Girişimci olmak pek çok kişinin hayalidir. Kendi işinin patronu olmak, sevdiğin işi yapmak, kendi şirket kültürünü oluşturmak, çalışma saatlerini ve yerini kendin belirlemek şüphesiz şahane şeylerdir.
Ancak girişimcilik bu kadar toz pembe değildir. Bazı şeylerden feragat etmeniz gerekebilir. Uykunuzdan, sosyal yaşamınızdan fedakarlık etmeniz kuvvetle muhtemeldir.
Üstelik girişimciliğin bu zor yanlarını ancak yaşayarak öğrenebilirsiniz. Kurslara gitmek, seminerlere katılmak, girişimcilik ve liderlik konulu kitaplar okumak, ünlü girişimcilerle birebir sohbet etmek ancak belli bir noktaya kadar size yardımcı olur. Girişimciliğin nasıl bir şey olduğunu görmek için onu ilk elde tecrübe etmek gerekir.
Ancak her şeye rağmen yine de girişimcilerin ya da girişimci adaylarının bir an evvel fark etmesi gereken bazı gerçekler bulunuyor. Bunları ne kadar erken öğrenirseniz sizin için o kadar iyi olur.
1. Tutkunuzdan Nefret Edebilirsiniz
Şu lafı mutlaka duymuşsunuzdur: “Sevdiğin işi yaparsan çalışmış sayılmazsın.”
Çok doğru bir söz fakat tüm birikiminizi sevdiğiniz bir “işe” çevirdiğiniz zaman, diğer bir deyişle sevdiğiniz şeyi “iş” haline getirdiğinizde olumsuzluklar ve stres daha belirgin hale gelir. Ne de olsa iş oyun değildir.
Bu nedenle sevdiğiniz, yapmaktan keyif aldığınız bir şeyi iş haline getirmek istiyorsanız yavaş ilerlemelisiniz. Örneğin sadece hafta sonları o işle ilgilenebilirsiniz. Bu bakımdan hayalinizdeki işi yapmak için aceleci olmamakta fayda vardır.
Ve düzenli olarak tatil yapmanız da yine faydalı olacaktır. Hayallerinizin ve tutkunuzun peşinde koşuyor olsanız bile zaman zaman kafanızı farklı şeylerle dağıtmak yararlı olur. Örneğin haftada bir sevdiğiniz arkadaşlarınızla basketbol oynamak, kafa dağıtmak için birebirdir!
Kendinize zaman ayırmak kendi işinizi kurduğunuz ilk dönemlerde pek mümkün olmayabilir, ancak 7/24 çalışırsanız kısa süre içinde yapmaktan keyif aldığınız şeylerden nefret eder hale gelebilirsiniz. Aman dikkat!
2. Akrabalarla ve Arkadaşlarla İş Yapmak Zordur
Kendi işinizi kurarken aileniz ve arkadaşlarınız size destek olurlar. Onlara güvenirsiniz, onlar da size güvenir. Ne de olsa birbirinizi tanıyorsunuz ve seviyorsunuz… Buraya kadar her şey normal.
Ancak sevdiğiniz bir arkadaşınızla ya da amcanız “iş ortağı” olduğunuz zaman işler değişir. İş dünyası stresli ve zor bir dünyadır. Kendine özgü zorlukları vardır. Bir şeyler yanlış gittiğinde o işten sorumlu kişinin hesap vermesini istersiniz. Özellikle işler büyüyüp şirkete yeni insanlar aldığınızda şirket içindeki akrabalarınız ve arkadaşlarınız, şirket içinde bazı sorunlar oluşturabilirler. Yani çalışanlarınıza onları sırf akrabanız diye işe aldığınız izlenimi uyandırmamanız gerekir. Eğer “adam kayırma” ve “torpil” gibi şeyler şirket içinde dolaşmaya başlarsa oradaki çalışma ortamı da sağlıksız bir hal almaya başlar.
