Birkaç yıl önce bir CEO, piyasadaki en büyük şirket olduklarını açıklamış ve şöyle demişti:
“Müşterilerimiz bizi bırakıp da rakip şirketlere gitmez. Bu onlar için maddi olarak büyük bir masrafa neden olur.”
Birkaç hafta sonra devasa bir üretim markası olan Protecter & Gambler bu CEO’nun şirketiyle sözleşmesini yenilemedi ve CEO şok oldu.
Şirketler bazen kötü yönetim, bazen değişen teknolojiye ayak uyduramama, bazen de sorumsuz yöneticiler nedeniyle zor zamanlar yaşar. Tüm bu sorunların temelinde ise eleştirel ve stratejik düşünme eksikliği vardır.
Pek çok şirket patronu, karşılaştığı olumlu ya da olumsuz durumları iyice incelemez, direkt olarak sonuca atlar. Yani meseleyi tam olarak anlamadan hemen bu meseleye tepki göstermeye çalışır. Bu kişilerin düşünce yapıları hakkında düşünmeden karar vermeleri onları gereksiz bir özgüvene sürükler.
Fakat eleştirel ve stratejik düşünme öğrenilebilen ve sonradan kazanılabilen bir beceridir. Stratejik düşünme alışkanlığı kazanmak için şu 3 unsura odaklanmak gerekir:
- Varsayımları sorgulamak
- Doğru akıl yürütmek
- Farklı düşüncelere açık olmak
“Ben zaten bunları yapıyorum.” diye düşünebilirsiniz. Muhtemelen yapıyorsunuzdur da. Ancak bu tür bir düşünce tarzını bilinçli ve detaylı bir şekilde yapmak daha önemlidir. Bu 3 alışkanlığı kazanmak sizi iş hayatında uzun vadede daha başarılı bir insan haline getirir.
1. Varsayımları Sorgulamak
Bir liderin öncelikle sahip olduğu varsayımları gözden geçirmesi gerekir. Bir marka, müşterilerinin gelir düzeyini olduğundan daha yüksek olarak görebilir. Bu da markanın ürünlerinin fiyatını şişirmesine neden olur. Halbuki ürün fiyatları müşterilerin gelir düzeyi ile birebir örtüşse bu şirket daha çok satış yapabilir, daha çok kazanç elde edebilir.
Her şeyi sorgulamak elbette zordur. “Gökyüzü mavi mi?” ya da “Ekonominin yarın krize girmeyeceğini nasıl bilebilirim?” gibi daimi bir şüphecilikle hayat yaşanmaz hale gelir.
Bu nedenle varsayımları sorgulamanın ilk adımı, bunu ne zaman yapacağını bilmektir. Sorgulayıcı bir yaklaşım riskli ve sonucu ağır olabilecek durumlarda çok daha faydalıdır.
Mesela şirketin uzun vadeli stratejisi hakkında düşünürken, inançlarınıza yönelik temel sorular yöneltin: Bu şirketin 5 yıl içinde %80 büyüyeceğini nereden biliyorsunuz? Araştırmalar piyasanın geleceği hakkında neler söylüyor? Müşterilerin alışveriş deneyimini gözlemlemek için kendi markanızın mağazasına müşteri kılığında gidip gezme fırsatınız oldu mu?
Varsayımları sorgulamanın bir diğer yolu da alternatifleri değerlendirmektir. “Ya müşterilerimiz başka şirkete giderse?” veya “Ya toptancımız bize mal vermeyi keserse?” gibi sorular size yeni ve önemli bakış açıları kazandırır.
2. Doğru Akıl Yürütmek
Bir iç çamaşırı markasının büyümesi uzun bir süre durgunluğa girmişti ve kimse bunun nedenini bilmiyordu.
Markanın aşırı genelleme yapma hatasına düştüğü ortaya çıktı daha sonra. Şirketin, bütün uluslararası müşterilerinin aynı tür iç çamaşırı tercih ettiği gibi bir yanılgıya düştüğü ortaya çıktı. Yani bu iç çamaşırı şirketi hem Asya hem Avrupa hem de Afrika pazarına aynı tarz iç çamaşırı ihraç ediyordu.
