Cuma, Kasım 22, 2024
Ana SayfaKişisel Gelişim YazılarıHerhangi Bir Konuyu Herhangi Birine Nasıl Anlatırsınız?

Herhangi Bir Konuyu Herhangi Birine Nasıl Anlatırsınız?

Fizikçi Dominic Walliman, bilimsel konulardan bahsederken anlaşılır olabilmenin önemini vurguladığı ve yazımıza da konu olan TED konuşmasında karmaşıklığı dillere destan olmuş kuantum fiziği vb. bilimsel konularda kendinizi çok daha kolay ifade etmenizi sağlayacak 4 yöntemden bahsediyor.

Dominic Walliman aynı zamanda ödüllü bir yazar. Üstelik yaşları yedi ila on bir arasında değişen çocuklara yönelik kitaplar yazıyor. Çocukluğu boyunca bilimsel kitapları elinden düşürmeyen Walliman, evrene dair keşiflerde bulunduğu o günlerde duyduğu heyecanı dün gibi hatırlıyor ve bu heyecanı gelecek nesillere taşımayı görevi biliyor. Aynı zamanda kuantum fiziği, nanoteknoloji, görelilik, roket bilimi vb. konular hakkında YouTube videoları da hazırlayan Walliman için anlaşılırlık her şey demek.

Dominic Walliman, konuşmasına dinleyicilerine şöyle bir deneyim yaşayıp yaşamadıklarını sorarak başlıyor: “Birisiyle sohbet ediyorsunuz ve karşınızdaki kişi sizinle epeydir ilgilendiği bir konu hakkında konuşuyor. Üstelik söz konusu mevzuya ilişkin  sağlam bir bilgi birikimine sahip olduğu da aşikar.Ne yazık ki aynı şey sizin için geçerli değil. Bu yüzden, konuşmanın bir noktasında konudan iyiden iyiye kopmuş olduğunuzu fark ediyorsunuz-bu öyle bir kopukluk ki konuşulanların ne olduğu hakkında en ufak bir fikriniz dahi yok.

Tanıdık geldi mi?

Cevabınızın ne olduğunu duyar gibiyiz. Peki ya hisleriniz? Böylesi bir deneyim kendinizi nasıl hissettirirdi?

Bu tarz bir deneyimin ardından kendinizi kötü hissetmeniz muhtemeldir. Hatta iyiden iyiye karamsarlığa düşüp söylenenleri anlayabilecek kadar zeki olmadığınızı veya karşınızdaki insanın vaktini boşa harcadığınızı dahi düşünebilirsiniz.

Şimdi bir de kendinizi karşı tarafın yerine koyun. Bu sefer bir alıcı değil, konuşmayı gerçekleştiren kişi olduğunuzu hayal edin. Nispeten karmaşık bir konudan bahsediyorsunuz ve konuşmanın orta yerinde dinleyicinizin boş bakışlarını fark ettiniz. Söylediklerinizin karşınızdaki kişi tarafından önemsiz veya değersiz bir mevzu olarak algılanması sizi de huzursuz etmez miydi? Dürüst olun. Konuşma hevesiniz de mi kırılmazdı?

Walliman bu zamana kadar her iki role de bürünmek durumunda kaldığını, bazen karmaşık konuların anlatıcısı bazen de dinleyicisi olduğunu ve süreci tüm zorluklarıyla ilk elden deneyimlediğini söylüyor.

Ancak Walliman’a göre konuşmacı siz olduğunuzda bilimsel konuları ifade etmedeki anlaşılırlık sorununu bertaraf edebilmeniz mümkün.Tek yapmanız gereken mevzuyu açıklamanın daha iyi bir yolunu bulmaktan ibaret.

Walliman anlaşılırlık sorununun yalnızca bilimle sınırlandırılmaması gerektiğine inanıyor. Bulduğu bu 4 yöntem ile ilgi alanımıza giren tüm fikirler, kavramlar, icatlar ve insanlar hakkında rahatlıkla konuşabileceğimizi düşünüyor. Çünkü Walliman’a göre doğru yöntemi bulduğunuz sürece herkese her şeyi açıklamanız mümkün.

Şimdi anlaşılırlık konusunda size rehberlik edeceğine inandığımız bu 4 yöntemi inceleyelim.

 

1- Doğru noktadan başladığınıza emin olun.

Herkes farklı bir öz geçmişe, buna bağlı olarak da bambaşka bir bilgi birikimine sahiptir. Konuşmacı olarak bize düşen onlara bilgiyi hali hazırda anladıkları şekilde açıklamaya çalışmaktır. Akıllarda koca bir soru işareti bırakmak ve anlatıma tam da bu karmaşanın orta yerinden başlamak hiç de iyi bir fikir olmaz, çünkü bu şekilde alıcınız/dinleyiciniz konuyu takip etmekte zorlanacaktır.

Dinleyicinin ön bilgisine ilişkin şüpheleriniz mi var? O halde ona bilgi düzeyine ilişkin sorular sorarak işe başlamayı deneyin. Açıklamanız esnasında “Anlayabildiniz mi?” veya “Söylediklerim sizin için bir anlam ifade ediyor mu?” vb. sorular yöneltmeniz yerinde bir tavır olacaktır.

Peki ya hiç de aşina olmadığınız bir altyapıya sahip insanlarla konuşuyorsanız? Walliman, büyük bir grup karşısında konuşacaksınız isabetli tahminlerde bulunmanızın gerekeceğini, bu noktada el kaldırma vb. hareketlerden yararlanmanın da faydalı olabileceğini söylüyor. Hem“Hata yapmaktansa dikkatli olmak her daim çok daha iyidir.”Sizce de öyle değil mi?

