İş hayatında güvenli oynamak istiyorsanız para kaybetme riskinizi minimuma indirmeniz gerekir. Hepimizin bildiği üzere ekonomide kötü gidişat kaçınılmazdır, yani işler şu anda çok iyi gitse bile illa bir gün birtakım sorunlar baş gösterecektir. İşte tam da bu yüzden dünyanın önde gelen girişimcileri gözlerini her daim açık tutarak ortalığı kolaçan eder ve olası krizlere karşı kendilerini sağlama alırlar.
“Bu girişimciler ne yapıyorlarmış da para kaybetme riskini azaltıyorlarmış?” diye soruyorsanız en doğru adrese geldiniz! Dilerseniz lafı hiç uzatmayalım ve faaliyet gösterdikleri alanlarda büyük başarılar elde etmiş olan beş farklı girişimcinin ekonomik krizlere karşı nasıl stratejiler uyguladıklarını inceleyelim:
1. Neyi nerede ve ne zaman yapmanız gerektiğini iyi bilin.
Finansal riskleri en alt düzeye indirmek istiyorsanız yatırımlarınızdan elde ettiğiniz kârı iyi değerlendirmeniz gerekir. Mesela kendimden örnek vereyim size: İstanbul’da oldukça yüksek miktarlarda kira getirisini olan çok sayıda dairem var. Tabii bunları konut kredisi ile satın aldım ve bazılarının taksitlerini hâlâ ödüyorum. Dönem dönem kiralar yükseliyor ve kiracı sayım da artışa geçiyor, ben de o zaman hemen en riskli ve yüksek bedelli kredilerime bakıyorum, sonra da borçlarımı ödemeye başlıyorum. Böylelikle elime para geçmişken mümkün olan en fazla sayıda taksidi ödemiş oluyorum. Kimse bundan üç-beş yıl sonra ekonominin ne durumda olacağını bilemez, bu yüzden ben halihazırda piyasalar iyiyken gayrimenkul yatırımlarımı sağlama almaya çalışıyorum.
Ayrıca altı ayda bir borsadaki hisselerimin bir kısmını satıyorum, elime geçen parayı da mevduat faizi gibi daha risksiz yatırımlarda kullanıyorum. Tabii yatırımın riski azaldıkça elde ettiğim kâr da azalıyor ama olsun, neticede kaybetme ihtimalini de minimuma indiriyorum ve elimi sağlama alıyorum. Elbette bu sayede içimi bir huzur kaplıyor, geceleri daha rahat uyuyorum!
Arada sırada piyasaya bakıyorum, işler tıkırındaysa fırsattan istifade ederek gençlere yatırım yapıyorum. Gelecek nesillere yatırım yaparak yarınlarımızı sağlama alabileceğimize inanıyorum ve bu düşüncem doğrultusunda “iyi bir komşu” misali insanlara yardım etmeye çalışıyorum.
Mutlaka okuyun: Paranızı güvenli bir şekilde her yıl ikiye katlayın!
2. İş hayatında nakit “kraldır”, ilişkiler ise “krallıktır”.
Piyasalar dinamiktir, sürekli değişip durur. Nasıl güneşin her gün doğup batması doğanın kanunuysa piyasalardaki dalgalanmalar da aynı şekilde kaçınılmazdır. Bu durumda güvenebileceğiniz tek bir şey vardır, o da nakit paradır. Zaten her fırsatta “Para, kraldır.” deyip dururum. Bazen devlet hiç beklemediğiniz bir anda vergileri %15-20 civarı arttırıverir, siz de önce ağlayıp sızlarsınız ama sonra elinizdeki nakit sayesinde bu vergileri öder kurtulursunuz. Benzer şekilde krizleri de düşünerek elinizde her zaman bir miktar nakit bulundurmanız gerekir. Piyasalar altüst olduğunda elinizde sağlam miktarda nakit para varsa hem moralman çöküntü yaşamayarak daha sağlıklı kararlar verebilirsiniz hem de ekibinizden kimseye elveda demenize gerek kalmaz.
