Bir iş yerinde güven her şey demektir. Her patron çalışanlarına güvenebilmelidir, aynı şekilde çalışanların da kendilerini güvende hissetmesi başarı için elzemdir. Çalışanlarınıza güvenemiyorsanız birçok problem yaşayabilir, çeşitli fırsatları kaçırabilir, hatta istediğiniz kadar başarılı olamayabilirsiniz. Diğer bir yandan, çalışanlarınız size güvenmiyorsa verimli bir çalışma ortamı yaratmanız imkansıza yakındır. Bu yazımızda güvene iki farklı perspektiften yaklaşarak size önce neden çalışanlarınıza güvenmenin neden çok önemli olduğunu anlatacağız, ardından da çalışanlarınızın size güvenmesine değineceğiz.
Neden Çalışanlarınıza Güvenmelisiniz?
1) Daha üretken olabilirsiniz
Eğer çalışanlarınıza gerçekten güveniyorsanız onları sıklıkla kontrol etmek yerine kendi hallerine bırakabilirsiniz. Böylece hem onlar kendilerini daha özgür hissederek daha kaliteli işler çıkarabilir, hem de siz arta kalan zamanda daha üretken olabilirsiniz.
Çalışanlarınız onlara güvendiğinizi hissettiklerinde şirkete olan aidiyetleri güçlenecek. Alt üst ilişkisi yerine bir takım halinde çalışmak ofisteki sinerjiyi artırdığı gibi aynı zamanda çalışan memnuniyetini de güçlendirerek daha iyi işler ortaya çıkarmanızda size yardımcı olacaktır.
2) Kendilerine güvenildiğini hisseden insanlar daha verimli çalışır
Daha çok güven daha az kontrol, daha az kontrol de çalışma sürecinin daha az bölünmesi demektir. Çalışanlarınız her bir adımda sizden onay almak işlerine daha çok odaklanabilirler. Gereksiz prosedürlerden kurtulan çalışanlarınız bu sayede bölünmeden çalışarak projelerini daha hızlı ve verimli bir şekilde bitirebileceklerdir.
3) Güven olmadan esnek çalışma saatleri de olmaz
Modern dünyada evden çalışmak oldukça alışık olduğumuz bir durum. Home-ofis olarak da adlandırılan bu durum özel hayatımızı ve sorumluluklarımızı aynı kefede götürebilmemizi sağladığı için sıklıkla tercih ediliyor.
Bu tarz bir çalışma ortamının her gün ofiste sabah dokuzdan akşam beşe çalışmaktan çok daha verimli olduğu da söyleniyor üstelik. Sonuçta, evde, pijamalarıyla kendilerini daha rahat hisseden çalışanlar daha verimli çalışıyorlar, üstelik yol ve yemek masrafları gibi giderler de azalmış oluyor.
Tabii home-ofis çalışma düzenini tercih edecek şirketler için dikkat edilmesi gereken bir unsur var: Güven. Eğer çalışanlarınıza güvenmiyorsanız aslında birçok potansiyel faydası olan bu düzenin size yarardan çok zararı dokunabilir, mutsuz ve verimsiz çalışanlarla baş etmek zorunda kalabilirsiniz. Esnek çalışma saatlerinden yararlanmak ve home-ofis sistemini denemek istiyorsanız çalışanlarınızın gözetim altında olmasalar da ellerinden geleni yapacaklarına inanmalı ve onlara güvenmelisiniz.
4) Dürüst geri dönütler alacaksınız
Eğer çalışanlarınız onlara güvendiğinizi ve saygı duyduğunuzu düşünüyorlarsa size karşı daha dürüst olacaklardır. Bu da size daha dürüst geri dönütler vermeleri, hatta yeri geldiğinde işinizi geliştirebilecek önerilerde bulunmaları anlamına geliyor.
Çalışanlarınızın görüşlerine güvenmek ve dikkate almak, giderek çalışanlarınızla olan bağınızı güçlendirerek iş dünyasında saygı duyulan bir marka yaratmak konusunda sağlam bir adım atmanıza yardımcı olacaktır. Üstelik size getirilen öneriler sayesinde hiç beklemediğiniz kadar başarılı da olabilirsiniz!