Tabii akrabalarınızı ve yakın arkadaşlarınızı işe aldığınız zaman onların hatalarını fark etmeyebilirsiniz de. Kişisel ilişkileriniz nedeniyle onların şirket içindeki verimliliklerini ve fonksiyonlarını anlamakta güçlük çekebilirsiniz. Yani kuzeninizi çok seviyor olabilirsiniz, ancak şirket içinde hiçbir iş yapmadan akşama kadar ortalıkta geziyor olabilir. Bu durumu haftalarca ve belki aylarca fark edemeyebilirsiniz. Bazı durumlarda da en iyi yöntem şirket içinde akraba ve arkadaşlarınıza yer vermemektir. Tabii bunun da sosyal hayatınızda bazı sonuçları olacaktır. Zor bir durum şüphesiz ancak yine de bizzat tecrübe ederek en doğrusu yönteme siz karar vermek durumundasınız.
Akraba veya arkadaşlarınızdan biriyle aynı ofis ortamında çalışmak durumunda kalırsanız kimi seçeceğinize özen göstermeniz gerekir. Her pozisyon için dışarıdan birilerini işe alıyormuş gibi hareket edin. Normal prosedür neyse onu aynen uygulayın. Herkesi uzmanlığına ve iş ahlakına uygun olarak değerlendirin. Daha sonra da kişisel bilgilerinizi kullanarak en doğru yolu bulmanız mümkün olabilir.
3. Sosyal Hayatınız Geri Planda Kalabilir
Kendi işinizi kurduğunuzda hem finansal hem de zamansal bakımdan sıkıntı yaşamanız son derece muhtemeldir. Arkadaşlarınız ve aileniz, onları ikinci plana attığınız şeklinde yorum yapabilirler. Bazen eşinizle, arkadaşlarınızla, anne babanızla olan görüşmelerinizi iptal etmek durumunda kalabilirsiniz. Çocuğunuzun 23 Nisan gösterisi kaçırabilirsiniz, tuttuğunuz takımın Şampiyonlar Ligi maçını izleyemeyebilirsiniz. Kendi işinize sahip olmanın getirdiği sonuçlardır bunlar. Aileniz her şeye rağmen yine de sizi destekler, onların iyiliği için çalıştığınızı bilirler; fakat aile olmanın bir yanı da onlarla görüşmek, sohbet etmek, onlara vakit ayırmaktır. Bu nedenle ailenize ve arkadaşlarınıza mümkün mertebe zaman ayırmanız çok iyi olur.
İşiniz bebeğiniz gibidir, yeni doğan bir bebek kadar hassastır. Ona olabildiğince özen göstermeniz gerekir; fakat ailevi ilişkilerinizi berbat etmesine de izin vermemeniz gerekir. Ailenizle ve arkadaşlarınızla kaliteli zaman geçirmeniz, bunu yaparken de o an için bile olsa işi kafanızdan atmanız çok iyi olacaktır.
Mutlaka okuyun: İşkolik Olduğunuzu Gösteren 7 İşaret
4. Hızlı Büyümek Aleyhinize Olabilir
İş hayatında hızlı büyüme göstermek heyecan verici bir durumdur. Çalışmalarınızın karşılığını aldığınızı gösterir. Şirketiniz büyüdükçe doğal olarak kazancınız da artar, iyi para kazanırsınız. Öyle zamanlar da bile gelen parayı tutmak ve harcamalara özen göstermek konusunda dikkatli olmakta fayda vardır.
Fakat kazancınız arttıkça yeni girişimler yapmak, şirket için yeni arabalar almak, ofisi daha güzel bir lokasyona taşımak gibi fikirler çekici gelmeye başlar. Bu dürtüyü mümkün olduğunca kontrol etmeye çalışın. Hızlı bir şekilde büyümeye çalıştığınızda o ana kadarki tüm emeklerinizin bir anda buhar olma ihtimali de o kadar artar. Bu nedenle düzenli bir şekilde büyümek daima daha sağlıklı olur. Aynı anda 5 adım atmaya çalışırsanız tepetaklak yere düşme ihtimaliniz artar, ancak birer birer adım atarsanız düşme ihtimaliniz çok düşüktür… Aynı şey iş hayatı için de geçerlidir.
