Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana SayfaGirişimcilikSteve Jobs'ın Stanford Mezuniyet Töreni Konuşması

Steve Jobs’ın Stanford Mezuniyet Töreni Konuşması

Apple kurucusu Steve Jobs’un “Aç Kal, Budala Kal” sözleriyle damga vurduğu, hayatı hakkında çok önemli bilgiler verdiği, işini sevmenin, hayallerinin peşinden gitmenin önemini anlattığı gelmiş geçmiş en etkili, en ilham verici konuşmalardan birini paylaşıyoruz sizlerle.

Dünyanın en iyi üniversitelerinden birine mezuniyet konuşma yapmaktan büyük gurur duyuyorum.

Doğrusunu isterseniz, ben üniversiteden mezun olamadım. Yani hayatımda üniversite mezuniyetine en çok yaklaştığım an şu andır.

Bugün size hayatımdan 3 hikaye anlatmak istiyorum. Sadece 3 hikaye.

İlk hikaye noktaları birleştirmek üzerine. Reed College’de 6 ay okuduktan sonra okuldan atıldım. Gerçi 18 ay daha okulda kalmama müsaade edildi ancak sonunda okuldan tamamen ayrıldım.

Peki neden okuldan ayrıldım?

Her şey ben doğmadan başladı. Biyolojik annem genç evlenmemiş bir üniversite öğrencisiydi ve beni evlatlık vermeye karar verdi. Benim üniversite mezunu bir aile tarafından evlat edinmemi çok istediği için doğduğum gün bir avukat ve eşi beni sahiplenmeye karar verdi.

Ancak çişimi yaptığım anda kız bebek olmadığım anlaşılınca bu aile beni evlat edinmekten vazgeçti.

Sonrasında beni büyütecek olan ailem, bir gece ansızın “Elimizde bir adet erkek bebek var, onu ister misiniz?” diye bir telefon aldı.

Elbette, dediler.

Biyolojik annem, annemin üniversiteden mezun olmadığını, babamın ise liseyi bile bitiremediğini öğrendi. Evlatlık belgelerini imzalamayı reddetti tabii. Ancak birkaç ay sonra anne babamın, beni üniversiteye göndermeye söz verdiklerinde belgeleri imzaladı.

İşte hayata böyle başladım.

17 yıl sonra üniversiteye girdim ancak neredeyse Stanford kadar pahalı bir okulu tercih ettiğim için, işçi maaşıyla çalışan ailemin tüm birikimi benim okul ücretime gitti.

6 ay sonra okulun bana göre olmadığını anladım. Ne yapmak istediğimi bilmiyordum ve okulun bana yardım edeceği de yoktu.

Yani ailemin tüm parasını harcıyordum. Bundan rahatsız oldum ve okuldan ayrılmaya karar verdim.

O zamanlar korkunçtu ancak bugün  geri dönüp baktığımda hayatımın en doğru kararlarından biri olduğunu görüyorum.

Okulu bırakmaya karar verdiğim an, zorunlu derslere değil, ilgimi en çok çeken derslere girmeye başladım.

Okul hayatı pek iyi değildi. Yurt odam yoktu. Arkadaşlarımın odasında yerde yatıyordum. Kola şişelerinin 5 cent’lik depozitolarını verip yiyecek alıyordum. Her pazar Hare Krishna tapınağında ücretsiz yemek için 10 kilometre yürüyordum.

Bu süreçte denk geldiğim şeyler zamanı gelince bana çok şey kattı.

Örneğin Reed College’de o zamanlar dünyanın en iyi kaligrafi dersi veriliyordu. Kampüsteki tüm posterler, tüm tabelalar şahane bir yazısıyla yazılıyordu.

Okulu bıraktığım ve zorunlu derslere girmek zorunda olmadığım için kaligrafi dersine girdim. Serif ve sans serif fontlar hakkında yeni şeyler öğrendim. İyi bir tipografinin sahip olması gereken şeyleri öğrendim.

Bilimin dahi açıklama getiremediği derecede güzel, tarihi ve artistik bir şeydi kaligrafi.

Ancak bu öğrendiğim şeyleri hayatımda uygulayabileceğimi düşünmüyordum.

10 yıl sonra ilk Macintosh’u tasarlarken bu aldığım ders aklıma geldi. Kaligrafi dersinde öğrendiklerimi bilgisayarın arayüzünde uyguladık.

Eğer o derse girmeseydim Mac’lerin fontları bu kadar başarılı olamazdı. Windows da Mac’leri taklit ettiği için hiçbir kişisel bilgisayarda font kullanımı bu kadar iyi olmazdı.

Elbette o zamanlar bu iki olay arasında bağlantı kuramazdım.

Noktaları geleceğe yönelik birleştiremezsiniz, ancak geriye doğru birleştirebilirsiniz noktaları.

