Matkaptan çamaşır makinesine, klimadan çim biçme makinesine kadar pek çok alanda faaliyet gösteren ve adını “kalite” ile özdeşleştiren Bosch’un kurucusu Robert Bosch’un hayat hikayesini okumak ister misiniz?
Öyleyse başlayalım?
1. Genç Olarak Robert Bosch
Gençliğinde Robert Bosch’un bir gün başarılı bir iş adamı olacağına dair neredeyse hiçbir emare yoktu. Ne çok tutkulu bir gençti ne de makinelere karşı ilgi duyuyordu. Fakat bitmek bilmeyen merakı ve öğrenme isteği ona muazzam bir kariyer kazandırdı.
23 Eylül 1861’de Almanya’nın Ulm kentinde dünyaya gelen Robert Bosch’un babası Servatius Bosch çiftçilik, otelcilik ve bira üreticiliği yapıyordu. Annesi ise Maria Margaretha idi.
Bugünkü anlamıyla teknik meslek lisesine giden Robert Bosch, burada pek parlak bir öğrenci değildi.
Okul hayatım zor geçti. Hocalarımız ya yaşlıydı ya da dönem esnasında ölüyorlardı.
Ancak yeteneği nedeniyle sınıfın görece başarılı öğrencilerinden biri olmayı başardı ama hiç parlak bir öğrenci olmadı.
Başarılı olmak için gereken sabır ve azim bende yoktu.
Zooloji veya botanik gibi bir bölüm okumak istese de üniversiteye gitmedi. Babasının yönlendirmesiyle teknisyen olmak üzere bir yere çırak verildi. 1876-1879 yıllarında Ulm’de teknisyen ve optik cihaz üreten Wilhelm Maier’in yanında çıraklık yaptı. Ancak Bosch, Maier’in üstüne pek düşmemesi nedeniyle bu atölyede pek bir şey öğrenemedi.
Çıraklık döneminden sonra çeşitli şirketlerde yevmiyeli işçi olarak çalıştı ve deneyimlerini artırdı. Bir yıl askerlik hizmetini yerine getirdi. Askerden gelince de Stuttgart’taki bir teknik üniversiteye kayıt yaptırmadan derslere girmeye başladı. Burada da pek bir şey öğrenemese de kendi deyimiyle “teknik terminolojiye” aşina olmaya başladı. Yani artık voltaj, akım, beygir, tork gibi kavramları öğrenmişti.
22 Mayıs 1884’te 22 yaşındayken Rotterdam’dan New York’a giden bir gemiye bindi. ABD’ye vardıktan 2 hafta sonra da Edison’a ait olan bir elektronik cihaz üreten fabrikada işe girdi. Bu fabrikada ampul, termometre, fonograf gibi şeyler üretiliyordu. Burada her şey güllük gülistanlık gitmedi ve işten ayrıldı. Tekrar Edison Machine Works’te işe girene kadar epey bir işsizlik yaşadı.
Arkadaşının kız kardeşi Anna Kayser’e yazdığı mektup aracılığıyla nişanlandılar ve Bosch Almanya’ya geri dönmeye karar verdi. Dönüş yolunda İngiltere’ye uğradı ve 6 ay kadar Londra’daki Siemens Brothers fabrikasında çalışmaya karar verdi. 1885’te Almanya’ya dönerek Kayser ile nişanlandı.
2. Eş ve Baba Olarak Robert Bosch
Hayat onun için hiç kolay değildi. İki çocuğu erken yaşta hayatını kaybetti. İlk evliliği boşanmayla bitti. Robert Bosch yine de tekrar evlenip mutlu ve uzun bir hayat sürdü.
ABD ve İngiltere yıllarında gelecekte karısı olacak olan Anna Kayser’e uzun mektuplar yazan Robert Bosch şöyle diyordu:
“Ne pahasına olursa olsun, sen benim olacaksın.”
Sonunda öyle de oldu. Anna ile Robert 1887’de Stuttgart’ta evlendiler.
1888 ve 1889 yıllarında Margarete ve Paula adında iki çocukları oldu. 1891’de ise üçüncü çocukları Robert dünyaya geldi. Dördüncü çocukları Erna ise 1893’te doğup bir yıl sonra hayatını kaybetti.
