Nick Woodman Kimdir?
Nick Woodman 42 yaşında. Her daim karmakarışık olan saçları ve yüzüne yerleşmiş munzur gülümsemesiyle 27 yaşında gösteriyor. Peki, 17 yaşında biri gibi davranmasına ne demeli! Böyle biri olduğunu nerden mi biliyoruz? Forbes muhabiri Ryan Mac’in; Woodman, eşi Jill ve macera tutkunu bir düzine arkadaşla beraber gerçekleştirdiği, Montana’nın en özel kayak pistine sahip Yellow Stone Kulübüne doğru 30.000 feet yükseklikteki Rocky Dağları semalarında uçarken anlattıklarından! Gelin Ryan Mac’in Woodman ile ilgili izlenimlerini birinci ağızdan dinleyelim:
“İçtiği Red Bull sayesinde enerjisi tavan yapmış, üzerine de bir litrelik Hindistan cevizini içince iyice keyiflenmiş olan Woodman uçağın içinde adeta dört dönüyor, bir yandan da keyifli olduğu zamanlarda attığı, arkadaşlarının ise heyecan göstergesinden çok siren düdüğüne benzettiği kendine has“Yeeeeeeeeeeeeeeeeeeeow” naralarıyla konuşmaları bölüyordu. O sırada elinde gümüş bir tepsiyle kahvaltı getirmekte olan bir uçuş görevlisi geldi. “Sabah yapılan kayak gezilerinin en iyi tarafı ne biliyor musun?” diye sordu görevliye bilmiş bir edayla: “McDonald’s!” cevabını verir vermez önündeki menüyü sadece üç lokmada midesine indiriverdi.
Genç adamın günlük hayatı adeta Amerika’nın en taze ve en geç milyonerlerinden biri olabilmeyi nasıl başardığının bir tarifi gibi. Bundan 10 yıl önce Woodman, bileğine bağlayabileceği ve arkadaşlarına sörf maceralarını izlettirebileceği bir kameranın hayalini kurdu. Sonuç olarak kendi tüketici algısını yaratmış olan GoPro ürünü ve söz konusu ürünü pazarlayan Amerika’nın en hızlı büyüyen dijital fotoğraf şirketi ortaya çıktı.
Bugünlerde aksiyon temalı mekanlardan hangisine giderseniz gidin, tercihiniz ister Vail Dağları ister Honolulu Hanauma Koy’u derinliklerinde bir dalış olsun fark etmez, insanların ellerinde bir GoPro taşıdığına şahit olacaksınız. Günümüz gençlerin sörf dalgalarıyla dans edişlerinden tutun da nefes kesici snowboard hareketlerine kadar hemen her şeyi GoProluyorlar. Anlayacağınız ‘kameraya almak’ tabiri bile unutulmak üzere! Peki, nedir bu GoPro, tüm bunları nasıl yapar? Fiyatları 200 veya 400 dolar arası değişen GoPro kameralarını aksiyon tutkunlarının kasklarına, bisiklet veya motosiklet gidonlarına ya da sörf tahtalarına bağlamak mümkün. Bu sayede, GoPro’nun sinema çekimi kalitesinde, panaromik, “bakış-açısı” özellikli kamera çekimleri ile deneyimlenen anlar yok olmaktan kurtulup insan hayatının tartışmasız en özel anları olarak hayata dönüyor. Üstelik bu kocaman bir bütçe açığı yaratmaksızın yapılabiliyor! Eskiden kameraları eline bağlamak zorunda kalan pek çok aksiyon sporcusu artık bu anları ölümsüzleştirmede GoPro’ya güveniyor. Alet yalnızca aksiyon meraklılarına hitap etmiyor, örneğin Hollywood yönetmenlerinden Micheal Bay’de sette sandık dolusu GoPro bulunduruyor. Amerikan Ulusal Futbol ligi sayı çizgisi direklerinde bu ürünü kullanmayı denedi, sebebiyse kale çizgisinde yaşananları yeniden görüntüleyebilmek. Rolling Stone müzik grubu aynı aletten sahne üzerinde yararlanıyor. Polis birlikleri ve askeriye personel eğitimlerini GoPro kullanımını ile daha iyi bir seviyeye taşımaya uğraşıyor. GoPro’yu ‘yaşam’ kamerası olarak nitelendiren Woodman’ın, çocuklarının doğumu esnasında GoPro ile yakaladığı görüntüler bu iddianın doğruluğunu kanıtlar nitelikte. Montana’ya yaptığımız yolculuk esnasında Woodman’ın GoPro ekibi yine iş başındaydı. Kabindeki en kuytu köşelere dahi giderek, söz konusu kuytulara pilotların kafası da dâhil, yolculuğumuzun her saniyesini belgelediler.