Karşınızdaki kişi ya da kişilerle zaten bildikleri bir şey hakkında mı konuşuyorsunuz? Endişelenmeyin. İnsanlar genellikle hali hazırda bildikleri şeyleri duyduklarında ne söylediğinizi pek de umursamazlar.

 

2- Bilgiyi dozunda kullanın.

Çoğu insan öğrenmeyi sever – ancak aynı anda birden fazla bilgiyi öğrenip içselleştirebilmek imkansızdır. Bu nedenle insanları bilgi bombardımanına tutup da kendinizi komik duruma düşürmekten kaçının. Walliman, insanları bilgiye boğmaktansa onlara anlayacakları üç şeyden bahsetmenin çok daha iyi olacağını söylüyor. Aksine bir tavır, yaptığınız her şeyi boşa çıkarabilir.

Diyelim ki bir arkadaşınızla sanat müzesine gittiniz. Orada çok sevdiğiniz ve üniversitede dersini aldığınız bir tablo gördünüz, ancak arkadaşınız söz konusu tabloya sizin kadar hakim değil. Böylesi bir durumda tabloya ilişkin bildiğiniz her şeyi oracıkta açıklayıvermek, yani sanatçının geçmişine,kariyerine, kullandığı malzeme ve tekniklere ya da parçası olduğu harekete ilişkin tüm bilgileri aktarmak cazip bir fikirmiş gibi gelebilir.

Ancak bunun yerine büyük resme odaklanmayı denemelisiniz. Örneğin, yukarıda gördüğünüz Helen Frankenthaler’in Serin Yaz tablosunu (1962) ele alalım. Müzede rastladığınız eserin bu olduğunu düşünün. Arkadaşınıza Jackson Pollock’un damlatma tekniğinden ya da Frankenthaler’in tuval lekeleme/emdirme tekniğinden bahsedin. (Tıpkı Pollock’un damıtma tekniği gibi, tuval lekeleme tekniği de o dönemin en yeni tekniklerinden biriydi). Ardından arkadaşınızdan tabloya bir de sanki bir manzaraya bakıyormuş gibi bakmasını isteyin. Bu düzenlemeler ve bu renklerle ne tür bir doğa manzarası aktarılmaya çalışıldığını düşünmesini sağlayın.

Ne dersiniz?

Anlaşılır olduğu kadar farklı bir deneyim de olmaz mıydı bu?

 

3- Anlaşılır olmanın bilgiyi doğru aktarabilmekten daha önemli olabileceğini unutmayın.

Bilgi birikimine sahip olduğumuz bir konu hakkında konuştuğumuzda her şeye “doğru” ya da “bilimsel” bir açıklama getirmeye ilişkin karşı konulmaz bir arzu duyarız. Ancak bazen, anlamı yitirmek pahasına dahi olsa gerçekler üzerine bir vurgu yapmamız ve anlatımımızı bilimsellikten uzaklaştırıp basite indirgememiz gerekebilir.

Walliman, böyle zamanlarda teknik olarak doğru olmayan ancak mevzunun en can alıcı noktasına değinen çok daha basit bir açıklama bulmanızın yerinde olacağını söylüyor. Mevzunun özüne dair temel bir bilgi aktarımının yeterli olacağını unutmamalısınız. Daha fazla bilgi mi talep ediliyor? Verdiğiniz bu temel bilgiye dayanarak dinleyicinizin kafasında konuya ilişkin çok daha eksiksiz ve doğru bir resim oluşturabilmeniz mümkündür.

 

4- Bahsettiğiniz konunun neden bu kadar önemli olduğunu belirtin. 

Anlatma hevesiniz, konunun bir hayli önemli olduğunu ya da sizin söz konusu mevzuyu ilginç bulduğunuzu gösterir. Hevesiniz ne kadar yüksekse ve fikirlerinizi bir başkasına ne denli çok aktarırsanız, söz konusu fikri hatırlama ihtimaliniz de bu fikrin size katacağı değer de o denli yükselecektir.

O zaman kendinize şu soruyu sorun: “Bu konu benim için neden bu kadar önemli?”

Heyecanınızı başarıyla aktarabilmeniz dinleyicilerinizin sizinle aynı duyguyu paylaşma olasılıklarını bir o kadar artıracaktır. Bunu nasıl mı yapacaksınız? Onlara bahsettiğiniz konunun gündelik hayatları ile ilişkisine dair sağlam örnekler sunmaya ne dersiniz?

Açıklama yapacağınız konuyu en iyi aktarabileceğiniz yöntemi bulmak, deneme yanılma sürecini de beraberinde getirecektir, bu nedenle bildiklerinizi paylaşma konusunda cesaretinizin kırılmasına asla izin vermeyin. Unutmayın: Öğrenme eylemi yalnızca bir konuyu iyi anlamakla sınırlı değildir; aynı zamanda zaten bildiğiniz şeyleri daha da içselleştirmek ve bu bilgiyi çevrenizdeki kişilerle de paylaşmanıza olanak sağlayacak şekilde anlamlandırabilmekle de ilgilidir. 

 

İlginizi çekebilir

En Etkili Hikaye Anlatma Teknikleri
En Etkili İletişim Teknikleri
Mutlaka Okunması Gerekenler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

En Çok Okunanlar