İş hayatı boyunca şirketin başarısı gittikçe artıyordu ve işler çoğalıyordu. Buna karşın Robert Bosch, hafta sonlarını ailesine ayırıyordu.
Bosch’un kızı Margarete Bosch o dönemleri şöyle aktarıyor:
“Çocukken bize pek çok şey öğretti ve bizim daima meraklı çocuklar olmamızı sağladı.”
1910-1911 yıllarında ailenin serveti arttıkça hayat standartları da gelişiyordu. Stuttgartt’ta görkemli bir villa yaptırmışlardı.
Robert Bosch kendisiyle aynı adı taşıyan oğlunu erken yaşlarda iş dünyasıyla tanıştırdı. 11 yaşındaki küçük Robert şirketin envanterinden sorumluydu. Yine şirkette çıraklık da yapıyordu. Ancak küçük Robert Bosch 1920 yılında multipl skleroz adında bir hastalığa yakalandı ve 1922’de hayatını kaybetti.
Bu büyük üzüntü nedeniyle Anna Bosch ve Robert Bosch’un arası gittikçe açıldı ve 1927’de evlilikleri sona erdi. Aynı yıl Robert Bosch, 39 yaşındaki Margarete Wörz ile evlendi. 66 yaşındaki Robert Bosch ile 39 yaşındaki Margarete Wörz’ün Robert ve Eva adında iki çocukları daha oldu.
Naziler iktidara girince Robert Bosch iş hayatından çekilerek zamanını büyük oranda ailesine ayırdı.
Margarete Wörz, Bosch’un hem eşi hem asistanı hem de danışmanı oldu. Nazilerin yükseldiği yıllarda evlerine dostlarını çağırıp partiler veren Wörz, Bosch’un umudunu yitirmemesine çalıştı.
Robert Bosch, 12 Mart 1942’de hayatını kaybetti ancak Naziler onun cenazesine dahi sahip çıkıp resmi bir cenaze töreni düzenlediler.
3. İnsan Olarak Robert Bosch
Ulm’deki çıraklık yıllarından itibaren atıcılık ve avcılıkla ilgilendi. O zamanlar serçeleri vuran Bosch’un gerçek bir avcı olması orta yaşlarına tekabül etti. Ancak o basit bir avcı değildi. Hayvanların ve sürülerin korunmasına destek veren Bosch, ayrıca Mooseurach’ta kendine ait çiftlikte tarımla da uğraşıyordu.
Avcılık Robert Bosch’un tutkuyla sahip olduğu bir hobiydi. Doğada vakit geçirmeyi çok seven Bosch’un çok arkadaşı yoktu. Ancak mevcut arkadaşlarıyla ilişkileri çok iyiydi.
Potansiyel iş ortaklarını da daha iyi tanımak için ava davet eden Bosch, kendisini avcılıkta kanıtlamayan kişilerle genelde de ortaklık da kurmuyordu.
Robert Bosch doğayla ilgilenen bir insan olduğu için tarımla da uğraşıyordu. 1912 yılında yakıt üretimi için bir şirketin hisselerini satın aldı ancak daha sonra bu işin pek de karlı olmadığını fark etti. Bu süreçte Bosch, tarımla ilgilenmeye başladı.
Endüstriyel projelerinde yararlandığı prensipleri tarımsal faaliyetlere de uygulamak isteyen Bosch, bataklık bir araziyi ıslah etti. Modern tarım ve hayvancılık ekipmanları aldı. Burada üretilen süt, peynir gibi şeyleri de Münih’te satmaya başladı.
1942 yılında öldükten sonra eşi Margarete Bosch, bu çiftliğin başına geçti. 1976 yılında ise çiftlikte tarımsal faaliyetler sona erdi. Bosch ailesi şimdilerde yine aynı bölgede ufak bir çiftlikte organik tarım yapmaya devam ediyor.