GoPro piyasaya sürüldüğü 2004 yılından beri satışlarını her geçen yıl iki kat artırmayı başardı. 2012 yılında şirket 2.3 milyon kamera satmış ve bu satışlardan tam 521 milyon dolar kazanmıştı; Woodman’a göre tablo bu yıl da farklı değil; yalnızca 100 milyon dolar değerindeki ocak ayı satışlarına bakıldığında dahi yıl sonu rakamının bir önceki yılın iki katı olacağını söyleyebilmek mümkün. GoPro, Best Buy’da Aralık ayının en fazla kazanç sağlayan dijital makine markası olmayı başardı. Bu durum, kurulduğu günden bu yana zirvede olan Sony gibi köklü bir markayı dahi geride bıraktığını gösteriyor. Pazar araştırmalarıyla ünlü şirket IDC’ nin verdiği bilgilere göre, yalnızca 10 senelik bir geçmişi olan GoPro, 2012 yılının ilk yarısını uluslararası video kamera satışlarının %21,5 lik bölümünü oluşturarak kapatmış. Cep kameraları hesaba katıldığındaysa bu oran daha da artıyor.
Şirket bu denli hızlı büyümesi ve sahip olduğu konumu korumadaki kararlığı sayesinde Çinli elektronik ürün imalatçısı Hon Hai Precision ile radikal bir iş anlaşmasına imza attı. Foxconn olarak bilinen Çinli şirket geçtiğimiz Aralık’ta GoPro için 200 milyon dolar değerinde bir yatırım yaptı. Bu yatırım Silikon vadisi şirketinin değerini 2.25 milyar dolar arttırdı ve halen şirket hisselerinin %45’ine sahip olan ve zenginler listesinde 1.3 milyar dolarlık servetiyle yer alan Woodman’ın adeta başını döndürdü.
Oldukça genç yaşta milyar dolarlık bir şirketi yönetmeye başlamak gerçekten de baş döndürücü bir gelişme değil mi! Yellowstone’un bakımlı, bembeyaz zeminine ayak basar basmaz çatlamış dudaklarını kanatırcasına attığı “Yeeeeeeeeeeoww” naralarından da anlaşılacağı üzere, aradığı mutluluğu bulmuştu Woodman.
GoPro Fikri Nasıl Hayat Buldu?
Dört çocuklu bir ailenin en küçüğü olan Woodman, aklının bir köşesinde ince düşünülmüş planlar saklayan biriydi. Hatta çoğu zaman bir hinlik peşinde olduğu söylenebilirdi. Silikon Vadisinin zengin ve ihtişamlı bölgesi Atherton’da büyüyünce( babası Pepsi’nin Taco Bell’i satın almasına aracılık etmişti), öğretmenlerinin de gayet net hatırlayacağı üzere kendine güveni had safhada olan ve yetkililere karşı gelmekten asla çekinmeyen bir çocuk olmuştu. Woodman’ın beysbol koçu ve tarih öğretmeni bakın onu nasıl anlatıyor: “Yüzünde bir gülümsemeyle dolaşırdı, bu bazen mutluluğunu dışa vurduğu kocaman bir gülümseme; bazen de sinsi ve yapmacık bir ifade olurdu. Kimi zaman gerçekten mutlu olduğunu düşünürdüm, kimi zaman ise “Mutluyum,çünkü bir şeyler planlıyorum’”der gibiydi. Bir keresinde biyoloji öğretmeniyle bir millik mesafeyi 6 dakikada koşabileceği üzerine 5 dolarlık bir iddiaya dahi girmişti; sonuç ise tam da tahmin ettiği gibi 5.40 saniye olmuştu.”