5) Güvenilen çalışanlar marka elçilerine dönüşürler
Güvenilen ve saygı duyulan çalışanlar mutlu çalışanlardır. Ve evet, mutlu çalışanlar da zamanla marka elçilerine dönüşürler.
İnsanların birebir iletişimleri düşündüğünüzden çok daha büyük bir pazarlama aracıdır. Çalışanlarınızla konuşan ve adanmışlıklarından etkilenen insanların potansiyel müşteriler haline gelmeleri işten bile değildir, sonuçta şirketi çalışanlarından daha iyi tanıyan birisi yoktur. Çalışanlarınız hallerinden memnunsa ve bunu belirtmekten kaçınmıyorlarsa geleceğiniz parlak demektir.
Marka elçisi haline gelmiş çalışanların bir gün işi bırakıp başka bir markaya gitme ihtimalleri de oldukça düşüktür, bu da sıfırdan birisini eğitmeniz ihtimalinin azalttığı gibi markanızın çatısı altında uzmanlığı ve şirket kültürünü güçlendirir.
6) Güven özgüveni tetikler
Bir çalışan kendisine güvenildiğini hissettiğinde kendisine ve yaptığı işe güvenme ihtimali artar. Kendine güvenen çalışanlar kariyerlerinde ilerlemek için kendilerini geliştirirken dolaylı yoldan şirketinizi de geliştireceklerdir.
Neden çalışanlarınız size güvenmeli?
Peki bir çalışanın patronuna güvenmesi için neye ihtiyacı var? Yapılan araştırmalara göre çalışanların patronlarına ne kadar güvendiğini belirleyen en önemli faktörlerden bir tanesi patronlarına iş yerinde yaşadıkları problemlerden bahsettiklerinde ne kadar ciddiye alındıkları ve yapıcı çözümler gördükleri.
Bu, oldukça ciddiye alınması gereken bir konu. Zira çalışanlarınızın size geri dönütlerini ciddiye almamak düşündüğünüzden çok daha riskli bir şey olabilir. Yapılan araştırmalarda, çalışanların yaklaşık %23’ü patronlarının bildirdikleri problemlere her zaman yapıcı çözümler ürettiğini söylerken %17’i hiçbir zaman yapıcı çözümler göremediklerini belirtmiş. Kalan kısımsa arada sırada yapıcı çözümlerle karşılaştıklarını söyleyenler ve nadiren problemlerine yapıcı çözümler üretildiğini söyleyenlerden oluşuyor. Açıkça görüldüğü üzere, modern iş dünyasında çalışanların büyük bir kısmı patronlarının onlara karşı bu kadar ilgisiz olmasından şikayetçi.
Peki bu neden bu kadar önemli? Hani size, çalışanlarınıza güvenmeniz onları marka elçileri haline getirir demiştik ya? Aynı durum burada da geçerli. Patronlarının kendileriyle ilgili olduğunu, sorunlarına yapıcı çözümler bulduklarını söyleyen %23’lük kısım hiç çözüm bulunmadığını söyleyen%17’lik kısma oranla markasının reklamını yapmaya 12 kat daha yatkın. Yani, çalışanlarınız size güveniyorsa dolaylı yoldan şirketiniz için iyi bir reklam yaparken eğer güvenmiyorlarsa potansiyel müşterilerinizi sizden uzaklaştırıyor olabilirler.
Peki, kendinizi bu konuda nasıl geliştirebilirsiniz?
İlk olarak, çalışanlarınızın dürüst bir şekilde sizinle iletişim kurabildiğinden emin olmalısınız. Bunun için de onlara “N’aber?” demeyi bırakmalısınız. Her ne kadar onlarla ilgileniyor gibi dursanız da, “N’aber?” aslında gerçek bir soru değil, onların nasıl olduğunu merak etmekten çok küçük ve kısa muhabbetlerle durumu geçiştirmek için kullandığınız bir kalıp. Cevap olarak sadece “iyi” denilebilecek cümleler, gerçek bir soru ve iletişim aracı değildir, bunu unutmamalısınız.
