bu kişiler.
Başladığını bitirmek: Zenginler başladıkları işi başarılı olana kadar sürdürüyorlar. Çalışmadaki zengin kişilerin %80’i bir amaç uğruna çaba gösterirken %55’i de bir amaç uğruna en az bir yıl zaman harcamış kişiler.
Sağlığa dikkat etmek: Çalışmaya katılan milyonerlerden biri “Hastane yatağındayken para kazanamazsınız.” demişti. Zenginler her gün spor yapıp sağlıklı besleniyorlar. Bu nedenle ki çalışmadaki zengin kişilerin %82’sinin hiçbir sağlık problemi bulunmamakta.
İdareli olmak: Zenginler paralarını idareli kullanır ancak insanlara karşı cömerttir.
Korkusuz olmak: Zenginler korkularıyla baş etmeyi bilirler. Batıl inançları yoktur ve karşılarına çıkan engellerle nasıl mücadele etmeleri gerektiğini bilirler.
Mazeret sunmamak: Zenginler hayatlarının mimarı olduklarına inanırlar ve mazeret sunmazlar. Hataları rasyonelize etmeye çalışmazlar. Kimseyi suçlamazlar. Kendilerine bakarlar evvela. Hayatları konusunda sorumluluk üstlenirler.
Dedikodu yapmamak: Dedikodu genelde olumsuzdur. İlişkileri zedeler, olası kapıları kapar. Zenginler kimsenin arkasından konuşmamak gibi bir alışkanlığa sahiptir. Bir sorunları varsa sorunun muhatabıyla yüzyüze konuşup halletmeye çalışırlar.
İnsanları cesaretlendirmek: Zengin ve başarılı insanlar şahane amigoluk yaparlar. Hayallerinin peşinden giden kişileri yüreklendirirler. Kendi elde ettikleri başarılar sayesinde hayatta her şeyin başarılabilir olduğuna inanırlar.
“YAPAMAM”
Çalışmada görüştüğüm yoksul kişilerin çoğu hayattan umudunu kesmiş kişilerdi. Bunu görmek benim açımdan üzücüydü. Bu zihniyet genelde yetiştirilme tarzlarından kaynaklanıyordu. Kaderlerine mahkum oldukları anlayışı bu kişilerin farklı şeyler denemelerine engel oluyordu. Bu da bu kişilerin mutsuz ve tatminsizlikle geçen bir hayat sürmelerinin birincil nedenlerinden biri. İşte yoksul insanların yoksul kalmalarına neden olan düşünme biçimleri:
Amaçsızlık: Yoksul insanların peşinden gittikleri bir amaçları yok. Hedef yok, hayal yok, amaç yok. Ya da şöyle denebilir, bu kişilerin hayalleri var. Ancak bu hayalleri gerçekleştirmek için eyleme geçmiyorlar. Sonuç olarak da oldukları yerde kalıyorlar ya da daha kötü duruma düşüyorlar. Çalışmamdaki kişilerin sadece %3’ünün gerçekleştirmek istediği bir hayali vardı.
Birikim yapamamak: Kendi çabalarıyla milyoner olan kişilerin büyük çoğunluğu fakir veya orta-sınıf geçmişe sahipler. Ancak bir şekilde bu dezavantajla mücadele edebilmişler. Bunu yapabilmenin yollarından biri para biriktirmek. Bu kişiler gençken aileleri tarafından kazandıklarının %20’sini biriktirmeleri gerektiği öğütlenmiş. Çalışmamda görüştüğüm yoksul kişiler bu kadar şanslı değildi. Birikim yapmayı ne ailelerinden ne de hayatın başka alanlarından öğrenebilmişler. Çalışmaya katılan yoksul kişilerin %95’i gelirlerinin %10’undan daha azını biriktirebildiklerini ifade etti. Bazılarıysa hiç birikim yapamıyor ve geçinmek için kredi kartı kullandıklarını belirtti. %88’inin 1000 TL’den fazla kredi kartı borcu vardı.