Woodman kitaplardan çok sporlara düşkündü: notları B+ seviyesinde seyrederdi, üniversite sınavı performansı ise pek parlak sayılmazdı. Dalgalara aşıktı, bu nedenle de güneşe ve tuzlu sulara yakınlığından ötürü San Diego’da bulunan California Üniversitesi’ni tercih etmişti: “Ailemin bu konuda beni pek de desteklemediğini hatırlıyorum. Ancak sörf tutkumun peşinden gitmeseydim, bir bilek kamerası üretme fikrini asla düşünemezdim.”
Söz konusu fikir aklına ilk kez üniversite eğitimden sonra kurduğu çevrimiçi oyun sitesi Funbug 2001 yılında iflas edip yatırımcılarının 3.9 milyon değerindeki paralarını da beraberinde götürdüğünde gelmiş: “Bilgisayar mühendisliği derslerinden başka hiçbir şey de bu denli çuvalladığımı hatırlamıyorum. Durum ortadaydı, fena halde bozguna uğramıştım; artık kabullenme zamanıydı, belki de bu iş için uygun değilim diye düşünüyordum.”
Kafasını toparlamak üzere Avustralya ve Endonezya’ya sörf tatiline giden Woodman, dönüşte beraberinde kırık bir sörf tahtası kayışından yaptığı; plastik bantları kullanarak Kodak fotoğraf makinesini bileğine bağlamayı başardığı ilginç bir mekanizma getirdi. Şuan GoPro şirketinde tasarlama müdürlüğü görevini yapmakta olan yakın arkadaşı Brad Schmidt, Endonezya tatili sırasında Woodman ile buluşup bu yeni oyuncağı deneyen ilk kişilerden olmuştu. Yaptığı ilk gözlem Woodman’ın denizin yıpratıcı etkisiyle baş edebilecek dayanıklılıkta bir kameraya ihtiyacı olduğuydu. Beş aylık süren sörf aylaklığı sonunda yeniden şarj olmuş Woodman, yeni bir fikrin tohumlarıyla beraber California’ya geri döndü.
Woodman o zamanlar 27 yaşındaydı. Eve kapandı; ilk ürün örneklerini hazırlamak üzere kendisini normal hayatından, arkadaşlarından hatta ailesinden dahi soyutlayıp küçücük odasına hapsetti. Yeni fikrine iyiden iyiye bağlanıp kayış, kamera ve kılıf satmak zorunda olduğuna karar kılınca da bir matkap ile annesinin dikiş makinesini eline almış, lastikten edindiği bir kauçuğun bir kısmını su bir kısmını ise Gatorade(bir içecek) ile doldurup her gün 18 saatini ayırdığı çalışma sürecini başlatmıştı. Üstelik 30 saniyeliğine mutfağa hatta tuvalete gitmeyi dahi redderek : “Dışarıya açılan sürgülü bir kapım vardı, çıkıp çalılıların dibinde tuvalet ihtiyacımı giderdiğimi hatırlıyorum.” Yeni fikri açıklayıp iş dünyasına atılıncaya kadar tam dört yıl beklemiş, projesi üzerinde çalışmıştı. Yeniden başarısız olmaktan korkuyordu, başarıyı yakalaması şarttı. Harekete geçme zamanı geldiğindeyse birden: “ Sanırım ben sörfçülere özel bir bileklik fabrikası açacağım. “ deyip yakın arkadaşı Schmidt’i dahi hayrete düşürmüştü. Yılda birkaç yüz dolarlık bir gelir elde edebilirse, kendini cennette hissedeceğini düşünüyordu.
Eski bir dalgıç kıyafeti ve üzerinde delikler açtığı kauçuk malzemeyi dikerek bir araya getirme çalışmalarından arda kalan vakitlerinde sürekli internette gezinen Woodman, gerekli değişiklikleri yapıp kendi adına lisans almayı amaçladığı bir kamera fikrine sahip olduğunu, söz konusu ürünün üretimini gerçekleştirebilecek kişiler aradığını anlatıyordu. Araştırmaları sonucunda, 35 mm’lik bir modeli Çin’de 3.05 dolara imal edebileceğini söyleyen Hotax adında bir şirkette karar kılıp plastik kılıflarını beraberinde 5000 dolarlık bir para ile şirkete yolladı. Woodman 3D modeli ve görsellerini birkaç ayın sonunda teslim aldı ve ilk ürününü Eylül 2004’de San Diego aksiyon sporları fuarında satmayı başardı.