Peki bunun yerine, ne sorabilirsiniz? “Son zamanlarda keyfin nasıl, bir problem var mı?” ya da “Geçtiğimiz günlerde canını sıkan bir şey oldu mu?” gibi sorular hem çalışanlarınıza onlarla ilgilendiğinizi gösterecek hem de içerik odaklı olacaktır. Daha da açık olabilir “Son günlerde ofiste her şey yolunda mı? Bir sorunun var mı?” diye de sorabilirsiniz elbette. Çalışanlarınızın problemlerine yapıcı çözümler üretebilmek için önce asıl problemlerini duymalısınız, bu da onlarla gerçek bir samimiyet kurmanızı gerektiriyor.
Sorduğunuz sorulara cevap aldıysanız ve çözmeniz gereken problemler varsa sıradaki adıma geçebilirsiniz. Şimdi, bu problemlere yapıcı çözümler bularak çalışanlarınızın güvenini kazanmalısınız. Saldırgan bir tutum sergilemenin hatalı olacağının zaten farkındasınızdır. Kimi zaman bu problemler direkt olarak sizinle de alakalı olabilir. Ama her ne olursa olsun sakinliğinizi korumalı, yapıcı bir çözüm üretmeniz gerektiğini hatırlamalısınız. Unutmayın ki saldırgan çözümler güven kurmaya (ki bütün bu çabanın da amacı buydu) engel olacağı gibi ilişkileri olduğundan daha da problemli hale getirebilir. Bu yüzden bütün saldırganlığı bir kenara bırakarak görüşü için çalışanlarınıza teşekkür etmeli, eğer siz de hatalıysanız özür dilemeli ve tekrarlamamak için elinizden geleni yapacağınızı belirtmelisiniz. Her ne kadar az ve öz dursa da bu yolu izlediğinizde onların saygısını kazanmak yolunda önemli bir adım atmış olacaksınız.
Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var tabii. Çoğunlukla yöneticiler bir problemle karşılaştıkları anda onu çözmeye odaklanarak en kısa zamanda problemin üstesinden gelmeye çalışırlar. Ancak kimi zaman çalışanlarınızın tam olarak ihtiyaç duyduğu şey bu olmayabilir.
Unutmayın ki karşınızdaki insan 5 yaşında bir çocuk değil, yetişkin bir birey. Muhtemelen kendi sorununu çözmek için belli adımlar attı ve sonuca ulaşamadığında son çare olarak size geldi. Bu yüzden bir çalışanınız size yaşadığı bir problemden bahsettiğinde hemen sonuç kısmına atlayıp problemi çözmeye çalışmak yerine çalışanınızla üzerinde konuşarak çözüme adım adım ulaşmaya çalışın. Sadece ilgili departmanı arayıp gerekli emirleri vermek yerine çalışanınıza ona nasıl yardımcı olabileceğini, kendisinin neleri denediğini, ona göre bu problemi çözmenin en iyi yolunun ne olduğunu sorun. Kimi zaman problemleri hemen çözmeye çalışmak problemi gerçekten çözmek değil, ertelemekle sonuçlanır. Zira siz arar, gerekli emirleri verirsiniz ve o gün için evet, problem çözülmüştür, ama aynı departman benzer bir tutumu muhtemelen ileriki günlerde tekrar gösterecektir.
Tam olarak da bu yüzden çalışanlarınızın karşılaştığı problemleri çözmeye çalışırken bir müdürden daha çok bir akıl hocası gibi davranarak onlarla olan samimiyetinizi geliştirebilir ve size olan güven duygularını güçlendirebilirsiniz. Onlara sorular sorduğunuzda ve problemi beraber çözdüğünüzde onlara düşüncelerini ve fikirlerini paylaşmak için zaman verdiğinizden dolayı kendilerine olan güvenleri artacak, aynı zamanda daha güçlü bir ilişkinin de temellerini atmış olacaksınız. Unutmayın ki, yazımızın başında da bahsettiğimiz üzere şirketlerde arzu edilen durum katı bir alt üst ilişkisinin ötesinde size iş arkadaşları gibi bakan çalışanlarınız olması, ancak bu sayede tam potansiyelinize ulaşabilir ve sinerji yaratabilirsiniz.