Karamsarlık: Yoksul insanların dikkatimi çeken bir diğer özelliği olumsuz ve karamsar olmaları oldu. Pozitif olmanın önemini sorduğumda %78’i bunun önemli olmadığını ifade etti. Zengin insanların %71’i ise bu soruya aksi yönde yanıt verdi. Bu iki grup arasındaki temel farklardan biri hayata karşı bakışlarıydı yani. Olumlu, pozitif düşünceye karşılık negatif ve karamsar düşünce.
Olumsuz düşünceleri kontrol edememek: Yoksulların duygularını kontrol etmekte sıkıntı çektiğini gördüm. Sinir, stres, mutsuzluk, endişe, korku ve güvensizlik hakimdi bu grupta. Hissettikleri her duyguyu anına ifade etmekteydiler. Sinir tüm insanlar için belki de maliyeti en yüksek duygudur. Çalışmadaki yoksul insanları neredeyse yarısı çabuk sinirleniyordu ve sanırım bu da onların diğer insanlarla olan ilişkilerinde kendini belli ediyordu. Kim sürekli sinirlenen biriyle iş yapmak ister ki? Kim sürekli stres altında olan ve sürekli mutsuz olan biriyle iş yapar ki? Kim size güvenmeyen biriyle iş yapmak ister ki? Hiçkimse.
Herkes ve her şey hakkında kanıya sahip olmak: Yoksul insanlar düşüncelerini ifade etmekten çekinmez. Bunu birebir gözlemledim. Sorun şu ki bu kişilerin %98’inin okuma alışkanlığı yok. Bu nedenle düşünceleri bilgilere dayalı değil. Başkaları hakkında konuştuklarında genelde olumsuz şeyler söylüyorlardı. “Babam alkolikti. Çocuklarım çok tembel. Siyasetçiler hiçbir şey yapmıyor. Yoksulluğa zenginler neden oluyor.” tarzı cümleleri sık duydum. İlginç bir şekilde devletle ilgili söyleyecek çok şeyleri vardı. Devletin yoksullar için hiçbir programı olmadığını söylüyorlardı. İlginç bir şekilde dedim, zira bu kişilerin çoğu yoksulluk ve işsizlik maaşı alıyordu ya da sosyal güvenlik haklarından faydalanıyordu. Çalışmamdaki zengin kişilerse hayatlarındaki sorunlar için kendilerini suçlamaya eğilimliydi. Borsa, devlet, siyasetçiler, dış mihraklar değil; kendilerini suçluyorlardı.
Hatalardan ders almamak: Yoksullar hatalarından ders almıyor. Başkalarını dinlemiyor ve kendi bildiklerini okuyorlar. Daha da kötüsü hatalarından ders almamanın kötü bir alışkanlık olduğunun farkında değiller. Tekrarlanan hatalar birer alışkanlık haline gelmiş durumda ve alışkanlıkları değiştirmek zordur.
Yeni fikirlere kapalı olmak: Sanırım çalışmamda yoksullara yönelik en üzücü durumlardan biri buydu. Kendilerinden başka kimsenin düşüncesine önem vermemeleri sonucu insanlardan öğrenebilecekleri bir şey kalmıyordu. Eğer yeniliklere açık olmazsanız birey olarak gelişme gösteremezsiniz.
Bencillik: Yoksullar önce kendilerine öncelik tanınmasını ister. “Önce ben” anlayışı hayatta size bir şey kazandırmaz. Zenginlerse önce başkalarına verir ve karşılığında bir şey ummaz. Aradaki fark da budur.
Her işi tek başına halletmeye çalışmak: Elinden her iş gelmesi özellikle kırsal alanlarda avantaj sağlar kişiye. Ancak bugünün modern toplumunda çok da önemli bir özellik değildir bu. Yoksullar birçok alanda vasattır, zira para verip işin uzmanından hizmet alamazlar. Bu zihniyet çocuklukta başlar ve yetişkinlikte de sürer. Ancak kariyer konusuna gelince bu tehlikeli bir durumdur. Zenginler ise bir konuda uzmanlaşmaya çaba gösterir. Bir alanda en iyi olmaya çalışır ve sonuç olarak topluma daha çok değer üretir. Toplumda daha çok saygı görür. Bunun sonucu olarak da daha çok para kazanma imkanına sahip olur.
