Her yöneticinin kendi çalışanlarını belirli hedeflere yönlendirmek gibi kaçınılmaz ve pek gıpta edilmeyecek bir görevi var. Şirketlerin başarılı olabilmeleri için çalışanların bu hedeflere yönelik çalışabilmeleri önemli. Fakat çalışanlarınızın yalnızca siz öyle söylediğiniz için bir şeyler yapmaları verimli bir çalışma ortamı sağlamaz. Bunun yerine birlikte çalıştığınız ekibin işinizin hedeflerini anlamalarını ve bu hedeflere anlam yüklemelerini tercih etmelisiniz. Hatta mümkünse çalışanların şirketin hedeflerini benimseyerek kendi amaçları haline getirmelerini sağlamak maksimum faydayı sağlayacaktır.
Bilimsel çalışmalar da gösteriyor ki iş yerinde motivasyonu ve tatmini en kuvvetli biçimde sağlayan şeyler kişilerin kendi hedeflerini kovalamaları ve bu yolda başarılı olmaları. Bu biçimde edinilen motivasyona içsel motivasyon deniliyor ve içsel motivasyon sahibi kişiler işlerini daha çok zevk alarak yapıyor. İçsel motivasyon aynı zamanda yaratıcılığı da körüklüyor ve işle ilgili sorunların çözümünü kolaylaştırıyor. Kısacası içsel motivasyon sahibi kişilerin iş performansı yükseliyor. Çalışanlarınızın bu motivasyonu bulabilmelerinin en iyi yolu ise kendilerini özgür hissetmeleri. Bir yönetici olarak çalışanlarınıza her zaman her konuda seçim şansı tanımanız mümkün olmayabilir. Ancak unutmayın ki dar bir alanda dahi olsa bir seçme hakkına sahip olmak çalışanların yaptıkları işe bakışlarını büyük ölçüde değiştirebilir. Böylece çalışanlarınız sınırlarını sizin belirlediğiniz bir otonomi içerisinde çalışarak iş yapma motivasyonlarını içselleştirebilirler. Karşınızda onlara gerekli otonomiyi sağlayabilmeniz ve iş yeri verimliliğini artırabilmeniz için birkaç ipucu.
1- Bir Görev Verirken Sebeplerini Açıklayın
Birincisi ve en önemlisi çalışanlarınızın onlara verilen görevlerin neden önem arz ettiğini bilmeleri gerekir. Yöneticiler genellikle bir iş veya görev dağılımı yaparken yapılacak şeyleri açıklamakta eksik kalmazlar fakat birçoğu yapılacakların amaçlarını izah etmeyi gereksiz bulur. Bu yaklaşım sıklıkla çalışanların yaptıkları işle bağlantı kuramamalarına ve görevlerine yabancılaşmalarına sebep olur. Verdiğiniz görevin sebepleri ne kadar açık olursa olsun çalışanlarınıza her zaman bu sebepleri açıklayın.
Mutlaka okuyun: Başarılı Görev Dağılımı Nasıl Yapılır?
2- Hatalar Karşısında Öfkelenmeyin
Her iş ortamında hatalar ve anlaşmazlıklar olacaktır. Yönetici olarak sizin göreviniz bu hataları asgari zararla telafi etmek ve tekrarlanmalarını önlemek. Fakat gelecekteki hataları önlemeye çalışırken takınacağınız öfkeli veya göz korkutucu tavırlar çalışanlarınızın özgür hissetmemelerine ve gelecekte fikirlerini belirtmekten çekinmelerine yol açabilir. Hata yapmanın özgürlüğün doğal bir sonucu olduğunu kabullenmeli ve iş çevrenize hissettirmelisiniz.
Mutlaka okuyun: Etkili İletişim Nasıl Kurulur?
3- Özgürlüğüne Düşkün Kişilerle Çalışın
İş yerinizde otonom bir çalışma stili görmek istiyorsanız yapmanız gereken en basit şeylerden biri hali hazırda güçlü özgürlük duyguları olan kişileri işe almak. Kendi kararlarını kendileri vermeye yatkın kişiler otonomi hissinin etkisiyle şirketinizin hedeflerini daha kolay benimseyeceklerinden verimliliği yüksek çalışanlar olacaklardır. Bu kişiler çalışma arkadaşlarını da daha otonom davranmaya teşvik ederler.
Mutlaka okuyun: Doğru Çalışan Seçimi Nasıl Yapılır?
4- Güven İnşa Edin
Güven olmadan özgürlük imkansızdır. Çalışanlarını saat başı kontrol eden güvensiz yöneticilerden olmayın. Kendi vakitlerini düzenleme imkanına sahip çalışanlar hem daha verimli çalışır hem de sizin onlara gösterdiğiniz güvenin karşılığını vererek onlar da size güven duymaya başlarlar. 3M isimli şirket tarihinin en karlı ürününü çalışanların mesai saatlerinin %15’ini kendi projelerine ayırmalarını teşvik ederek elde etmiştir. O sırada 3M’de çalışan Art Fly isimli bir adam bu vaktinde geliştirdiği bugün post-it olarak bildiğimiz basit fakat çok kullanışlı buluşu yöneticilerinin kendisine duyduğu güven sayesinde yapmıştır.
