Sturgeon Kuralı ya da Yüzde 90 Kuralı, üretilen içeriklerin %90’ının çöp olduğunu ifade etmek için kullanılır. Yani herhangi bir alanda, sektörde üretilen ürünlerin büyük kısmı vasattır.
Peki bu kural nereden gelmektedir? Üretilen işlerin neden büyük bir bölümü kötü, vasat olarak kabul edilir?
Bu kural adını bilim kurgu alanında pek çok eser üretmiş yazar Theodore Sturgeon’dan alıyor. Sturgeon kuralı, televizyon dizilerinin ve filmlerin %90’ının kötü ve izlenmeye değer olmadığını savunur. Bunu günümüze uygulayan kişiler de sosyal medyada üretilen içeriklerin %90’ının “olmasa da olur” düzeyde olduğunu ifade ederler.
“Arabaların, peynirlerin, saç modellerinin, insanların büyük kısmı gören gözler için çöptür. Yalnızca %10’luk bir kısım kayda değerdir.” (Theodore Sturgeon, 1957)
Benzer bir meseleyi felsefeci Daniel Dennett de şu şekilde ifade ediyor:
“Moleküler biyoloji alanındaki deneylerin, şiir kitaplarının, felsefe kitaplarının, akademik yayınların %90’ı saçma ve gereksizdir. Sahiden öyle mi? Evet, bu biraz mübalağa içeriyor. Ancak her alanda, her disiplinde çok sayıda vasat iş üretildiğine kimse itiraz edemez.”
Sturgeon kuralını pek çok alanda kullanmak mümkün fakat dikkatli olmak şart.
Öncelikle vasat, kötü, çöp gibi ifadelerin göreceli olduğunu bilmek gerekiyor. Bir şeyin vasat olup olmadığına kim karar verecek? Kimin değer yargılarına, kıstaslarına göre hareket edeceğiz? Örneğin savaş belgeselinden nefret eden biri BBC yapımı enfes bir belgesele “çöp” diyebilir ancak bu onu gerçekten çöp yapar mı?
Yine başka bir uyarı: %90 ifadesi de yüzeyseldir. %90’dan kasıt, üretilen işlerin “büyük bölümü”nü işaret eder. Senede 100 film çıkıyorsa, bunların 90’ı gereksizdir gibi net bir sayısal ifade yok ortada. Lakin siz de takdir edersiniz ki her yıl vizyona giren filmlerin sadece çok azı gerçekten kaliteli.
Sturgeon kuralının pek çok alana uyarlanabildiğini söylemek mümkün ancak hayatın her alanında geçerli bir fenomen olmadığını da bilmek lazım. Bazı konularda, bazı sektörlerde seviye o kadar yüksektir ki üretilen işlerin büyük kısmı hakikaten çok kıymetli ve anlamlıdır. Başka bir deyişle Sturgeon kuralı genel bir meseledir. Detaya indikçe geçerliği ortadan kalkar. Örneğin televizyon kanallarının büyük kısmı berbattır, ancak kaliteli bir televizyon kanalındaki programların hemen hepsi çok iyidir. Yani Sturgeon kuralı uyarınca hareket ederken dikkatli olmak gerekmektedir.
Yüzde 90 kuralını uygularken kendinize “üretilen işlerin büyük kısmı çöp” şeklinde bir uyarıda bulunabilirsiniz. Ancak bunun genel bir gözlem olduğunu, hakikat olmadığını da aklınızdan çıkarmayın.
Yüzde 90 kuralı bir alanda üretilen işlerin %90’ı kötüdür der. Bu işlerin rastgele dağıtıldığı anlamına gelmez. Örneğin yeni çıkan kitapların %90’ı kötü. Böyle bir senaryoda %10’luk iyi kitaplar, sadece küçük bir yazar grubuna air olabilir. Yani %10’luk iyi kitapları yazarların sadece %1’i yazmış bile olabilir.
En iyi %10 ile geriye kalan berbat %90’lık kısım arasında ciddi fark olacaktır. Örneğin %10’luk iyi kitaplar içinde sadece 1 tanesi şaheser olarak kabul edilebilir iken geriye kalan %90’lık kötü kitaplar içinde bazıları “kötü”yü bile hak etmeyecek derecede berbat olabilir.
Bir iş kötü olarak görülse de bile bu onun değersiz olduğu anlamına gelmez. Bir kitap berbat olarak kabul edilse bile bu kitabın içinde güzel ve faydalı pasajlar olabilir. Bir videoyu siz beğenmeyebilir, feci bulabilirsiniz ancak söz konusu video bir başkası için çok kıymetli olabilir. Günlerce uyumayan biri bu videoyu açarak uykuya daha kolay dalabilir…
Tüketici Olarak Yüzde 90 Kuralını Nasıl Uygulamak Gerekir?
Yüzde 90 kuralını bir müşteri, tüketici olarak kullanmak size paranızı neye harcadığınız konusunda fikir verir. Yani bu kural paranızı, zamanınızı, dikkatinizi neye harcadığınız konusunda dikkatli olmanız gerektiğini işaret eder. Bunun yerine paranızı daha kaliteli ve nadir şeylere harcamanız gerektiğini söyler.
Burada marjinal fayda meselesi de önemli. Alacağınız ürün ya da internette izleyeceğiniz video… Bu ürünü aldığınız zaman başka bir üründen vazgeçiyorsunuz demektir. İnternette x videosunu izlediğiniz zaman y videosundan vazgeçiyorsunuz demektir. Dolayısıyla zamanınızı ve paranızı size daha çok fayda sağlayacak şeylere yöneltmeniz gerekir.
Ayrıca sizin kaynaklarınız (para, zaman, dikkat) ile mevcut işlerin arasında ciddi bir dengesizlik vardır. Sizin blog yazısı okumak için 15 dakikanız vardır, ancak o konu hakkında yazılmış belki 120 tane blog yazısı vardır. Bu durumda siz kısıtlı kaynağınızı (zaman) 120 yazı içinde hangisine ayırmalısınız? Tabii ki size en çok katkı sağlayacak, en özenli yazılmış yazıya ayırmalısınız zamanınızı.