4. Patron Olarak Robert Bosch
Robert Bosch, çalışanlarını “maaş verdiği kişiler” olarak değil, iş ortakları olarak görüyordu. Çalışanlarının becerilerini geliştirmeleri ve potansiyellerini tam olarak kullanabilmeleri onun için çok önemliydi. Çalışanlarına kariyerlerinde ilerlemek için her türlü desteği veren Bosch, çalışanlarının gözünde bir baba figürüydü adeta.
Robert Bosch her zaman personel alımına ve eğitimine büyük önem verdi. 1901 yılına kadar tüm personelleri bizzat kendi işe aldı.
Uzmanı olmadığınız bir alanda bilmeniz gereken tek şey, bu işin uzmanı olan insanları işe almaktır.
Eğer çalışanlarından birinin performansını beğenirse, o kişiye önemli sorumluluk veren Bosch’un bu yaklaşımı şirkete büyük kazançlar sağladı. Tabii çalışanlar da yine diğer şirketlere göre daha yüksek maaşlar alıyordu.
Çok param olduğu için yüksek maaş vermiyorum. Yüksek maaş verdiğim için çok param var.
26 Eylül 1896’da Robert Bosch tüm çalışanlarını toplayarak 1000. manyetolu ateşleme cihazını üretmelerini nedeniyle kutladı. Şirket içindeki iyi çalışma koşulları da çalışanları motive ediyordu. Bosch fabrikalarının iyi aydınlatılmasına ve havalandırılmasına büyük önem veriyordu.
Robert Bosch ayrıca sağlık sigortası, emeklilik primi, yıllık izin, doğum izni gibi konularda da çalışanlarına çok iyi imkanlar sunuyordu ki bu tür şeyler o zamanlar çok nadirdi. 1917’den itibaren fabrikalarda hemşireler de çalışmaya başladı. 1939’da ise her fabrikada doktor da dahil olmak üzere bir sağlık ekibi hazır bulunuyordu.
Robert Bosch Almanya’da günlük 8 saat çalışma sistemini ilk uygulayan patronlardan biri oldu. Bu nedenle çalışanlarınca “baba” olarak görülen Robert Bosch, rakip firmalar tarafından ise sosyalist ve kızıl Bosch olarak adlandırılıyordu.
Şirket içi iletişime de büyük önem veren Bosch, 1919 yılında Bosch-Zünder adında şirket içi bir gazete hazırlatmaya başladı. Bu sayede tüm işçiler şirketteki gelişmelerden, şirketin vizyonundan haberdar oluyordu. Bu gazetede Robert Bosch’un yazılarının yanı sıra, kalite, müşteri hizmetleri, dakiklik, başarı, motivasyon konularında yazılar da yer alıyordu.
Bu gazete günümüzde de yayımlanmaya devam ediyor.
5. Prensip İnsanı Olarak Robert Bosch
Robert Bosch, tam bir prensip insanıydı ve bu prensiplerini şirketine de birebir yansıtmayı başardı.
Müşteri hizmetlerine genç yaşlardan beri büyük önem veren Bosch, müşterilerini ziyaret etmek için bisikletine atlıyordu. Hatta müşterilerin kendisine kolayca ulaşabilmeleri için Stuttgart’taki ilk sokak telefonlardan birini bizzat kurdurdu.
Kaliteye büyük önem veren Bosch, şirketin 25. yıl dönümünde şu sözleri kullandı:
Buradaki herkesin ilk görevi kaliteli ürün üretmektir. Bosch fabrikasında hataya ve beceriksizliğe yer yoktur.
İyi aletler, kaliteli hammaddeler ve başarıyla işleyen bir üretim süreci sayesinde yüksek kaliteli ürünler üretiliyordu. Tabii düzenli olarak kontrol ve geliştirmelerle fabrika her geçen gün daha da gelişiyor ve büyüyordu.
Tüm bunlar içinse çalışanların iyi eğitimli olması gerekiyordu doğal olarak. Robert Bosch, 1913 yılında kendi atölyesinde genç çalışanları bizzat eğitmeye başladı.
“Daima ‘güven kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim’ anlayışını ilke edindim. Sözlerimin tutarlı olması, ürünlerime inanmam ve şeref sözü vermem benim hayatımda gelip geçici paradan çok daha öncelikli bir konumdadır.”