“Her gün sizi korkutan bir şey yapın” diye bir deyiş vardır. Bu söz hatalı bir şekilde Eleanor Roosevelt’e atfedilir. Roosevelt aslında çok daha anlamlı bir şey söylemiştir:
“Korkulan şeyle yüzleşmek için durabiliyorsan her deneyiminden güç, cesaret ve özgüven kazanırsın. Sonrasında kendine ‘Ben bu cehennemden sağ sağlim çıktım, bundan sonra karşıma çıkacak şeylerle başa çıkabilirim.’ diyebilirsin. Yapamayacağınızı düşündüğünüz ne varsa yapmalısınız.”
“Korkularınla yüzleş” öğüdü sık sık değiştirilerek; “Korkutucu işler yapmak gelişmenizi sağlar” ya da “Kendinizi rahat hissettiğiniz yerlerin dışında inanılmaz şeyler olur” şeklinde klişeleştirilir. Bunlar her ne kadar iyi niyetle söyleniyor olsa da, sebebi belirtilmediği sürece faydasız tavsiyelerdir.
Peki, sizi korkutan şeyler yapmanızın bilimsel anlamda karşılığı nedir?
Neden Korkularımızla Yüzleşmeliyiz?
Pema Chödrön “Her Şey Darmadağın Olduğunda” ismi ile Türkçe’ye çevrilen kitabında, genç bir savaşçının korkuyu yenmek için korkunun kendisine, bunu nasıl yapacağını sorduğu bir hikaye anlatır. Hikayede korku şöyle cevap verir:
“Benim silahlarım, senin çok yakınına gelmek ve çok konuşmaktır. Sonra senin cesaretin kırılır ve ben ne dersem onu yaparsın. Eğer söylediklerimi yapmazsam gücüm kalmaz. Beni dinleyebilir, bana saygı duyabilir hatta söylediklerime ikna bile olabilirsin. Fakat dediklerimi yapmazsan benim hiçbir gücüm kalmaz.”
Başka bir deyişle korku tam bir kabadayıdır. Size yapmanız gerekenleri söyler ve siz ona itaat ettikçe güçlenir. Öte yandan korkunun size söylediklerini bildiğiniz halde aksini yaparsanız cesurca davranmış olursunuz.
“Kişi cesurca işler yaparak cesaret sahibi olur.” -Aristoteles
Aristoteles’in bu sözü, Albert Bandura’nın “öz yeterlilik” yani kendine yetebilme konseptinde anlattığı, insanların yaşadıkları deneyimlere bağlı olarak potansiyellerinin de arttığı fikrinin temelinde yer alır. Geçmişte zorluklardan başarı ile geçmiş insanların, gelecekte de aynı başarıyı sürdüreceklerine inançları kuvvetli oluyor. Bandura’ya göre “bu insanlar zorlu işlere, kaçınılması gereken riskler olarak değil, ustalaşmalarını sağlayacak meydan okumalar gözüyle bakmayı tercih ediyor.”
“Böylesine etkili bir bakış açısına sahip olmak, gerçek ilgiyi ve yapılan işlerde derin bir odaklanmayı da beraberinde getirir. Bu insanlar kendilerine zorlayıcı hedefler seçer ve hedeflerine ulaşmak için istikrarlı hareket etmeye sonuna kadar devam eder. Başarısızlıkla karşılaşsalar dahi kendilerini çabucak toparlayıp yola devam edebiliyorlar. Bu kişiler başarısız olduklarında, bahaneler uydurmak yerine sorunu yetersiz çabada ya da bilgi ve yetenek eksikliğinde arıyorlar. Bu tip bir bakış açısı da kişisel başarıyı artırıp stresi ve depresyona girme olasılığını azaltıyor.
Peki hayata bu çerçeveden bakmayı nasıl başarabiliriz?
Olabileceklerin En Kötüsünü Düşünün
Yaptığı TED konuşmasında Tim Ferriss “Korku dostunuzdur.” diyor. Ferriss şöyle devam ediyor: “Korku işarettir. Bazen ne yapmamanız gerektiğini gösterir. Bundan daha çok ise tam olarak ne yapmanız gerektiğini gösterir. Benim hayatımdaki en iyi şeylerin, en keyifli anların tamamı basit bir soruyu sormamla başladı; En kötü ne olabilir ki?”
