Kilian Jornet adını duydunuz mu? Kendisi bir arazi koşucusu ve görüp görebileceğiniz en dayanıklı sporcu. Kilian hayatının büyük çoğunluğunu dağlarda geçiriyor. Gelecek sene Everest Dağı’na tırmanacak. Everest’ten önce de Klimanjaro, Aconcagua, Mont Blanc ve Cervino dağlarına tırmanmıştı. Bu tırmanışların her birinde en yüksek tırmanış rekoru kırdığını da belirtmeden geçmeyelim. Kilian çevreye son derece hakim, iklim koşullarındaki değişikliğe hazırlıklı, kaygan zeminleri biliyor. Yaptığı onca araştırmaya rağmen hala doğru istikameti seçmek konusunda sık sık tereddüt yaşadığını belirtiyor ama yine de yılmıyor, gözlemlerine devam edip rotasını her gün güncelliyor. Çünkü bir hedefi var, nereye gideceğinden emin ve bu uğurda her şeyi yapmaya hazır. O,üretken bir insan.
Kilian yılda birkaç kez karavanına atlayıp Barcelona’ya geldiğini söylüyor. İnsanların sokaklarda bir ileri bir geri yürümelerini izlerken aklından geçenler meşgul insan ve üretken insan arasındaki farkı ortaya koyar nitelikte: ‘ Herkes kendinden o kadar emin ki, yürüyüşlerinde dahi güven var. Hedeflerine kitlenmiş gibiler. Adımlarından eminler… Ancak, nereye gittiklerinden haberleri dahi yok.’
Meşgul insan ile üretken insan arasındaki sayısız farktan birini Kilian’dan dinledik. Devamını merak mı ediyorsunuz?
İşte meşgul ve üretken insanı birbirinden ayıran 11 fark:
1)Meşgul insan bir amacı varmış gibi davranır. Üretken insan ise gerçek bir amaca sahiptir.
Meşgul insanlar, attıkları küçük adımlar da öyle kendilerinden eminlerdir ki, hayatta varmak istedikleri yer konusundaki tereddütlerini bu yolla örtbas ettiklerini sanırlar. Bir hedefe gidiyormuş gibi davranır ancak nereye gittiklerini bilmezler.
Üretken insanlar ise nereye gideceklerinden emindir.
2)Meşgul insanların önceliği çoktur. Üretken insanların öncelik sayısı çok daha azdır.
Yeterli vakit ayrıldığında tamamlanamayacak iş yoktur. Bu da demek oluyor ki, aslında hiç kimse ‘çok meşgul’ değil. Hayat bir öncelik meselesidir, eğer 3 önceliğiniz varsa bu kabul edilebilir, ama öncelik sayınız 25 ise işimiz var demektir!
Pareto ilkesi, en önemli %20 işe yoğunlaşarak asıl işin %80’inde başarılı olabileceğimizi söyler.Yani mantık az çalışarak en iyi sonucu alabilmektir. Henry Ford servetini mükemmel arabalar üreterek değil, araba üretmek için daha kullanışlı bir sistem geliştirerek kazanmıştır. Meşgul girişimciler daha iyi araba yapmak için uğraşır, üretken girişimcilerse araba üretmede daha etkili sistemler kurarlar. Siz hangisisiniz?
Mutlaka okuyun: 80/20 Kuralı Nedir? Hayatınızı Nasıl Değiştirebilir?
3)Meşgul insan kolayca ‘evet’ der, üretken insan ise ‘evet’ demeden önce düşünür.
‘Dürüstlüğün tanımı insanlara ‘hayır’ diyebilmektir’ diyor ünlü bir yatırımcı. Eğer çoğu şeye hayır diyemiyorsanız, hayatınızı bir başkasının ellerine teslim ediyorsunuz demektir. Dürüstlük, değer yargılarınızı belirleyip kendinizi tüm benliğinizle onlara adayabilmektir.
Mutlaka okuyun: Girişimci Olarak “Hayır” Demeniz Gereken 6 Şey
4)Meşgul insan yalnızca eyleme odaklanır. Üretken insan ise eylemin anlaşılır olmasını yani netliği önemser.