Bu satış Woodman için doğru yolda ilerlediğinin bir kanıtı niteliğindeydi, son zamanlarda çevresindeki herkes ona aklını yitirmiş gözüyle bakıyor; eski sörf arkadaşlarının suyun altında biraz fazla kalmış olabileceğini düşünüyordu. Oda arkadaşı Neil Dana onu başarmaya takmış bir iş kolik olarak anımsıyor. “ Biz parti yapardık, o partinin ortasında merdivenlerde belirir; şuna bir bak, işte bunun sayesinde zengin olacağız! derdi. ” Woodman bu zenginliğin yalnızca 3 sıfır uzağındaydı.
GoPro ilk yıl toplamda 350.000 dolar değerinde bir satışa imza attı. Genç girişimci; ürünün yaratıcısı, mühendisi, satıcısı, ar-ge uzmanı ve ambalaj sorumlusu olma görevlerini bir arada yürütmeye çalışıyordu. Woodman ve Dana, ürünün Woodman’ın babasının evinin yer aldığı Sausalito’dan çıkıp daha büyük pazarlara açılması umuduyla ülke çapındaki tüm sörf mağazalarını aradı. 2005 yılında tam üç kez televizyon kanalı QVC ye katılan Woodman’ın yolu söz konusu yayınların birinde Spanx firmasının kurucusu ve geleceğin milyoneri Sara Blakely ile kesişti. Sara’nın şirketi henüz kuruluş aşamasındaydı. Şayet beni tanırsa şaşkınlıktan küçük dilimi yutarım diyen Woodman, bir taraftan da onunla konuşup Sara’nın elde etmiş olduğu başarının hakkını vermek, yapması gerekenler hakkında onunla konuşmak istiyordu.
Woodman’ın herkesten sakladığı girişimi büyümeye devam etti. Bunca gizliliğin perde arkasını ise Funbug’da yaşadığı kötü deneyimden kalma olumsuz düşünceler ile dış müdahalelerden uzak bir iş yapabilme arzusu oluşturuyordu. Bu işi olabildiğince saklı tutmak istiyordu, böylece ürün testinden geçip Lotus belgesi alabilecek, yaptığı işlerle ilgili herhangi bir yönetime hesap vermek zorunda kalmayacaktı. Woodman işe 30.000 dolarla başladı, daha sonra annesinden aldığı 35.000 ve babasından iki sefer aldığı 100.000 dolarlık sermayeler ile yoluna devam etti. Forbes, şirketin günümüzde kar oranının %15’lerde olduğunu tahmin ediyor. 2011 yılının Mayıs ayında GoPro, aralarında Riverwood Capital, Steamboat Ventures ve Disney’in girişim destekleme biriminin de olduğu beş girişim avcısı şirketten 88 milyon dolarlık destek aldı. Bu destek, hem Woodman ile ailesi hem de şirketin ilk yöneticileri için hatırı sayılır miktarda bir nakit akışı sağladı.
Şuan bir özel uçakta beraber seyahat ettiğim girişimcinin hikâyesi işte bu. 1971 model Volkswagen marka otobüsünde geçirdiği günleri ya da ticari fuar stantlarını hazırlamak için kullandığı aksesuarları(bu aksesuarlar daha sonraları Home Depot denen ikinci el aksesuar mağazalarında satılmıştı) taşıdığı Penske kamyonlarını sürdüğü zamanları düşünürsek durum hayli ilham verici değil mi? Eskiden adeta bir ticari fuar canavarıydı, bu sayede yöneticileri tatlı diliyle kandırmayı ve tutkusunu satışta kullanmayı öğrenmişti. Ardından da en büyük bombası geldi: REI (Spor malzemeleri satan mağaza zinciri). Woodman, outdoor ürünler satan ünlü mağazayı pes ettirene kadar yöneticilerle mesajlaştı, gelişim raporlarını belgeledi, böylelikle şirkete atacakları adımın geçerliliğine dair sağlam bir kanıt sunmuş oldu.
