New Balance’la nasıl tanıştınız? Birilerinin tavsiyesi üzerine mi? Her ayakkabıyı kabul etmeyen tuhaf biçimli ayaklarınız olduğundan mı? Yoksa yalnızca süet spor ayakkabıları sevdiğiniz için mi kapıldınız bu markanın rüzgarına? Dünyaca ünlü ayakkabı markası New Balance 1906 yılından beri piyasalarda olup piyasanın en sağlam ve güvenilir spor ayakkabı tedarikçilerinden biri haline gelmiştir. Ancak şirket bugünkü konumuna şans eseri kavuşmamıştır, bu başarı yaratılan moda konseptinin, yeni trendlerle uyum içinde olmanın, teknolojik değişiklikleri yakından takip etmenin ve elbette ki halkın sporculara yönelik algısının doğal bir sonucudur. Marka bu özellikleri sayesinde hayatta kalmıştır.
Yıllar içinde farklı pek çok ayakkabı modeli üretilmiştir-üretilen her bir modelle şirketin başarı çıtası daha da yükselmiş ancak New Balance her daim daha iyi bir spor ayakkabı üretmeye yönelik felsefesine sadık kalmayı seçmiştir.
Sizin ayaklarınızda da New Balance’la adeta özdeşleşmiş gri süet spor ayakkabılardan biri varsa ve ayakkabınızın bugünlere gelinceye kadar nasıl bir süreçten geçtiğini merak ediyorsanız, sizler için hazırladığımız ve New Balance marka tarihine ışık tutan bu yazımızın keyfini çıkarın. İşte New Balance hakkında bilmediğiniz 25 şaşırtıcı gerçek:
1. New Balance piyasaya çıktığı ilk günlerde spor ayakkabı değil ayakkabı tabanı satıyordu.
Çoğu insan New Balance’ı tüm zamanların en iyi spor ayakkabılarını üreten şirketlerinden biri olarak tanır, ancak marka kurulduğu ilk günlerde adını New Balance Spor Ayakkabıları olarak değil, New Balance Tabanlıklar olarak duyurmuştu.
2. New Balance Maine’le özdeşleşmiş güçlü bir şirket olmasına ve günümüzde dahi burada iki fabrika işletmesine rağmen şirketin asıl kuruluş yeri Boston’dır.
Maine, yalnızca New England eyaletinin değil tüm Amerika’nın ayakkabı üretim merkezidir. Bu, New Balance’ın neden söz konusu eyalette iki adet fabrikaya sahip olduğunu kolaylıkla açıklayabilecek bir durumdur. Ancak marka ilk olarak Boston’da kurulmuştur. Markanın genel merkezi ise halen Brighton’dadır.
3.Şirketin İngiltere ile olan bağı 1906’da İngiltere’den Amerika’ya göç eden kurucusu William J. Riley’ye dayanır.
Şirket Amerikan kökenli olduğu kadar bir İngiliz markasıydı da. Markanın İngiltere’ye açılması kurucusu William Riley’nin ölümünden sonraki 70 yıl içinde oldu.
4.“New Balance”şirketi ismini şirketin kurucusu William Riley’in arka bahçesindeki tavukları gözlemlemesi ve üç parmaklı bir ayağın bir vücuda nasıl en iyi şekilde destek verebileceğini anlamaya çalıştığı bu süreçten ilham alması ile konmuştur.
Tam da bu yüzden şirket Riley’nin bu gözlemine dayanarak üç çatallı taban destekleri üretti. Çünkü Riley’e göre, “yeni denge” tam olarak buydu.(New Balance “yeni denge” anlamına gelir.)
5.1927’de New Balance tam 5 dolara ayakkabı tabanlığı satıyordu. Bu rakam o dönemdeki yeni bir çift ayakkabının fiyatıyla eş değerdi.
Fiyat konusu New Balance için asla önem arz eden bir mesele olmadı. Kurulduğu gün de bugün de bu gerçek hiç değişmedi. Bu yaklaşım markanın müşterilerden fazla para koparmak istediği anlamına gelmiyordu. New Balance sadece marka geliri getireceği için değil, aynı zamanda müşterisine üstün kalitede bir ürün sunarak yardımcı olmayı amaçladığı için de en yüksek fiyata satabileceği en kaliteli ürünü yaratmak istemişti.
6. New Balance’ın piyasaya sürdüğü ilk ürün olan tabanlıklar perakende mağazalarında değil pazarlamacılar tarafından satılıyordu.
