Ne kadar kaçınmaya gayret etsek de hayatımızda zaman zaman krizler meydana gelir. Bu tatsız olaylar konforumuzu ve huzurumuzu kaçırırlar. İnsan doğasındaki tahmin edilebilirliği ve güvence hissini ortadan kaldırırlar.
Krizler hayatımızda; ekonomik, ailevi ve ruhsal olmak üzere 3 şekilde baş gösterebilir. Normalde bu tür sorunlardan kaçmaya, bu tür sorunların ortaya çıkmamasına çalışırız, ancak bazen yerkabuğu kırılır ve olanlar olur. Böyle zamanlarda çevremizin ve içinde bulunduğumuz ortamın bir kurbanı gibi hissetmeye başlarız kendimizi.
İnsanoğlu, değişikliklere uyum sağlama konusunda doğuştan gelen güçlü bir motivasyona sahiptir. Ancak krizler bu motivasyonu zayıflatır ve bizi adeta bir kasırga gibi alıp hiç tanımadığımız bir noktaya sürükler. Gözlerimizi açtığımızda bambaşka bir yerde olduğumuzu görürüz. Umutsuzca krizden önceki pozisyonumuza dönmek isteriz, ama nafiledir. Artık yapmamız gereken, yeni koşullardan en iyi şekilde faydalanmaya çalışmaktır. Bir kere krizi yeni bir gözle görmeye başladığınızda şartlar da lehinize dönmeye başlayacaktır.
Serbest Kalmak
Büyüme ve ciddi anlamda değişim, ancak konfor çemberinden çıktığımız zaman gerçekleşir. Yani her şeyden yüzde yüz emin olduğumuzda farklı ve belki de bize çok şey vadedecek rotalara sapmayız. Sisli havanın, yani krizin böyle bir avantajı vardır. Bizi normalde gitmeyeceğimiz yollara sokar.
Steve Jobs, Apple’dan atıldıktan sonra kötü hissetmiştir mutlaka. Ancak kesin olan bir şey var ki o hiç pes etmedi. Ufak bir animasyon şirketi açıp onu devasa bir şirket haline getirdi. Bu şirketin adı Pixar’dı. Walt Disney, 2006 yılında Pixar’ı satın aldığında Jobs, Disney’in en büyük ortağı oldu.
Kriz bir anda gelir ve her şeyi “alt üst” eder, ancak bu anlık felaketin etkisinden hemen kurtulup yeni arayışlara girebilirseniz yeni fırsatlar da keşfedebilirsiniz.
Eşi tarafından boşanma davası açılan kişi ilk başlarda yıkılır, ancak bir süre sonra bu hiçbir yere gitmeyen ilişkiden kurtulduğu için kendini şükrederken bulabilir. Bu boşanma sayesinde yeni biriyle tanışıp mutlu bir ilişkiye sahip olduysa bu durum daha da belirgin hale gelir.
Her krizde bir fırsat vardır. Krizin kötü yanlarına saplanıp kalacak mıyız, yoksa ortaya çıkan fırsatları değerlendirmek için gözümüzü dört mü açacağız?
Krizi Anlamak
Kriz kendini keskin bir şekilde gösterir. 9-5 mesaili bir işinizden ekonomik kriz nedeniyle atıldığınızda kendinizi dünyanın sonunu düşünürken bulabilirsiniz, ancak bu belki de kendi işiniz kurmanız için bir fırsattır. Ve krizin kendisine odaklandığınız zaman bu fırsatı asla göremezsiniz.
Ya da sevdiğiniz birinin ölümü sizi yıkıma uğratabilir. Ancak ölümün kaçınılmaz olduğunu idrak edip hayata taze bir gözle bakmanızı sağlayabilir bu olay. Madem herkes bir gün ölecek, o zaman bize verilen bu süreyi en iyi şekilde geçirmeliyiz, gibi bir düşünce yapısına ulaşmanız doğrusu çok iyi olur.
Bir de kronik krizler vardır. Bu krizler bir kişinin hayatında belli aralıklarla nükseder. Yani özgüven sorunu ve depresyonla hayatı boyunca mücadele etmek zorunda olan kişiler vardır. Ancak büyük resme bakıldığı zaman bu sorunlara köklü bir çözüm bulunabilir. Krizin köküne inmeden ondan kurtulmak pek mümkün değildir. Sizi krize sokan şeyler neler? Bunları iyice analiz etmeniz gerekir.
İnsan ilişkilerinde de benzer şekilde krizler, yeni başlangıçlar getirir. Örneğin aldatmak bir evliliğin başına gelecek en kötü şeydir, ancak evliliği tekrar değerlendirmek için “güzel” bir alan da açar aynı zamanda.