Müşterilerle yapılan anketlere göre ise farklı ülkelerdeki insanların farklı zevk ve tercihleri olduğu görüldü. Yani İngiliz kadınlar dantelli iç çamaşırını daha çok tercih ederken Amerikalı kadınların daha sportif iç çamaşırlarına ilgi gösterdiği gözlemlendi.
Bu iç çamaşırı şirketi için doğru bir şekilde akıl yürütmek şirketin performansını gözle görülür şekilde artırdı.
O nedenle bir şirkette üretimden pazarlamaya kadar her aşamada mantık yürütmek, bu mantığı da nesnel araştırmalara desteklemek hayati öneme sahiptir. Yani bir düşüncenin tüm yönleriyle kanıta sahip olmasına çalışın. “B olayı A olayından sonra geliştiği için B olayına A neden olmuştur.” gibi bir mantık hatasına düşmeyin.
Örneğin bir yönetici bahar dönemindeki satışların artmasında X faktörünün etkili olduğunu düşünebilir. Fakat bu varsayımın doğruluğu kanıtlanana kadar X faktörünün etkili olup olmadığını bilmenin imkanı yoktur.
3. Farklı Düşüncelere Açık Olmak
Bir şirketteki insanların milliyetleri, cinsiyetleri, inançları, eğitimleri vb. bu kişilerin A konusu hakkında çok farklı düşüncelere sahip olmasına neden olabilir. Bir çalışan grup düşüncesine uyum sağlayabilen mülayim bir yapıdayken diğeri daha bağımsız düşünebilir.
İnsanların gruplar halinde hareket etmesi, grup davranışına uyum göstermesi doğal bir şeydir. Özellikle de internet algoritmaları sayesinde sosyal medyada sadece bizim gibi düşünen kişilerle, bizle aynı ilgi alanlarına sahip insanlarla bir araya geliriz. Yani sosyal medya algoritmaları bizim farklı düşüncelere ulaşmamız önünde bir engel teşkil edebilir.
Bu büyük bir problemdir. Eğer sosyal çevremizdeki herkes bizle aynı şeyi düşünüyor, aynı şeyi yapıyorsa, bu durum bizim düşüncelerimizin katılaşmasına neden olur. Yeni bilgiler karşısında daha savunmacı bir tutuma sahip oluruz. Yani yeniliklere daha kapalı bir hale geliriz.
Bu nedenle bir yöneticinin ya da herkesin kendi etrafındaki balondan çıkması gerekir. Yani muhasebe departmanında çalışıyorsanız pazarlama departmanıyla arkadaş olmaya çalışın. Sinema ile ilgileniyorsanız resim yapan arkadaşlar edinin. Sürekli üst düzey yöneticilerle öğle yemeği yiyorsanız haftada birkaç gün stajyerlerle yemek yiyin. Farklı çevrelerle irtibat halinde olma alışkanlığı sizin düşünce yapınızı zenginleştirir ve daha nitelikli görüşler elde etmenizi sağlar.
Ekip çalışması söz konusu ise, insanlara grubun genel düşüncesine uymayan konularda da konuşma fırsatı verin. Bir kişiye fikrini sorduğunuz zaman kendi düşüncelerinizi peşinen açıklayarak bu kişiyi koşullamayın. Böylece çevrenizdeki insanları sizle uyum içinde düşünce zorunluluğundan kurtarır; çok faydalı görüş ve yorumlar alırsınız.
Sonuç
Bu taktiklerin hepsi kolay ve aşikar gelebilir size. Ancak özellikle iş hayatı bağlamında teoride ne kadar kolay görünseler de pratiğe dökmek oldukça emek ister. Çoğu şirkette de bu tür mantık, farklılık ve sorgulama zemininde hareket etmek için gereken zaman bulunamayabilir. Şunu unutmamak gerekir: Eleştirel düşünceye önem verilirse bunun karşılığı fazlasıyla alınır. Bir şirketin başarısından şans az ya da çok rol oynayabilir; ancak iş hayatında sadece şansa güvenilmemelidir. Bugün hayatımızın ekmeği suyu olmuş büyük markaların kuruluş hikayesine bakarsanız hepsinin eleştirel ve stratejik düşünme alışkanlıklarıyla başarıya ulaştığını görürsünüz.