Ayrıca sadece A’dan Z’ye bildiğiniz iş kollarına yatırım yapın, böylelikle kaybetme riskinizi azaltın. Şahsen ben insan ilişkileri, işletmeler ve gayrimenkul konusunda kendime güveniyorum, o yüzden de bu alanlara yatırım yapıyorum. Siz de bir işe girişmeden önce gerekli araştırmaları yapın ve daima gerçekçi olun. Açıkçası bir sürü zeki ve becerikli yatırımcı tanıdım ama bu insanlardan hiçbiri yaptığı her yatırım sonucunda ille de milyar dolarlar kazanmayı hedefleyen kişiler değildi.
Son olarak geldik ilişkilerin önemine. İşler sarpa sardığında kim size arka çıkar? Sizinle sadece çıkar ilişkisi içerisinde olan insanlar mı? Yoksa her fırsatta size destek olan iş ortaklarınız mı? Sorunun cevabı gayet açık bir şekilde ortada. Hem profesyonel hem de özel hayatımda ilişkilere çok önem veriyorum, o yüzden her gün en önemli ilişkilerim için tabiri caizse yeni bir sayfa açıyorum. Her şey ters gittiğinde, adeta kapana kısılıp kaldığınızda yanınızda güvendiğiniz insanlar olsun istersiniz, değil mi? İşte bu yüzden çevrenizi muhteşem insanlarla sarın.
3. İş dünyasının dinamiklerini çok iyi kavrayın.
Ne demek istediğimi şöyle açıklayayım: Kapitalizmin doğası gereği ekonomik çöküşler kaçınılmazdır. Vücudunuzdaki yağ oranı nasıl sürekli değişim gösteriyorsa piyasalar da her daim dalgalanmaktadır. Gerçekleştirdiğiniz her eylemin sonucunda mutlaka başka bir olay meydana gelir ve bu olay genellikle beklentilerinize ters düşen bir niteliğe sahiptir.
Buradan yola çıkarak şirketinizi korumak istiyorsanız “ters orantılı” yatırım yapmanız gerektiğini söyleyebiliriz. Başka bir deyişle hem ekonomik çöküşlerden etkilenme riski olmayan şeylere hem de kriz sırasında ayakta kalmanızı sağlayacak alanlara yatırım yapmalısınız. Eğer bu mantıkla hareket edip birbirinden farklı unsurlara yatırım yaparsanız çöküş sırasında bazı ürünlerinizden dolayı para kaybetseniz bile yatırımlarınızın çok çeşitli olmasından dolayı illa başka bir yerden bu zararınızı telafi edersiniz. Olayı iyice basitleştirirsek şöyle diyebiliriz: Para kaybetseniz bile başka yatırımlardan elde edeceğiniz kârla zararınızı ortadan kaldırırsınız.
Peki ben bahsettiğim türden, krizlerde değerini yitirmeyen yatırım unsurlarını nasıl buluyorum? Çok basit, asla modası geçmeyen ve içinde yaşadığımız devir ne olursa olsun insanların hâlâ ihtiyaç duyduğu şeyleri seçiyorum. Mesela gıda sektörü tam olarak böyle bir şey. Şu anda çayırlarda doğal ortamlarında sağlıklı bir şekilde büyüyen hayvanların etlerini satan bir gıda markasını piyasaya sürmekle meşgulüm. Gıda dışındaki en temel ihtiyaçlardan biri de barınmadır. Hepimizin bildiği gibi ne olursa olsun insanların başlarını sokacak bir yere ihtiyaçları vardır, ben de bu yüzden sürekli olarak emlak sektörüne yatırım yapıyorum. Kısacası ne yapıp edin, elinizdeki parayı farklı farklı alanlarda değerlendirin çünkü sadece tek bir gelir kaynağınız varsa krizlere karşı kendinizi sağlama alamazsınız.