2007 yılının gelmesiyle birlikte kar oranları 7’li rakamların altında olunca Woodman bir güven bunalımı yaşadı. GoPro’nun kurucusu “şirketi daha iyi noktalara taşıyamadığından” endişe ediyordu, bu nedenle de kontrolü dış yatırımcılara devretme konusunu ciddi ciddi düşünmeye başladı. Bu fikir 2008 yılında yaşanan kriz dönemi olmasaydı hayata geçecekti. Kriz kapıya dayanınca yatırımcılar GoPro’ya biçtikleri değeri düşürmeye çalışmışsa da Woodman incinmiş gururu ve dimdik duruşuyla teklifleri reddetmişti :” Biz fiyatlarımızı yüksek tutuyorduk ve kabul etmek gerekirse ekonomik durum GoPro’yu etkilemiyordu bile.” Şirket o yıl satışlarını 8 milyar dolarlık bir hasılatla kapatmıştı, büyüme sürecine devam ediyordu. Bir sonraki dönüm noktası 2010 yılında Best Buy GoPro için nakliye işleri yapmaya başlayınca meydana geldi. Woodman’ın küçük iş fikri iyiden iyiye yayılmış, adeta bir akıma dönüşmüştü.
Yolculuktan 72 saat sonra GoPro medya takımından bir grup ve ben, Half Moon Koyu kıyısından yaklaşık yarım mil uzakta normalde Amerikan donanmasına ait olan bir teknedeyiz. Yaklaşık 200 metre uzağımızdaki ünlü Maverick’te ise sörf tahtaları, kendini beğenmişlik taşıyan duruşları ve tabii ki de GoPro’larıyla beraber dünyanın en ünlü sörfçüleri beliriyor.
Teknemizden dalgaların sesini dinliyor, köpüklerin motor dumanlarına karıştığı denizi izliyoruz. Woodman GoPro’nun ilk prototipini de aynı berrak sularda test etmişti. Eğer etrafınıza bakarsanız söz konusu kameraların ne denli yaygın olduğuna dair pek çok kanıt görebiliyorsunuz: Sörfçülerin GoPro’yu dillerinden düşürmediğini, seyircilerin dahi ellerinde GoPro taşıdığını hatta jet skiye binmiş cankurtaranların da cihazı kasklarına bağladığını fark etmemek imkansız. İzleyenlerden biri teknesinden “GoPro teknesini GoProlamalısınız!” diye bağırdı teknemizin önündeki gri kutuyu işaret ederek. Çok geçmeden teknemizin ve günün sörfçülerinin kamera görüntüleri YouTube’a yüklenmişti bile!
Sosyal medyanın bu denli yaygın kullanımı GoPro’nun kıyıda köşede kalmış bir ürün olmaktan çıkıp gişe rekorları kıran harika bir ürüne dönüşmesinde son derece kritik bir role sahip. Doğru kişilerin elinde olduğunda makinenin yaptığı çekimlerin etkisi bir virüs misali yayılacak denli üst düzey. Yoğun bir iş hayatı olup hafta sonu kaçamaklarıyla yetinmek zorunda kalan yorgun savaşçılar için yaşanılan o 3 dakikalık ihtişamı belgelemek paha biçilemez.
Woodman’ın kişisel bir Twitter hesabı yok, Facebook’u da pek aktif kullandığı söylenemez. Buna rağmen, ünlü snowboard sporcusu Shaun White’ın veya atlayışlarıyla ünlü Felix Baumgartner’ın bulutların arasından Dünya’ya inişini gösteren adeta yürekleri hoplatan mükemmel çekimlerinin GoPro hashtagleri ile yayımlanması için her yıl milyarlarca dolar harcıyor.(Baumgarter rekora imza attığı atlayışı sırasında tam 5 GoPro kullanmıştı): “Biz dünyanın en heyecan verici ve en bağımlılık yaratan tüketici markasını yaratmaya uğraşıyoruz, bu da büyük oranda müşterilerimizin GoPro ile yaratacaklarından aldıkları hazza bağlı.” diyor Woodman. GoPro kanalı bugün YouTube ‘da tam 222 milyonluk görüntülenme sayısına ulaşmış durumda, Facebook üzerinde de tam 4,7 milyonluk beğeniye sahip.
Ünlü girişimci GoPro’nun, tıpkı yara bandı veya kulak temizleme çubuğu sektörlerinde olduğu gibi her daim gerekli bir ‘başucu ürün’ haline gelmesini ve bu tip çekimlerde akla gelen tek cihaz olmayı hedeflediklerini belirtiyor. Yani bir tekelleşme isteği söz konusu ve bu hedefe büyük ölçüde ulaşıldığı bir gerçek.