Ferriss’in bu sorusu, davranışsal psikologların uzun süre tercih ettiği bir yaklaşım oldu. Benzer şekilde Dr. Susan Jeffers, 1987 yılında en çok satanlar listesine giren kitabı “Korkuyu Hisset ve Yine De Yap” kitabında, sizi en çok korkutan sonuçları düşünmenizi ve bu sayede başınıza gelirse bununla nasıl başa çıkacağınızı değerlendirmenizi öneriyor. Korku hiçbir zaman yok olmaz ve olmamalı da. Fakat korku ile yüzleşmek, ilerleyebilmenin gereğidir.
Üretken olma ihtiyacının en önemli nedeni en kötüsünü düşünmektir. -Judd Apatow
Bu söz Jim Collins’in “üretkenlik paranoyası” olarak tanımladığı en kötüye hazırlanma stratejisini uygulayan girişimcilerin başarısının sırrı olabilir. Collins bu girişimcileri “paranoyak, nevrotik deliler” olarak tanımlıyor.
Psikolog Amy Bucher korkutucu işler yapmanın olağanüstü sonuçlar doğurabileceğini belirtiyor. “Büyümek ve öğrenmek için belirli seviyede stres gereklidir. Aynı şekilde yüksek performans için de belli bir stres seviyesi gerekebilir. Korku sonuca yönelik çaba sarfetmek için bir sebep oluşturur.”
Bir lider olarak bu tür bir korkuyu hissetmeniz olağanüstü sonuçlar elde etmenize katkı sağlayabilir. “Korku size yol göstermeli” diyen Bill Gates: “Ben sürekli olarak başarısız olacağımı göz önünde tutarım.” sözleriyle korkunun önemini vurgulamıştır.
Korkularla Nasıl Yüzleşilir ve Onlarla Nasıl Başa Çıkılır?
Korkularınızı yok etmek için en etkili ve bilimsel yaklaşım, kendinizi sizi korkutan şeylere maruz bırakmaktır. Küçükten başlayıp düzenli olarak artırarak dayanma gücünüzü yükseltmeniz, sizi en iyi sonuca ulaştıracaktır.
Nörolog Philippe Goldin “kendinizi kokularınıza maruz bırakmak, fobilerinizle, anksiyete bozuklukları ve gündelik endişelerinizle başa çıkmanız için en iyi yoldur.” diyor. Goldin’e göre devamlı kendinizi korkularınızla yüz yüze getirmeniz (ideal olarak pozitif bir şekilde), kokunuzun arkasındaki psikolojik temelleri yavaş yavaş yok edecek ya da en azından kontrol edilebilir hale getirecektir.
Tehlikeden kaçınmak uzun vadede onunla yüzleşmekten daha güvenli değildir. Korkaklar da en az cesurlar kadar tehlikeyle burun buruna gelir. -Helen Keller
Örneğin yapılan bir çalışmada klostrofobi tanısı konan hastaların korkuları ile yüzleştirilerek tedavi edilmesi sonucunda yüzde 79’luk bir oranda gelişim gösterdikleri izlendi. Bir başka deneyde ise hem klinik çalışmalarda hem de istatistiki olarak, örümcek korkusu olan insanların aynı yöntemle gözle görülür ilerleme kaydettikleri ortaya kondu.
Korku Bizim İçin İyi Olanın Zıddını Yapmamıza Neden Oluyor
Stres ve olumsuz hisler ile birlikte, belirli bir seviyedeki korku da sağlıklı hatta faydalıdır. Öte yandan korku, sağlıklı olan ile olmayan arasındaki ince çizgide sinsice saklanır.
İşin püf noktası ise, korkunun sözünü ne zaman dinleyeceğinizi bilmektir. O ince çizgiyi görmek, yani korkunuzun size ne zaman hakim olacağına ya da onu ne zaman görmezden geleceğinizi anlamak, sizin için uzun vadede en iyisinin ne olduğunu görmeniz anlamına gelmektedir.
Nörolog Daniela Schiller kaçınmanın korkuya karşı verdiğimiz doğal bir refleks olduğunu belirtirken, bunun tek işe yarar tepki olmadığını da ekliyor. Örneğin acı çekmekten kaçınmak bir yere kadar mantıklıyken, aşı olmak uzun vadede doğru olan adımdır.
Hayatın sırrı: Top atışı sesi duyarsan, sese doğru git. -Marcel France
Korkularınıza ne kadar kulak asarsanız onları o kadar güçlendirirsiniz. Neyse ki bunun tam tersi de doğru; korkularınızla ne kadar çok yüzleşirseniz onlar üzerinde o kadar fazla hakimiyetiniz olur. Buna bir kez ikna olduk mu, düzenli bir şekilde korkularımızla yüzleşebilir ve bu sayede ilerleyebiliriz.