Sizi başarıya götürecek %20’lik çalışmaya odaklanmak istiyorsanız, öncelikle sizin için önem arz eden işleri bulmanız gerek. Bu yolda tek kılavuzunuz kendi deneyimleriniz, o da yeterince iyi kayıt altına aldıysanız. Maalesef çoğu insan günlük hayatının kaydını yalnızca Facebook durum güncellemeleri üzerinden tutuyor. Bunun yerine günlük tutmayı deneyin ve her gün beş dakikanızı geçirdiğiniz gün üzerine düşünmeye ayırın. Neyi neden yaptığınız üzerine kafa yormak, hareketleriniz ve hedeflerinizde netlik sağlar.
Eğer üretken bir insansanız zaten bunları yapıyorsunuzdur, o yüzden dert edeceğiniz bir şey yok demektir.
5) Meşgul insan açık kapı bırakır. Üretken insanlar ise daha seçicidir.
Gençken seçeneklere açık olmak hoş olabilir. Seyahat etmek, yeni bir dil öğrenmek, dağa tırmanmak, üniversiteye gitmek, başka bir ülkede yaşamak… Fakat hayatın bir noktasında çoğu seçeneği elemek ve belli başlı noktalara odaklanmak gerekir. Eğer bu yılki hedefim İspanyolca öğrenmekse, yıl sonu geldiğinde o dili konuşuyor olurum. Ancak bu yıl için İspanyolca öğrenmenin yanı sıra; daha fazla para kazanmak, seyahat etmek, kız arkadaş bulmak veya konserlere gitmek gibi sonu gelmeyen bir hedef listem varsa yıl sonunda İspanyolca konuşuyor olmam imkansızdır.
6) Meşgul insan ne kadar meşgul olduğundan bahsedip durur. Üretken insan ise sözü başarılarına bırakır.
Stephen King, ‘Yazar kelime üreticisidir. Kelime üretirsen yazarsındır. Üretmediğinde ise yazar sayılmazsın’ diyor.
Yazma eylemi hakkında konuşmak yazarlık yaptığın anlamına gelmez. Kitapları yayımlanmış hiçbir yazar bir sonraki kitabı hakkında konuşmaz, onu yazma sürecine odaklanır. Geçmişte yaptıklarımız ancak gelecekte yapacaklarımızın teminatı olabilir.
Üretken hissetmekle üretken olmak arasında dağlar kadar fark vardır. Bilgisayarda oyun oynarken pek bir üretken hissedebilirim, ancak aynı üretkenlik hissi bir blog için yazı yazarken kendini göstermeyebilir.
7) Meşgul insan ne kadar az zamanı olduğundan dert yanar. Üretken insan ise önem verdiği şeyler için zaman yaratır.
Bahaneler için harcadığımız her saniye yaratıcılıktan bir o kadar uzaklaşırız. Sürekli bahane üretirsek bu alanda uzmanlaşmamız kaçınılmazdır. Üretken insanlar bahanelere sığınmazlar. Bir fikir değer yargılarına ya uygundur ya da değil. Ve uymadığını düşündüklerinde gün boyunca yapacak işleri olmasa dahi o işle uğraşmazlar.
‘Bir şeyle uğraşmak, hiç bir şey yapmamaktan iyidir’ şeklinde bir söz var. Tamamen yalan! Standartlarınıza uymayan bir iş yapmaktansa hiçbir şeyle meşgul olmamak en iyisidir.
Mutlaka okuyun: Başarılı Girişimciler Neden Bahanelere İhtiyaç Duymazlar?
8) Meşgul insan pek çok işi aynı anda yapar. Üretken insan ise bir işe odaklanır.
Üretken insanlar odaklanmanın ne anlama geldiğini bilir.
Pek çok işle aynı anda ilgilenmek bir yetenek gibi gözükse de, işler düzgün gitmediğinde yeteneğin pek bir önemi kalmaz. Odaklanıp tek bir işi başarıyla tamamlamak daha faydalı ve etkilidir.