Şöyle düşünebilirsiniz: Arama motoru optimizasyonu (SEO) ajansınız var diyelim. SEO ajansı olarak hızlı bir şekilde büyüme gösterirseniz “dijital pazarlama” alanına da girme ihtimaliniz son derece artaracaktır. Ancak sizin uzmanlık alanınız SEO olduğu için dijital pazarlama, sosyal medya kampanyaları, içerik pazarlama, web tasarımı, metin yazımı gibi konularda “ortalama ya da vasat” işler çıkarma ihtimaliniz yüksek olur. Yani SEO uzmanı olarak, uzmanı olmadığınız alanlara da el attığınızda bu şirket olarak imajınızın düşüş göstermesine neden olabilir. Özetle önce uzman olduğunuz alanlarda faaliyet gösterin, uzmanı olmadığınız alanlarda da işi gerçekten iyi bilen kişilerden yardım alın.
Yavaş yavaş, zamana yayarak ilerlemek şirketinizin daha sağlıklı ve daha sağlam büyümesi için çok önemli bir konudur. Yani aceleci olmayın ve işinizde en iyi olmaya çalışın. İşinizde iyi olduğunuz zaman ister istemez maddi ve manevi olarak büyürsünüz, gelişirsiniz…
Mutlaka okuyun:
5. Ayinesi İştir Kişinin, Lafa Bakılmaz
Masa başı vasat bir iş ile girişimcilik arasındaki en büyük fark, girişimciliğin heyecan verici bir gelecek potansiyeline sahip olmasıdır. Girişimcilikte daima yeni hedefler, keşfedilecek alanlar vardır. Ancak girişimciler de ikiye ayrılır: Konuşanlar ve yapanlar. Sürekli yeni iş fikirleri hakkında konuşanlar vardır, bir de aklına yatan bir iş fikrini araştıran ve iş fikrini gerçekleştirmek için somut adım atanlar vardır. Eğer başarılı bir girişimci olmak istiyorsanız iş yapan girişimcilerden olmanız şarttır.
Zamanla iş dünyasını tanırsınız ve çevrenizin başlangıçta göründüğü kadar geniş olmadığını fark edersiniz. Eğer büyük laflar edip ufak işler yapma alışkanlığı edinirseniz sizin hakkınızda “Bu da anca konuşuyor, işe gelince fos…” türü şeyler söylenecektir.
Konuşmak kolaydır. Konuşmak ucuzdur. Herkes konuşur. Önemli olan yapmaktır. Eyleme geçmektir. Bu bakımdan konuşan değil, yapan bir girişimci olmaktır önemli olan. “Bir odada sesi en çok çıkan, odanın en zayıf kişidir.” diye bir laf vardır. Doğruluğu milyonlarca kez kanıtlanmış bir sözdür bu.
“Ayinesi laftır kişinin, lafa bakılmaz.” demiş atalarımız. Yani yaptığınız işler ve başarılarınız sizin yerinize gayet güzel konuşur. Bir seminere, konferansa, toplantıya gittiğinizde büyük laflar etmekten kaçınmanız çok daha uygun olur. “Şunu yapacağız, bunu yapacağız” gibi laflar yerine daha ihtiyatlı cümleler kurmak en idealidir.
“Şu anda x projesi üstünde çalışıyoruz. Yıl sonuna kadar umarım yetiştirebiliriz.”
Bakın bu cümlede büyük ve boş bir laf yok. Çalışılan iş ve o iş hakkındaki bir temenni söz konusu.
Mutlaka okuyun: Başarılı Girişimciler Neden Bahanelere İhtiyaç Duymazlar?
Yani…
Yani girişimcilik dünyanın en keyifli işlerinden biridir. Okulda öğrendikleriniz, sosyal becerileriniz, çocuklukken edindiğiniz yetenekler dahil olmak üzere tüm birikiminizi kullanabildiğiniz bir meslektir girişimcilik. Ancak kendi işinizi kurmak size tatmin edici mutlu bir hayat da sunabilir, mevcut hayatınızı berbat hale de getirebilir. Sonuç olarak girişimcilik, sizin onu nasıl ele aldığınızla alakalıdır. Bu nedenle girişimcilik sürecinde yazıda ele aldığımız durumlara dikkat etmenizi hararetle öneriyoruz.