İşte bu nedenle gelecek hayatınızda birleştireceğiniz noktalara güvenmek durumundasınız. Adına kader, hayat, karma, cesaret; ne derseniz deyin, bir şeye güvenmek durumundasınız.

Noktaları süreç boyunca birleştirebileceğinize inanmak, size kalbinizin sesini dinleme özgüveni verir, sizi hiç girilmedik patikalara yönlendirir, bu da esas farkı oluşturur.

İkinci hikayem aşk ve kayıp üzerine.

Hayatımda neyi sevip neyi sevmediğimi erken yaşlarda keşfettiğim için şanslı hissederim kendimi.

Steve Wozniak ve ben Apple’ı ailemin garajında kurduk. 20 yaşındaydık. Çok sıkı çalıştık ve 10 yıl içinde Apple’ı 2 milyar dolar değerinde, 400 çalışanlı bir şirket haline getirdik. 30 yaşıma girmeden önce en büyük projemiz olan Macintosh’u piyasaya sürdük.

Ve ben şirketten kovuldum.

Kendi kurduğu şirketten nasıl kovulur bir insan?

Apple büyükçe, şirketi benimle birlikte yönetmesi için birini işe almıştım. İlk birkaç yıl işler iyiydi.

Ancak vizyon ve görüşlerimiz ayrışmaya başladığı andan itibaren düşüşe geçtik. Yönetim Kurulu ise ondan yana taraf tuttu.

30 yaşında kurduğum şirketten atıldım.

Tüm yetişkinlik hayatımın en büyük projesi gitmişti, korkunç bir şeydi.

Birkaç ay ne yapacağımı bilemeden dolaştım. Benden önceki girişimcilerin bana verdiği asayı düşürmüşüm, onları hayal kırıklığına uğratmışım gibi hissettim.

Sonra David Packard ve Bob Noyce ile buluştum ve işleri batırdığım için özür dilemeye çalıştım. Toplumun gözü önünde yaşanan aleni bir başarısızlıktı bu. Hatta Silikon Vadisi’nden gitmeyi bile düşündüm.

Ancak hala yaptığım işi seviyordum.

Apple’dan atılmıştım ancak hala işimi tutkuyla seviyordum. Bu nedenle yeniden ayağa kalkmaya karar verdim.

O zamanlar farkında değildim ama şu an düşününce Apple’dan atılmamın başıma gelen en iyi şey olduğunu görüyorum.

Başarının verdiği  ağırlık gitmiş, yeniden başlamanın verdiği ferahlık gelmişti. Her şeyden daha az emindim. Hayatımın en yaratıcı döneminin başlangıcındaydım.

Sonraki 5 sene boyunca NeXT ve Pixar adında iki şirket kurdum ve eşim olacak şahane kadına aşık oldum.

Pixar, dünyanın ilk bilgisayar animasyonuyla yapılan filmi olan Toy Story’i yarattı. Bu film dünyanın en başarılı animasyon filmi oldu.

Sonraki süreçte Apple NeXT’i satın aldı, ben de Apple’a geri döndüm. NeXT’te yarattığımız teknoloji Apple’da rönesans etkisi yarattı.

Eğer Apple’dan atılmasaydım bunların hiçbiri olmayacaktı. İlaç çok acıydı ancak iyileşmek için bu ilaca ihtiyaç vardı.

Hayat bazen kafanıza tuğlayla vurur. İnancınızı kaybetmeyin. Benim devam etmemi sağlayan tek şey yaptığım işi sevmemdi. Siz de sevdiğiniz şeyi ve sevdiğiniz kişiyi bulmak zorundasınız.

İş hayatınız, ömrünüzün önemli bir kısmını dolduracak. Gerçekten tatmin elde etmenin tek yolu da şahane işler yapmaktır. Şahane işler yapmak için yaptığını işi sevmek zorundasınız. Eğer ney sevdiğinizi henüz bulamadıysanız aramaya devam edin. Hemen razı olmayın. Tüm kalbinizle aradığınız zaman onu bulacaksınız.

Her iyi ilişkide olduğu gibi zaman geçtikte her şey daha iyi olacak. Aramaya devam edin ve kaderinize razı olmayın.

Üçüncü hikayem ise ölümle ilgili.

17 yaşındayken şöyle bir yazı okudum: “Her günü son gününüzmüş gibi yaşarsanız bir gün mutlaka haklı çıkacaksınız.” Bu söz beni çok etkilemiştir.

O zamandan beri, yani 33 yıldır her sabah aynaya baktığımda “Bugün hayatımın son günü olsa bugün yapacağım şeyleri yapar mıydım?” diye sorarım kendime.

Uzun bir süre bu soruya “Hayır” cevabını verirsem değişmem gerektiğini anlarım.

Bir gün öleceğimi bilmek, hayatımda büyük kararlar vermek için sahip olduğum en etkili silah olmuştur hep. Çünkü tüm başarısızlıklar, tüm korkular bir gün ölüm karşısında yenilecek. Geriye ise sadece en önemli şeyler kalacak.