Ayran gönüllü olmak: Fakirler başladıkları işi asla tamamlayamazlar. Buna parlak obje sendromu diyorum çünkü sürekli bir şeyden öbürüne atlayıp dururlar. Bu kişilerin %91’i tek bir amaca adamış değillerdi kendilerini. %94’ünün amacı yoktu bile. Zenginlerden farklı olarak fakirler, bir işi sonuna kadar götürmekte zorluk çekerler. Azimleri yoktur. İşler zorlaşınca pes ederler. Bu kötü bir durum, çünkü gerçek yaratıcılık engellerle karşılaşınca ortaya çıkıyor. Çok zor şartlar altında ayakta kalınca bir birey olur ve gelişirsiniz. Umutsuz dönemler yeni buluşlara gebedir her zaman. Ancak son bir şansımız kaldığı zaman kullanabiliriz gerçek potansiyelimizi. Diğer zamanlarda genelde potansiyelimizin çok az bir kısmını kullanarak yaşarız. Başarısız insanlar zorluklarla mücadele etmek istemeyen insanlardır. Bu nedenle bir şeyde dikiş tutturamazlar. Bunun nedeni de kendilerine olan inançsızlıklarıdır.
Sağlıksız yaşam tarzı: Fakir insanların sağlıklı beslenmediğini söylediğim zaman hep bir tartışma başlar. Fakir savunucularının temel argümanı da bu kişilerin sağlıklı besine ulaşmakta zorluk çekmeleridir. Ancak bu argümanı çürüten onlarca makale var. Sağlıklı beslenmek istiyorsanız bunu ucuza da yapabilirsiniz. Zayıf beslenmeden daha kötüsü ise spor yapmamaktır. Fakir insanların %77’si düzenli olarak egzersiz yapmıyor. Spor yapmamak ve zayıf beslenmek obezite ve şeker hastalığının temel nedenidir.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık: Çalışmama katılan yoksul insanlar zaman ve para kullanımı konusunda çok pervasızdılar. Zihinlerindeki “kıtlık” düşüncesi yüzünden vermek yerine almak konusuna odaklanmış durumdaydılar. Sonuç olarak hayatlarındaki çoğu şey genelde ters gittiği için yalnız kalır bu kişiler. Devlet yardımı ve maaş zamları tek kurtuluşlarıdır.
Kumar ve şans oyunları: Çalışmaya katılan yoksul insanların %77’si her hafta loto oynadığını söyledi. Zenginler fırsatlara ve kendi çabalarına bel bağlarken yoksullar şansa bırakırlar kaderlerini. Kumar ve şans oyunlarında zerre kontrol sahibi olmazsınız.
Dedikodu: Çalışmaya katılan yoksul insanların %79’u dedikodu yaptığını ifade etti. Dedikodu iyi bir şey değildir. İnsanların arkasından konuşmanın neresi iyi olsun ki? Karşı tarafın kulağına gittiğindeyse ilişkiler zedelenir. Bu taraflar size ve ailenize yeni kapılar açabilir halbuki. Kim arkasından atıp tutan kişiye yardım etmek ister ki? Evet, hiçkimse.
Zaman öldürmek: Yoksullar zamanlarını faydası olmayan şeylere harcarlar.. Çalışmadaki kişilerin %77’si günde bir saatten fazla televizyon izliyor, %74’ü günde bir saatten fazla internette geziyor ve %98’i hiç kitap okumuyordu. Çünkü TV, internet ve diğer şeylerle çok fazla meşgul oluyorlardı.
Eğer yoksulluktan kurtulmak istiyorsanz yetiştiğiniz bu “yapamam, boşver” zihniyetinden kurtulmalısınız. Yapabilirim zihniyetini benimsemelisiniz. Refah kolay elde edilmez, zaman alır. Ancak “Yapamam.” derseniz asla refaha kavuşamazsınız. Herkesin sınırsız bir potansiyeli vardır. Hepimiz belli oranlarda dahiyizdir. Bu da insan olmanın güzelliklerindendir. Herkesin şahane işler yapabilme kapasitesi vardır. Çalışmadaki 177 kişi yoksulluktan zenginliğe ulaştıysa siz neden yapamayasınız?