Arthur Hall hem kendi ismini hem de New Balance adını müşterileri bizzat ziyaret edip onlara ürünü ilk elden satarak duyurmayı başarmış olan bir pazarlamacıydı. Markayı rakiplerinden ayıracak olan şey ise işte bu kişisel dokunuş oldu.
7. New Balance taban desteklerini itfaiyecilere ve polislere satarak ün kazanmıştır.
Yerel polis memurları ve Massachusetts ile Rhode Island’daki itfaiyeciler New Balance’ın en eski müşterileriydi. Arthur Hall polis karakollarına ve itfaiyelere gider ve ne yapıp eder, ürünlerini standart satış hilelerinden hiçbirinin işlemeyeceği bu çalışanlara satmayı başarırdı.
8. New Balance, Ekonomik Buhran’dan niş bir ürün piyasaya sürerek kurtuldu. Ekonomik buhran sona erdiğinde şirket işleri daha da büyütmüştü.
Ekonomik buhran dönemi özellikle de insanların maddi yetersizliklerden ötürü karşılayamayacağı ürünler satan pek çok işletmeyi piyasadan silmişti. New Balance’in taban destekleri o dönemin ekonomik şartlarına göre lükse kaçacak ölçüde pahalıydı.Ancak markanın kalitesi bu denli zor zamanlarda dahi ayakta kalabilmesine ve ekonomik buhran öncesi olduğundan çok daha iyi bir noktaya gelmesine yardımcı oldu.
9.Krep taban ve siyah kanguru derisinden yapılmış ilk New Balance spor ayakkabıları koşucular için 1938 yılında üretilmişti.
Riley Boston “Brown Bag Harriers” adlı yerel bir kulübün genç koşucularından Danny McBride’la ilişkisini ilerletti ve belki de o dönemin ilk influencer pazarlama yöntemini hayata geçirmiş oldu.
10. New Balance yıllara meydan okuyacak marka kalitesinin bir nişanesi olarak ilk önce spor ayakkabı üretmeyi tercih etti, çünkü ürettiği spor ayakkabıları rakip şirketlerinkinden çok daha “rahat ve kullanışlı” bir hale getirmek istiyordu.
Markanın kaliteye olan tutkusu sadece ayakkabı tabanlarıyla sınırlı değildi. Riley, en iyi spor ayakkabıları üretebileceğini de kanıtlamak istiyordu.
11.1941 yılında New Balance, beysbol, tenis ve boks için de spor ayakkabılar üretmeye başlamıştı.
New Balance adı markanın sunduğu kusursuz kalite nedeniyle hızla yayıldı. Şirket bu dönemlerde yerel lig beysbol takımı “Boston Braves” için krampon dahi üretiyordu.
12.1956 yılında New Balance şirket adı Amerika’nın bilime olan hayranlığını vurgulamak adına “New Balance Ortopedik Laboratuvarı” olarak değiştirildi.
Ülke o güne kadar daha çok Uzay Yarışları ve Soğuk Savaşlarla meşguldü; tüm dikkatler teknoloji ve “agresif satış” üzerine toplanmıştı. Markanın yeni adı nispeten kısa ömürlü olmuştu, ancak savaş sonrası pazarlamanın bir yansıması sayılıyordu.
13.Ürününün sonuna kadar arkasında duran New Balance şirketi atletizm takımlarına sponsorluk yapmayı reddetti, çünkü insanların bu ürünü kalitesine gerçekten güvendikleri için kullanmalarını istiyordu.
New Balance satışlarını etkileyen en belirleyici unsur sanılanın aksine ürünlerin dönemin popüler atletleri, rap sanatçıları ya da moda ikonları tarafından kullanılması değil sunduğu kalite olmuştur. New Balance ürünleri söz konusu bu kişiler tarafından asla kullanılmamış değildir elbet, üstelik her biri bu ürünü kendilerine hediye olarak geldiği için değil yalnızca kullanmak istedikleri için kullanmıştır. New Balance daha sonra “Endorsed By No One” (Hiç kimsenin onayını taşımaz) sloganını benimseyip uzun bir süre boyunca mantraya uygun hareket etmiştir.
14.Geniş tabanlı ayakkabılar üretmesiyle ünlü New Balance markası ilk geniş tabanlı spor ayakkabı olan Trackster modelini 1960 yılında piyasaya sürdü.
