Girişimciler arasında; iş her ne olursa olsun, birinci sırada olmalıdır gibi yaygın bir tutum var.İş, diğer her şeyi gölgede bırakan bir önceliktir; aile, arkadaşlar ve sağlık da dahil.
Bazen üzücü sonuçları olsa da, işlerini daha iyiye taşımak için tüm bunları feda eden girişimciler gördüm. Ben de aynı şeyi yaptım, ama ben şanslı olanlarındandım. İşimi hayatımın odak noktası haline getirdiğim yıllarda, eşim benimleyken, arkadaşlıklarıma kalıcı zararlar getirmedim (aynı zamanda hiçbirine bir şey de katmadım) ve hayatta kaldım.
Biz girişimcileri motive eden şey açgözlülük değil. Eğer tek kazandığımız para olsaydı, yaptığımız fedakarlıkları haklı çıkarmak zor olurdu. Para bu oyundaki en önemli şey haline geldi.Tüm olay aslında harika bir şey inşa edip, kaide alınacak ve dünyayı değiştirecek bir şey yapmakla ilgili. Bu da diğer şeyleri başımızdan savmayı kolaylaştırıyor. Ama bu bir hata. Egzersiz yapmanın işimden neden daha önemli olduğunu şimdi anlıyorum, her ne kadar kolay olmasa da.
14 kişilik bir takımla büyüyen bir iş sahibiyim. O insanlar, maaşlarının zamanında yatması, yararların onlar ve aileleri için olması ve işlerini tamamlayabilmeleri için kalkması gereken engellerin kalkması konularında bana güveniyorlar. Yaklaşık 40 müşterimiz var, ve hepsi işlerini büyütecek sonuçlarlar karşılarına çıkmam beklentisi içindeler.
Tüm bunlar üstüme daha fazla görev ve daha fazla baskı yüklüyor. Rastgele bir günde, işimle ilgili yapmam gereken 100 şey var. Bunların 50’si aciliyet arz ediyor, hiçbir şekilde 10’undan fazlasını tamamlamam mümkün olmuyor. Ve hala haftada 10 saatimi egzersize ayırabiliyorum.
İdmanlarımı iş günlerinde planlıyorum ve işimden daha üstte tutuyorum. Tabi biraz esneklik de var, ama eğer katılmam gereken bir koşu ve müşterilerimden biriyle olan bir toplantı çakışıyorsa, toplantının zamanını yeniden programlarım. Bunu yapıyorum, çünkü ben de işim de, bir toplantıyı ertelemekle fazla şey kaybetmeyiz. O müşteriyi kaybetsek bile. Ama idmanlarımı ertelemeye başlarsam, bazılarını kaçırmaya başlarım ve bu da beni antrenman yapmayı kökten bırakmaya yaklaştırır.
Egzersiz öncelikli olmalı, ya da hiç olmamalı.
Eğer egzersizi bırakırsam, sağlığım yokuş aşağı gitmeye başlar. Bedensel olarak kötüye gidersem, iş yerindeki üretkenliğim de kötüye gider. Ve depresyona girerim. Başarılı olmamı sağlayan şeyleri yapma motivasyonunu kaybederim. Şunu bizzat deneyimledim ki; hayatımın bir tek alanındaki mükemmellik, diğer alanları da mükemmelliğe itiyor. Spor yapmak, hayatımın kontrol etmesi en kolay alanı. Ölçmesi kolay. Yaptığımda hayatımın diğer alanlarını da harekete geçiriyor, iş de dahil.
Uzunca bir süre, işimin hayatımdaki en önemli öncelik olmadığını, bu yüzden de başarılı olmak için yapabileceğim her şeyi yapmadığımı deli gibi düşündüm durdum. Anlaşılabilir bir düşünce tarzı, ama tamamiyle yanlış.
Eğer hayatım 10 öncelikten oluşuyor olsaydı, işimi ikinci sıradan birinci sıraya taşımam bunun benim yararıma olacağı anlamına gelmezdi. Asıl iş, hangi sıralamanın maksimum yararı sağladığını bulabilmekte.
Örnek verecek olursak, ben egzersiz yaptığımda, bu benim bu beni hayattaki bütün rollerimde daha iyi yapıyor: gerek bir eş, gerek bir baba, gerek bir arkadaş gerekse bir girişimci olarak. Eğer iyi bir iş sahibinin işini birinci önceliğini yapması gerektiğini hissedip spor yapmayı bıraksaydım ve işimi hayatımın odak noktası yapsaydım, komik bir şekilde öncekinden daha kötü bir duruma düşerdim. Egzersizi birinci sıraya koymak, tam bir kazanç sağlıyor.
Bir yandan işim büyürken, takım üyelerimi benim düştüğüm tuzağa düşerken görüyorum. Bu yüzden insanları sağlıklı şeylere teşvik etmeye çalışıyoruz, ve bu yüzden egzersiz için işimden kaytardığım zamanları utanmadan anlatabiliyorum. Şunu biliyorum ki, eğer takımımda çalışan üyeler egzersiz ve sağlığı işten daha üstün tutarlarsa, belki daha az süre çalışırlar ama kendilerini çok daha iyi hissederler, daha dolu hayatları olur ve çalıştıkları saatlerde daha iyi sonuçlar üretirler.