Fırsatları Fark Etmek
Webster Sözlüğünde kriz “dönüm noktası” şeklinde tanımlanıyor. Peki ama nereye doğru dönüyoruz, nasıl bir yola sapıyoruz? İşte bu soruyu sorabilecek kadar uyanıksak yani, geride bıraktığımız şeylere ağıt yakmak yerine yeni rotamızın üstündeki fırsatları değerlendirme hevesinde olursak esas değişim gerçekleşmeye başlamış demektir.
Ya krizin şokunu atlatır çevremizi tanımaya başlarız ya da krizin etkisi altında iş göremez hale geliriz. İlk durum büyümeyi ve gelişmeyi beraberinde getirirken ikinci durum korku ve endişeye saplanıp kalmak anlamına gelir.
Evrende değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Kriz de bir tür değişimden başka bir şey değildir. Yapmamız gereken değişim dalgasına binip değişimin yönünü yeni fırsatlara doğru çevirmektir.
Kriz Nasıl Fırsata Çevrilir?
Elbette herkes dalgalı denizler için biçilmiş kaftan değildir. Ancak bazı kişiler, bu krizlerle şaşırtıcı bir şekilde başa çıkabilirler.
Bitmek tükenmek bilmeyen zorluklar silsilesini avantaja çeviren bireyler başarılı girişimcilerdir. Karşılarına çıkan engeller onları daha da güçlendirir ve başarılarını arttırır. Başkaları paniğe kapılırken (ya da büyük maddi zarara girerken) onlar sakinliğini korur, duruma el koyar ve tüm fırsatları değerlendirirler. Bu tür engellerle karşı karşıya kalan girişimciler, Intel’in eski Ceo’su Andy Grove’un şu cümlelerle açıkladığı bir dönüşüm sürecine girerler: ”Krizler, kötü şirketleri batırır. İyi şirketler, krizleri atlatır. Büyük şirketler ise krizler sayesinde gelişirler.”
Görünen o ki, hayatta karşımıza çıkan engelleri anlamanın, ona göre davranmanın ve ilerlemenin bir yöntemi var. Roma İmparatoru Marcus Aurelius yüzyıllar önce bu formulü geliştirmiş ve gündelik bir hatırlatma olması için yazıya dökmüş:
”Şimdi, yargılarında tarafsız ol.
Şimdi, özverili davranışlarda bulun.
Senin dışında gelişen tüm olayları şu anda kabullen.
Tek ihtiyacın olan bu.”
John D. Rockefeller, Thomas Edison ve Steve Jobs gibi efsanevi girişimciler karşılarına çıkan her engelde bu eski formülü kullanmışlar, hatta yoğun ihtiraslarını beslemek üzere bile bu durumları kullanmışlar. Onlara göre yol, engelin ta kendisiymiş.
Bu kadim ilkelerden beş strateji doğdu. Asırlar öncesinden günümüze ulaşan bu yapı, karşılaştığımız engelleri kendimiz ve şirketimiz adına birer zafere dönüştürmek için kullanabileceğimiz ebedi bir bilgelik içeriyor. İşte sizlere krizi fırsata çevirmek için 5 yol:
1. Serinkanlılığınızı koruyun.
John D. Rockefeller, 1857’de yaşanan ekonomik kriz sırasında iş hayatına başlayalı henüz 2 yıl bile olmamıştı. Rockefeller, yüzleştiği talihsiz şartlar karşısında bunalıma girebilir ve kitlenebilirdi. Fakat ekonomik kargaşanın zamanlamasına dair yakınmak yerine, olayları çevresindekilerden farklı bir şekilde algılamayı tercih etti. Olan biteni, piyasada tecrübe kazanmak ve yeni şeyler öğrenmek adına bir fırsat gözüyle gördü. Kendi deyimiyle, tüm felaketlerde bir fırsat görmeye eğilimliydi. Rockefeller krizin ilk 20 senesini kapsayan süreçte, petrol pazarının yüzde 90’ını tek başına ele geçirdi.
Rockefeller gibi günümüzün girişimcileri de karışık günler yaşıyor. Algımızın, yargılarımızı gölgelemesine izin vermek yerine LinkedIn ve Microsoft gibi ekonomik krizin ortasında kurulmuş şirketlere bakabiliriz. Başkaları rakiplerinin kazanımlarıyla ilgili kaygılanırken ya da küplere binerek yitip giderken, biz Rockefeller’ın baskı altındaki serinkanlı duruşuna yönelebilir ve krizden doğacak fırsatları arayabiliriz.
Mutlaka okuyun: Duygu ve Kaygılarınızı Yönetmenizi Sağlayacak 5 TED Konuşması
2. Bakış açınızı değiştirin.
Steve Jobs, ”Mümkün değil” gibi ifadeleri yok saymasını sağlayan, ”gerçeği bükme alanı” dedikleri özelliğiyle ünlüydü. Üretilen ilk iPhone için özel bir tür cam sipariş ettiğinde üreticiler, imkansız görünen teslim tarihi ile ilgili dehşete kapıldılar. ”Korkmayın,” dedi Jobs. ” Bunu başarabilirsiniz. Üzerine biraz kafa yorun. Bunu yapabilirsiniz.”