Bu gerçeği ilk doğrulayan kesimin rakip firmalar oluşu her şeyi kanıtlıyor. Aksiyon kamerası üreticisi şirket iOn ‘un kurucusu Giovanni Tomaselli 2012 de piyasaya sürdüğü kamerasının lansmanında Woodman’ın milyarder olmayı hak ettiğini, şirketinin yarattığı kamerada onun icadını örnek aldığını belirtti. Bir taraftan da, bu sektörde ortak yaklaşımın kabul görmeyeceğini iddia edip savunmayı elden bırakmıyordu.
Bu tarz bir işin yürümeyeceğini düşünenler de yok değil. Akıllı telefonlar küçük fotoğraf makinesi gibi cihazlara duyulan ihtiyacı bitirdi, ortalık piyasadan silinen ürünlerle dolu ve bu durum tam bir talihsizlik. Aynı talihsizlik birileri daha iyi bir makine geliştirmeyi başarırsa GoPro’nun başına da gelebilir. Bu nedenle, GoPro’yu “ gelip geçici, geleceği olmayan bir atılım” olarak görenler de var. Gerçek şu ki Woodman kendisini yalnızca son hızla überplatforma geçmekte olan dünyamız üzerindeki donanım üreticilerinden biri olarak görüyor.
GoPro’yu artık daha büyük bir mücadele bekliyor, büyük firmalarla yarışmak zorunda. Örneğin, Sony ilk aksiyon kamerasını 2012 Eylül ayında piyasaya sürdü. Görüntü dengesi ve video sesi konularında makinesine güvenen Sony böylelikle GoPro’nun en büyük eksikliği yaşadığı iki noktada açığı kapatacağının sinyallerini veriyor. Sony şirketi ürün müdürü Greg Herd her şeyden önce bir kamera fabrikası olduklarını ve GoPro’nun bu kameralara yeni bir iş kaynağı oluşturan yardımcı bir kuruluş olduğunu söylüyor.
Woodman yarattıkları pazarın pek çok şirketi bünyesinde barındırabilecek güçte olduğuna inanıyor. Ayrıca, Aralık ayı Best Buy satışlarında Sony’i geride bıraktıkları gerçeğinin onu yalnızca mutlu ettiğini vurguluyor: “Sony ilk kez yenilgiye uğradı ve bunu GoPro mu yaptı? Bu gerçekten mükemmel bir şey!”
Başarılı girişimci ayrıca, GoPro’nun oyunda kalabilmek için taktik geliştirmesi gerektiğinin farkına varabilecek kadar da zeki. Son dönemlerde gerçekleştirdiği ve şirkete 200 milyon dolar kazandıran Foxconn anlaşması da bu zekanın ürünü. Woodman şirkette hiç kimsenin bu paranın tek kuruşuna dahi dokunmayıp herkesin ona müthiş bir destek sağladığını söylüyor. Neden dersiniz? Ne için kullanılacak bu para? “Son derece gizli bir bilgi” diyor Woodman.
Dağları, taşları ve denizleri keşfetmiş biri olarak bu süreçte yaşanan hazzı bilen Woodman GoPro’yu hayatın en değerli anlarını kaydeden bir cihaz haline getirmek istiyor. Bu düşüncesinde yalnız değil. Vizyonunun küresel tüketicilere istedikleri yerde herhangi bir cihaz üzerinden çekim yapma, paylaşma, görüntüleme ve içerik yaratma olanağı tanıyacak, bunu da uygun fiyata ve zahmetsizce gerçekleştirebilecekleri bir sistem kurmak olduğunu söyleyen Foxconn Ceo’su Terry Guo da GoPro’nun yaratacağı bu sistemle tam bir uyum içinde olduğunu iddia ediyor.
Bu büyük bir sıçrayış. Ancak, gidişat iyi gözüküyor, bu da demek oluyor ki şirket kameraları için yeni kullanım alanları veya pazarlar bulabildiği sürece bu yolda ilerlemeye devam edecek. “Eğer benzersiz açılardan fotoğraf çekimi konusunda dünya çapında bir standarda ulaşmayı başarırsak bizi daha da parlak günler bekliyor demektir.” diyor Woodman.