Pomodoro Tekniğini duymuşsunuzdur. Verimli çalışma konusunda sıkıntı yaşayanların uyguladığı zalimce ama etkili bir yöntem bu. Kendinize tamamlanacak bir görev buluyor, alarmınızı 20 dakikaya ayarlıyorsunuz. Saat çalıncaya kadar çalışmaya devam etmeniz gerek. Eğer bir bölünme olursa-maillerime bakmalıyım, su getirmeliyim, tuvalete gitmeliyim gibi- alarmınızı o andan başlayarak yeniden 20 dakikaya kuruyorsunuz. Siz de deneyin, bakalım ne kadar süre gerçekten odaklanabiliyorsunuz?
Mutlaka okuyun: Birden Fazla Proje İçerisinde Odağınızı Koruyabilmek İçin İpuçları
9) Meşgul insan e-postalara hemen cevap verir. Üretken insan ise kendine biraz zaman tanır.
Belirtmeden geçmeyelim, e-posta önceliklerinizi belirtmek için verdiğimiz bir örnek yalnızca.Bu örnekleri çeşitlendirmek malesef mümkün. Çünkü buradaki asıl sıkıntı, diğer insanların önceliklerinin sizinkilerin önüne geçmesi. E-postalara anında cevap vermeniz, işinizle değil karşınızdaki insanın sorunuyla ilgilendiğiniz anlamına geliyor.
Tavsiyemiz, önceliği kendi işinize vermeniz yönünde olacak.
10) Meşgul insan, diğerlerinin de meşgul olmasını ister. Üretken insan ise diğerlerinin daha etkin olmasını ister.
Meşgul bir yönetici, çalışanlarının yaptıkları işi çalıştıkları saat ile ölçerken, üretken bir yönetici çalışanlarını yaptıkları işin sonucuna göre değerlendirir. Meşgul yöneticiler diğer insanların zaman bolluğu varmış gibi davranmalarından, yaptıkları işten zevk almalarından ve rahat tavırlarından haz etmez. Bu nedenle de gergin olurlar. Üretken yöneticiler ise insanların yaptığı işten zevk almalarından hoşlanır ve başarının önünü açan bir iş ortamı oluşturur.
Meşgul insan mükemmelliğe odaklanır. Ne kadar çok çaba harcarsa o kadar mükemmel olacağını düşünür. Çoğu zaman stresli ve sinirlidir. Yaptığı işin sonuçlarına göre değil, harcadığı çabayla değerlendirilip ödüllendirilmek ister.
İşimizde mükemmel olmanın keyfini çıkarmaya hakkımız var elbet, ancak yaptığımız iyi iş sonucu elde ettiğimiz araba, ev veya para üzerinde hak sahibi değiliz.
Üretken insan için önemli olan mükemmelliğe giden yolda edindiği deneyimdir, mükemmellik ikinci sıradadır.
11) Meşgul insan değişim ile ilgili sürekli konuşur, fakat bir adım atmaz. Üretken insan ise bu değişiklikleri yapar.
Üretken insan modelimiz Kilian Jornet’e dönelim: Kilian gelecek planlarından söz eden biri değil; daha çok yapmış olduğu, öğrendiği ilham aldığı şeylerden bahsediyor.
Siz de neler yapacağınıza dair konuşmayı bırakıp, yapacağınız şey için ilk adımı atın. Düşünün.Kimseden onay beklemeden yapabileceğiniz ne var mesela? Sahip olduğunuz kaynak, bilgi veya destekle neler yapabilirsiniz? Cevabı bulun ve işe koyulun. Evrenin, hedefine kitlenmiş insanları ve girişimcileri nelerle ödüllendirdiğini tahmin bile edemezsiniz.
Hepimiz inanılmaz bir potansiyelle doğarız. 20 yaşına geldiğimizde duyacağımız en iyi iltifat potansiyelimizin yüksek olduğudur. 30’larımıza geldiğimizde de durum değişmez. 40’lara geldiğimizdeyse söz konusu ‘aşırı potansiyel’ bir hakarete dönüşmeye başlar. 60 yaşlarında birine bu lafı etmekse gafların en büyüğüdür.
Potansiyelinizin ziyan olup gitmesine izin vermeyin. Hayranlık uyandıran bir şeyler yaratın. Karşılığını alacaksınız.
Mutlaka okuyun: Girişimciler fazla düşünmezler, bir karar verip ilerlerler!