Çok kısa sürede üreticiler tesislerini cam yapımına uygun olarak yeniden tasarladılar ve 6 ay içinde piyasaya sürülecek ilk parti telefonlara yetecek miktarda üretim yapmayı başardılar. Onun ısrarcılığı, üreticileri mümkün olanın ötesine erişmeye itmişti.
Engellerin üstesinden gelinebilecek şeyler olduğu konusunda ısrarcı davranarak ilk değerlendirmelerinizi ve bu yargılardan doğan itirazları geri çevirmeyi tercih edebiliriz. Aynı Apple’ın lideri gibi, daha önce hiç yapılmamış bir şeyi başarabileceğimize inancınız olmalı. Facebook ve Google gibi şirketlere göre bir şeyin daha önce hiç yapılmamış olması fikri, iyi bir şeydir. Bu, ortada kendilerinin elde edebileceği bir fırsat anlamına gelir.
Mutlaka okuyun: Başarılı Olmak İçin Bir Sihirbaz Gibi Düşünün!
3. Kuralları umursamayın.
Küçük bir meyve şirketi sahibi olan Samuel Zemurray’e bir zamanlar, Orta Amerika’da bulunan bir nehrin üzerine inşa etmesi gereken köprüyü yaptıramayacağı söylenmişti. Bunun sebebi ise, Birleşik Devletler’de o zamanın en güçlü şirketlerinden biri olan United Fruits tarafından devlet memurlarına rüşvet verilmesiydi.
Bu yüzden Zemurray köprü yapmak yerine, mühendislerine nehrin ortalarına kadar ulaşan iki uzun payanda inşa ettirdi. Gerektiğinde, bunları bir kaç saat içinde birbirine bağlayan geçici bir mobil iskeleye bağlayabiliyorlardı. United Fruit şikayetçi olduğunda ise Zemurray gülerek yanıt verdi:
” Bu bir köprü değil ki. Bunlar sadece bir iki eskimiş iskeleden ibaret.”
Bu türden pratik zekayı Uber ve Tesla gibi girişimlerde de görebiliriz. Hedeflerimize ulaşabilmek için bazen böyle çağdışı ve baskıcı düzenlemeler karşısında cesurca hareket etmemiz gereken zamanlar olur. İşe yarayan her şey geçerlidir.
Mutlaka okuyun: İş Hayatında Problemleri Çözmenin Yolları
4. Öngörülü davranın.
Harvard Business Review ve Fortune 500 şirketlerinin ölüm anı dedikleri popüler bir teknik var. Psikolog Gary Klein’ın geliştirdiği bu ölüm anı tekniği, bir şeyi önceden tasarlamak üzerine yapılan bir tür egzersiz. Fakat elbette her müthiş fikir gibi bu da yeni bir şey değil.
Yaptığımız planlar çok nadiren gerçeklerle uyum sağlar. Fakat öngörülü girişimcilerin yaptığı gibi, zihnimizde ters gidebilecek şeylerin provasını önceden yaparak gafil avlanmaktan kaçınabiliriz. Bu şekilde, başına gelebilecekleri hiç aklına getirmediği için şok yaşayan ve geri çekilen rakiplerimizi gölgede bırakabiliriz.
Mutlaka okuyun: Neden Kendinizi Kovmalısınız?
5. Kaderinizi sevin.
Thomas Edison, tüm araştırmalarının ve üretiminin yapıldığı tesis yanıp kül olduğunda umutsuzluğa veya öfkeye kapılmadı. Bunun yerine gücünü topladı ve harekete geçti. Yalnızca üç hafta içinde fabrikayı yeniden toparladı ve işletmeye koyuldu. Ve bunu kaderini sevdiği için başarabildi.
Biz de kendi yaşantımızda, bir yatırımcıyı kaybettiğimizde veya bir çalışanımız aniden şirketi terkettiğinde Edison örneğinin izinden gidebiliriz. Twitter, Jack Dorsey’in CEO’luk görevine son verdiğinde bunalıma girmedi. Bunun yerine durumu kabullendi ve dünyadaki en büyük ödeme girişimlerinden biri olan Square’i kurmak üzere yola çıktı. Göz yaşı dökmekle, öfke ve çaresizlikle beslenemeyiz. Her zaman tutku ve enerjiyle yolumuza devam edebiliriz.
Bu müthiş girişimcilerin hepsi, engelleri aşmak ve fırsata dönüştürmek üzere bu besş stratejiyi kullandı. Siz de bunları ve başkalarının barikat gibi gördüğü şeyleri tutkumuz ve kaçınılmaz başarımız adına kullanabilirsiniz.