Bir gün öleceğini bilmek, bir şeyi kaybetmek üzere olduğunuz düşüncesinden kurtulmak için iyi yoldur diyebilirim. Tutkularınızın peşinden gitmemek için hiçbir neden yok.

Bir yıl önce kanser teşhisi kondu bana. Sabah 7.30’da röntgen çekildi ve pankreasımda tümör olduğu tespit edildi. O zamana dek pankreasın ne demek olduğunu dahi bilmiyordum. Doktorlar bana bu kanserin tedavi edilemez olduğunu, 3-6 ay arasında ömrüm kaldığını söylediler.

Doktor bana eve gitmemi, ilişkilerimi düzene sokmamı söyledi. Yani bir anlamda “Ölüme hazırlan” mesajıydı bu. Aileyi süreci en kolay atlatacakları şekilde hazırlamak, vedalaşmak anlamına geliyordu.

O akşam biyopsi operasyonu geçirdim. Boğazımdan endoskopi hortumu soktular. Midem, bağırsaklarımdan geçen bu hortum, pankreasımdan birkaç tümör hücresi aldı. Bu işlem sonrasında eşim ve doktorlar bu tümör hücresini mikroskopla incelediler ve bu tümörün ameliyatla başarılı bir şekilde alınabileceğini söylediler.

Ameliyat oldum ve şu an gayet iyiyim.

Ölüme en çok yaklaştığım an buydu ve umarım 20-30 yıl boyunca ölüme bu kadar yaklaşmam bir daha.

Böyle bir şey yaşamış biri olarak diyebilirim ki ölüm tamamen zihinsel bir kavram: Kimse ölmek istemez.

Cennete gitmek isteyen kişiler bile ölmek istemez. Ancak ölüm hepimizin gideceği tek yer. Kimse ondan kaçamadı. Zira ölüm hayatın en iyi icadıdır.  Yaşamın değişim unsurudur ölüm. Yeniye yer açmak için eskiyi ortadan kaldırır.

Şu anda bu yeni sizsiniz. Bir gün siz de yaşlanıp ortadan kalkacaksınız. Özür dilerim böyle dediğim için ancak doğruları söylüyorum size.

Zamanınız kısıtlı ve bu zamanı başkalarının hayatı için harcamayın. Dogmaların ağına düşmeyin, başka insanların düşüncelerinin sizi yönlendirmesine izin vermeyin.

İç sesinizin başkalarının gürültüsü altında boğulmasına izin vermeyin. Kalbinizi ve sezgilerinizi takip etme cesaretine sahip olun.

Gençlik yıllarımda The Whole Earth Catalog diye bir yayın vardı. Bizim neslin kutsal kitabı gibi bir şeydi. Steward Brand tarafından yazılan şiirsel bir kitaptı bu.

1960’ların sonlarında kişisel bilgisayarlar ve  masaüstü yayıncılık henüz ortada yokken, tüm kitap daktilo, makas ve polaroid fotoğraf makinesiyle tasarlanmıştı. Google’ın kitap versiyonu diyebiliriz. Google’dan 35 yıl önce son derece idealist, çok iyi kavramlarla tasarlanmış bir dergiydi bu.

Steward ve ekibi bu dergiyi birkaç sayı çıkardılar ve 1970’lerde son sayı basıldı.

Bu derginin son sayısının arkasında kırsal bir alanda akıp giden bir yolun sabah saatlerinde çekilmiş bir fotoğrafı vardı. Altında ise şöyle yazıyordu: “Stay hungry, stay foolish” (Aç kal, budala kal)

Daima kendim için bu sözü şiar edindim. Şimdi de sizler için aynı şeyi diliyorum.

Aç kalın, budala kalın.

Teşekkür ederim.

Not: “Aç kal, budala kal” ifadesinin Steve Jobs’un hayatı ve felsefesi göz önüne alındığı zaman öğrenmeye, gelişmeye daima açık olmak, heyecanını ve merak duygusunu asla yitirmemek anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Ancak siz de kendi çıkarımınızı yapabilirsiniz pek tabii.

 

İlginizi çekebilir

Steve Jobs’ın Hayatından Çıkarılacak Dersler
Bill Gates’in 2007’de Harvard Mezuniyet Töreninde Yaptığı Konuşma
Durmuş BAYRAM
Durmuş BAYRAMhttps://www.linkedin.com/in/durmus-bayram/
Bilkent Üniversitesi "İletişim ve Tasarım" bölümünden mezun olduktan sonra DW Türkçe gibi birçok saygın kurumda online gazetecilik ve video üreticiliği yaptı. Sizler için iş fikirleri ve para kazanma yollarıyla ilgili araştırmalar yapıp rehber niteliğinde içerikler hazırlıyor.
Mutlaka Okunması Gerekenler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

En Çok Okunanlar