Çoğumuz zamanımızı günlük veya haftalık rutinler oluşturmak suretiyle yönetiriz, ancak uzmanlar söz konusu zaman yönetimi olduğunda insanların zamanı mevsimsel ritimlere göre de yönetme eğiliminde olabileceklerini iddia ediyorlar. Tıpkı diğer canlılar gibi biz insanların enerji seviyeleri ve eğilimleri de yıl boyunca yükselip alçalan bir seyir izler. Bu gerçeğe bağlı olarak yapılan araştırmalar, mevsimsel dalgalanmalara uyumlu bir çalışma trafiği içine girersek çok daha verimli işler çıkarabileceğimizi, dahası bu yoğun tempoda dahi kendimizi son derece sağlıklı ve dinç hissedebileceğimizi gösterir.
Aslında çoğumuz farkında dahi olmaksızın mevsim geçişlerine uyum içinde yaşamayı başarırız.
Nasıl mı?
Şöyle bir durup düşünün: Hangimiz kendimizi yaz aylarında sıcak kuma uzanmış güneşlenirken hayal etmeyiz ki? Peki, yataktan çıkmakta zorlanıp tıpkı bir ayı misali kış uykusuna yatmayı düşlediğimiz o soğuk kış günlerine ne demeli?
O halde gelin bu konuya yönelik araştırmaların çarpıcı sonuçlarına hep birlikte göz atalım.
Araştırmalar mevsimsel dalgalanmalara daha bir sıkı sarılmamız gerektiğini öğütlüyor. Hatta işleri bir adım daha ileriye götürüp yöneticilerimize/patronlarımıza bilimin kış dönemi daha az çalışmanın her birimizi çok daha sağlıklı ve üretken bireyler/çalışanlar haline getireceğini bildirmeliyiz.
Anlayacağınız, yalnızca sizin değil tüm insanlığın kışın daha fazla uyumaya ihtiyacı var.
Okyanus aşırı bir ülkeye gittiğimiz günün ertesinde birden bire sabah 4 gibi uyanıp gözlerimizden uyku akmasına sebep olan biyolojik saatin varlığına, yani “sirkadiyen ritim(24 saatlik ritim)” fikrine aşinayız. Ancak bu örnekte zaman algımızı etkileyen tek şey yaptığımız uzun seyahat değildir. Bilimsel araştırmalara göre vücut saatimizi kontrol eden şey ışıktır, dolayısıyla kış dönemi kısalan günler vücut ritmimizi de değiştirir.
Sirkadiyen saatlerimiz kış ayları geldiği gibi kendisini bize hatırlatmaya başlar, işte bu durum sabahın köründe çalan alarmı erteleme isteğimizdeki yoğun artışın temel sebebini oluşturur.
Doğal ritimlerine uygun bir yaşam süren sanayi öncesi toplumlara ilişkin çalışmalar da bu bulguyu doğrulamaktadır. Söz konusu toplumlarda kış dönemi herkesin normalden bir saat daha fazla uyuduğu gözlemlenmiştir. Bu toplulukların Ekvator bölgelerinde yer aldığı gerçeği göz önünde tutulduğunda söz konusu etkinin kışların daha soğuk ve daha karanlık geçtiği kuzey yarım kürede kendisini çok daha belirgin biçimde gösterebileceği aşikardır.
Kış Aylarında Neden İşe Daha Geç Başlamalıyız?
Hayali bile güzel, öyle değil mi? İyi de bu hayalin hangimize ne faydası var dediğinizi duyar gibiyiz? Çalışma rutininizi Güneş ve Ay tarafından belirleyecek kadar şanslı değilseniz, bu durumun sizinle ne gibi bir alakası olabilir ki?
Haksız da sayılmazsınız, çünkü mevcut şartlar göz önünde bulundurulduğunda bu bilimsel gerçek ile uzaktan yakından alakamız olamayacakmış gibi görünüyor. Çalışma hayatı da tıpkı okullar misali Ocak ayında başlayıp Haziran ayında sona eriyor. Ancak bilim dünyası bunun son derece aptalca bir yaklaşım olduğunu savunmakta ısrarlı.
Kış dönemi mesai saatlerini değiştirmenin çalışanlar üzerindeki olası etkilerini gözler önüne serecek bilimsel araştırma sayısı çok fazla değil, ancak mevcut araştırmalardan elde edilen kanıtlar biyolojik ve profesyonel ritimlerimizi senkronize etmenin verimlilik açısından büyük bir fayda sağlayacağını göstermektedir.
Aynı araştırmalar, güneşten ve aydınlıktan bir hayli uzakta yani batı sınırında yaşayan insanların meme kanseri, obezite, diyabet ve kalp hastalığı vb. sağlık sorunları ile çok daha sık karşılaştıklarını da ortaya çıkarmıştır. (Araştırmalar hastalanma oranındaki bu artışın her şeyden önce karanlıkta uyanma davranışının doğuracağı ” kronik sirkadiyen ritim bozukluğuna” bağlı olduğunu göstermiştir).
Bulunduğu saat diliminin en batısında yer alan İspanya’da halk uykusuzluktan muzdariptir – Burada yaşayan insanlar Avrupa’nın geri kalanından ortalama bir saat daha az uyurlar. Söz konusu uyku kaybı, iş devamsızlığındaki artışlar, iş kazaları ve artan stres miktarı ile hatta ve hatta okul başarısı ile dahi yakından alakalıdır.
Bir başka deyişle, vücut saatinizin aksine bir çalışma rutini oluşturmanız sizi hasta, aksi ve verimsiz bir kişi/çalışan haline getirecektir. Bu nedenle, işletme sahiplerinin ve yöneticilerin kış döneminde çalışanların doğal vücut ritimlerine çok daha uygun bir zamanda uyanmalarını sağlayacak bir mesai saati belirlemeleri yerinde bir tavır olacaktır. Şayet uykumuzu yeterince iyi alırsak kendimizi çok daha zinde ve sağlıklı hisseder, daha fazla işi halledebiliriz.
Bu satırları okuyan çalışanlar şu an sevinç çığlıkları atıyor olabilir. Siz de onlardan bir tanesi iseniz vakit kaybetmeden patronunuzun kapısını çalın ve kendisinden mesai saatlerinde düzenlemeye gitmesini rica edin. Eğer işletme/şirket sahibi iseniz doğrudan İnsan Kaynakları Müdürünüz ile konuşun (Şimdiden uyaralım, tatillerin belirgin bir telaş ve stres yarattığı bir hayli hareketli bir sektörde çalışıyorsanız, bu teklife sıcak bakılacağını zannetmiyoruz)
Yine de patronlara böyle bir teklif karşısında çalışanlarına “İşe geldiğiniz saati umursamıyorum, biyolojik saatiniz ne zaman müsaade ederse o zaman gelin.” demelerini öğütlüyoruz. Çünkü bu yaklaşım en nihayetinde her iki tarafın da karına olacak, çalışanlar doğal vücut ritimlerinin dışına çıkmadan çalışmanın keyfine varırken işletme sahipleri de yüksek verimlilik ve potansiyel ile çalışmanın ekmeğini yiyebileceklerdir.
Kış döneminde işe daha geç başlamanız iş yerinde çok daha kaliteli zamanlar geçirebileceğiniz anlamına gelir , çünkü verimliliğinizin tavan yaptığını hissedersiniz. Bitkin düştüğünüz gün sayısı ise belirgin miktarda azalır.
Ne dersiniz?
Denemeye değmez mi?