Trackster, New Balance’ın bilinen ilk spor ayakkabısıdır. Marka, Trackster’ın piyasaya sürülmesinden 22 yıl önce de spor ayakkabı üretmişti, ancak yalnızca bu dalgalı taban ayakkabıya has olan bir şey vardı: ayakkabı farklı genişliklerde üretilmişti. O dönemde çoğu marka herkesin tek tip bir ayak ölçüsüne sahip olduğuna inanmanızı istiyordu, ancak bu gerçeklerden son derece uzak bir yaklaşımdı.
New Balance’in ana teması kişiye özel ayakkabı üretme olan bir niş pazar kurması şirketin müşteri tabanını daha da büyütecekti.
15. New Balance sunduğu pek çok ürün çeşidi ve taban genişliği nedeniyle perakendecilerin direnciyle karşılaştı; çünkü bu durum satışları son derece karmaşık bir hale getiriyordu.
Mağazalar müşterileri için basit, kesintisiz bir alışveriş deneyimi sunmak ister. New Balance’in küçükten büyüğe ve çeşitli genişlikteki ürünleri hem perakendecileri daha fazla ürün almaya zorluyordu hem de mağaza müşterileri özel üretim bir spor ayakkabı satın alma konusunda tereddüt ediyorlardı. İlk başlarda perakendeciler de bu konsepte inanmadılar, hatta günümüzde dahi hem erkek hem de kadınlar için standartların üstünde bir genişliği olan ayakkabılar satan bir mağaza bulmak oldukça zor.
16. New Balance şirketinin kurucusu Jim Davis şirkete ait bir reklam kampanyasında “Bana ayakkabıları ayağına tam oturmayan bir koşucu gösterin, ben de size kimin kaybedeceğini söyleyeyim.” demişti.
Sizce de fazla iddialı bir cümle değil mi bu?Ancak New Balance ayakkabılarıyla bu cümlenin hakkını fazlasıyla veriyordu. Şirket her zamanki gibi uyum ve performanstan yanaydı ve Jim Davis atletizme yeni hatta benzersiz bir bakış açısı kazandırmaktan asla geri durmayacaktı. Tabi ki o dönemde spor ayakkabı dünyasında bugünlerde olduğu gibi kıran kırana bir mücadele söz konusu değildi, ancak Davis kendini gelecekteki piyasa mücadeleleri için hazırlıyordu.
17. New Balance şirketi tasarımcısı Terry Heckler, Trackster modelinin eskimiş bir “ Adidas” ayakkabıya benzediğini kabul etti.
Siz harika spor ayakkabılar ürettiğinizi düşünürken çalışanlarınız şöyle bir durup geçmiş tasarımlarınızı eleştirebilir. Söz konusu tasarım marka adınızı duyuran ve piyasalara girişinizi sağlayan bir model olsa dahi bu gerçek değişmez. New Balance Trackster modeli de bu eleştirilerden nasibini alanlardan. Terry Hackler bu model ayakkabıları yıpranmış bir Adidas olarak nitelendiriyordu. Bu nedenle kendi imzasını taşıyan New Balance 320 modeli Trackster’dan öylesine farklıydı ki, iki modeli birbirleriyle kıyaslamak dahi imkansızdı.
18. New Balance’ın “N” logosu ilk kez model 320’nin piyasaya sürüldüğü 70’li yıllarda kullanıldı.
“N” logosu taşımayan bir New Balance ayakkabısı düşünebiliyor musunuz? Şirketin günümüzde de kullanmaya devam ettiği bu logo Terry Heckler tarafından tasarlanmıştı ve o güne kadar New Balance spor ayakkabıları estetik anlamda bir kimliğe sahip değillerdi. Bu basit “N” harfi yalnızca spor ayakkabıların görünümünü değiştirmekle kalmayacak New Balance şirketini dünyaca ünlü ayakkabı markalarından biri haline getirecekti.
19. Trackster New Balance’ın işlevsel bir marka olduğunu tüm dünyaya göstermeyi başardı,1976’da piyasaya sürülen 320 modeli ise markayı koşu dünyası için ciddi bir güç haline getirdi.
320 modeli bildiğimiz gibi New Balance’ın dünyanın ileri gelen spor markalarından biri olma yolunda ilk adımıydı. Yalnızca “N” logosunu taşıyan ilk spor ayakkabı olmakla kalmayıp aynı zamanda o dönemin en iyi koşu ayakkabısı olma özelliğini de taşıyordu; koşucuların en rahat ve en fit ayakkabı listesinde bir numaraydı. Üstelik mavi renk süetten üretilmiş bir spor ayakkabıdan dünyayı kasıp kavuracak bir güç yaratmak son derece zordu. Ancak,marka zoru başarabilmişti.Bundan olacak ki 320 modeli başarılı tasarımının yanı sıra dünya genelindeki tüm spor ayakkabı şirketlerine çok ciddi bir rakip olduğunu gösteren ve şirketin piyasadaki varlığını derinden hissettiren cesur bir ifade olmuştur.