İşinizi sağlama almanın bir başka yolu da size kâr yaptırmayan yatırımları tespit edip bunlara para harcamayı bırakmaktır.
Şahsen ben ayda bir kez oturup neye ne kadar harcamışım diye bakıyorum, sonra da düzgün miktarda kâr yaptırmayan tüm yatırımlarımı sonlandırıyorum. Yani böylelikle tüketimlerimi azaltıyorum, yatırımlarımı da en verimli düzeye çekiyorum. Siz de sadece eninde sonunda cebinizi dolduracak şeylere para harcayarak israfı ortadan kaldırabilir ve kâr potansiyelinizi artırabilirsiniz.
Mutlaka okuyun: Kriz Dönemlerinde Yapılacak İşler
4. Yaptığınız işe ve müşteri portföyünüze çeşitlilik katın.
Günümüzde “çeşitlilik” yapılan her işin temelinde yatan çok önemli bir unsur haline geldi. Zamanında gelirlerimizin %90’ını tek bir müşteriden elde ediyorduk, sonra bir gün bu müşteriyi kaybettik ve her şey anında allak bullak oldu. Tabiri caizse alabora olduk ve tekrardan işleri yoluna koyduğumuzda çoktan 500.000 lira kaybetmiştik bile… Peki bu badireden ne mi öğrendik? Tabii ki de işimize ve müşteri portföyümüze çeşitlilik katmamız gerektiğini. Şimdi çeşitlilik kavramını “tabure” örneği üzerinden açıklayayım: Bir tabure düşünün, bu taburenin dengeli biçimde ayakta durması için dört ayağa ihtiyacı vardır. Eğer taburenin sadece tek bir ayağı varsa nasıl oturabilirsiniz ki? Oturmayı denediğiniz an yere kapaklanırsınız!
Ayrıca iş dünyasında ayakta kalmak için ne kadar oksijene ihtiyacınız olduğunu da bilmeniz hayati önem arz etmektedir. Diyelim ki büyük bir işletmeniz var, o zaman kazandığınız her bir milyon lira için kenara en az 100.000 lira koymanız lazım ki günün birinde gelirleriniz tepetaklak olursa batmayasınız. 10 milyon lira mı kazandınız, o zaman yine aynı şekilde bunun %10’una tekabül eden rakam olan 1 milyon lirayı bankaya koymanız lazım. Eğer kendinizi bu şekilde sağlama almazsanız geminiz battığında boğulursunuz. Bu dediğim sadece küçük şirketler için geçerli değil; sermayeniz çok büyük olsa bile dönem dönem ekonomik iniş çıkışlar yaşamanız kaçınılmazdır, dolayısıyla her daim en kötü şartlara hazırlıklı olmanız gerekir.
5. Krizleri fırsata çevirin.
Napolyon 1815’te Waterloo savaşını kaybedince ortalığı bir panik havası alıp götürmüştü ama bu durumu fırsat bilen İngiliz banker Baron Rothschild’in ailesi büyük bir servet elde etmeyi başarmıştı. O dönemlerde bile ekonominin belli bir sistematiği olduğunu tespit eden Rothschild şöyle demişti: “Sokaklarda kan oluk oluk akıyorken yatırım yapın. Akan kan sizin kanınız bile olsa yine yatırım yapın.” Şöyle de bir Türkçe mealini verelim bu sözün: İşler görünürde ne kadar kötüyse fırsatlar bir o kadar iyidir.
Eninde sonunda ekonomi bir gün kötüye gidecek. O gün geldiğinde ne yapmak istersiniz? Zararınızı azaltmak mı? Yoksa krizi fırsata çevirip para kazanmak mı? Kararı siz verin.
Mutlaka okuyun: Kriz Nasıl Fırsata Çevrilir?