20. New Balance şirketi 320 modelini pazarlamak için kullandığı reklamlarda sporculara yer vermek yerine prototip bir hippi ailenin en yaşlı üyeleri olan “Anne ve Baba Balance”ı kullandı.
70’li yıllarda insanlar kalıplaşmış nedenlere dayanarak alım satım yapmaktan bıkıp usanmışlardı. Kendilerini iyi hissettirecek reklamlar görmek istiyorlardı. O halde son derece tarz spor ayakkabıları olan yaşlı insanlardan daha iyi ve daha samimi bir seçenek olabilir miydi? “Ma ve Pa Balance”(Anne ve Baba Balance) ikilisi New Balance spor ayakkabılarının sadece sporcular veya toplumun seçkin kişilerine özel değil herkes için olduğu teorisinin hayata geçirilmesine yardımcı oldu.
21. Heckler tasarladığı spor ayakkabılara isim vermek yerine numaralandırmayı tercih etti, çünkü üretilen her spor ayakkabıya tarafsız bir gözle bakılmasını ve müşterinin favori ürünlerini bizzat seçebilmesini istiyordu.
En sevdiğiniz spor ayakkabı çiftinin adını biliyor musunuz? Muhtemelen saçma sapan bir ismi vardır. Ancak New Balance şirketi ayakkabılarına bir isim bulmaya çalışmadı bile. Çünkü müşterilerin söz konusu ayakkabı ile ilgili görüşlerini herkesin fikrine göre değil, kendi ihtiyaçlarına göre formüle etmelerini sağlamak adına ürünlerini isimlendirmeyi değil numaralandırmayı tercih etmişti.
22.”N” logosunu tasarlayan Terry Heckler’a insanların bu logoyu Nike ile karıştırdığı söylendi.Gel gör ki Heckler bu karışıklıktan son derece memnundu.
Çoğu insan Nike markası ile New Balance’ın “N” logosu arasındaki farkı bilir, ancak spor ayakkabı dünyasına çok da aşina olmayan bazı insanlar N harfini görür ve “Oh, işte Nike’ı buldum” der. Heckler bu karışıklıktan son derece memnundu. Nike’ın New Balance’den daha fazla para kazandığının farkındaydı ve markalar arası bu karışıklığın -kasıtlı olmasa bile- New Balance markası için daha fazla satış yani daha çok para anlamına geleceğini düşünüyordu.
23.1978 yılında New Balance marka adı altında ilk kıyafet ürünleri piyasaya sürüldü: Gore-Tex koşu takımı, naylon ve fileden tişört ve şort.
New Balance’ı yalnızca spor ayakkabılarından tanıyorsanız çok şey kaçırdınız demektir. Özellikle de markanın mükemmel koşu malzemelerini. Marka, koşu dünyasında yaygın olan atlet tipi üstler ve kısa şortlar üretiyordu, ancak rüzgârlıkları tam bir efsaneydi. Şirket halen 78’li yıllarda piyasaya sürülmüş bu ürünü satıyor ve söz konusu rüzgarlık günümüzde de ABD’de üretiliyor.
24. Flimby fabrikası New Balance’in Avrupa sınırları içindeki ilk fabrikası değildi; marka ilk olarak İrlanda Tralee’de mağaza açmıştı.
New Balance hayranlarının Amerikan ya da İngiliz üretimi spor ayakkabılar arasında seçim yapması zordur, ancak marka ilk Avrupa fabrikasını 1979’da İrlanda’da açmıştır. Markanın Flimby’de mağaza açıp faal olarak spor ayakkabılar üretme süreci ise 1982 yılına kadar uzanır.
25. Steve Jobs, New Balance spor ayakkabılarını severdi, hatta giydiği tek ayakkabı buydu.
New Balance ünlü girişimcilerin de gözdesiydi. New Balance 992 modeli Apple şirketi kurucusu Steve Jobs’un favorisiydi. Bunun için onu kim suçlayabilirdi ki? Son teknoloji bu ayakkabının gri renk süeti, dengeli orta tabanı ve bir bütün olarak harika oluşu diğer insanları olduğu kadar Jobs’ı da memnun etmeye yetecek niteliklerdi.