Mutlaka okuyun: Şirkette Güven Ortamı Yaratmak İçin 10 Tavsiye
5- Çalışanlarınıza Seçme Hakkı Tanıyın
Eğer ortada daha üst merciler tarafından belirlenmiş bir hedef varsa bu hedefe nasıl varılacağı konusunda esnek olmaya çalışın. Çalışanlarınızın hedefe giden yolu kendileri belirlemeleri onlara büyük bir otonomluk hissi aşılayacak ve daha içten biçimde motive olmalarını sağlayacaktır. Ayrıca yaptıkları iş üzerinde kontrol sahibi olduğunu düşünen çalışanlar işlerine daha büyük titizlikle yaklaşacaklardır. Eğer ekibinize tam kontrol imkanı verecek durumda değilseniz bile hiç değilse bir seçim imkanları olduğunu hissettirmeniz büyük önem taşıyor.
6- Gerektiğinde Otonomi İllüzyonu Yaratın
Bazen çalışanlarınızı görevlendireceğiniz işin hem hedefi hem de yapılma metodu önceden belirlenmiş olabilir. Çalışanlarınızın yaptıkları iş üzerinde hiçbir özgürlük alanına sahip olmadığı bu tarz durumlarda işin içeriğinden ziyade daha basit ve hatta görevle ilişkisiz konularda onlara otonomi tanıdığınızı gösterin. Örneğin toplantıların saatleri, ele alınacak konuların sırası ve hatta iş arasında yenecek yemeğin organizasyonu gibi konularda dahi seçim yapmak çalışanlarınıza yaptıkları iş konusunda bir otonomiye sahip oldukları izlenimini verebilir. Böylesi durumlardaki özgürlük alanı bir illüzyondan ibaret olsa dahi yapılan çalışmalar, konuyla ilgisiz bile olsa bir seçim hakkına sahip olmanın otonomi duygusunu artırdığını gösteriyor.
7- Çalışanlarınıza İnisiyatif Alma İmkanı Sunun
İnisiyatif alanları yapılan iş kişinin kendi işi olduğunda başlar. İşe yarar bir insiyatif alanı çalışana yaptığı işin anlamını kavrama imkanı verir.
Örneğin bir sağlık kurumunun insan kaynakları departmanında geçen örneği ele alalım. Kurumdaki kabiliyetli yönetici işe yeni giren deneyimsiz üniversite mezunu çalışanda büyük bir potansiyel görür ve bu çaylak çalışanı kurumsal bir eleman geliştirme programı üretmesi için görevlendirir. Yeni çalışanın gözünde bu inisiyatif alanı projenin yapılacaklar listesinde sıkıcı bir görevden, öğrendiklerini uygulama fırsatı bularak binlerce çalışana fayda sağlayacağı bir imkana dönüşür. Bu akıllıca görevlendirme sayesinde üç yıldır geliştirme ve revizyon sürecinde olan çalışan kapasite geliştirme programı sadece üç ay içinde uygulanacak duruma gelmiş ve yeni çalışanın sağladığı dinamizm sayesinde milyonlarca liralık tasarruf sağlanır. Yeni çalışanın gözünden bakıldığında bu bir şirket projesi değil kişisel bir projedir.
8- Amaçlara Erişmek İçin Gerekli Araçları Sağlayın
Çalışanlarınızın hedeflerine erişmesi için ihtiyaç duydukları araçları ve kaynakları sağlayın. Eğitim, teknoloji, yeni bağlantılar… Ne olursa… Çünkü bu durum aynı zamanda karşılıklı güvenle ilgilidir. Bu yolla çalışanlarınıza “Size ve fikirleriniz için para ve zaman harcamaktan çekinmiyorum çünkü bu yatırımları boşa çıkarmayacağınızdan eminim.” mesajını da verirsiniz.
Bundan sonra aradan çekilip herkesin işini yapmasını izleyebilirsiniz. Ancak şunu aklınızda bulundurmakta fayda var: %110 eforla çalışabilecek kişileri ancak %85 performansla çalışılabilen bir ortamda görevlendirmek, kapasiteleri %85 performansı aşmayan kişileri işe almaktan daha vahim bir hata olacaktır.
9- Çalışma Saatlerini Esnetin
Her insan farklıdır. Bu yüzden her çalışan farklı çalışma tempolarını veya farklı çalışma saatlerini tercih edecektir. Kimileri sabahları daha verimli olurken kimileri işlerini hafta sonu mesailerine uzatmayı tercih edebilir. Bu konuda bir seçim hakkına sahip olmak çalışanlarınızın otonomi duygusunu güçlendirecektir. Standart 9-5 çalışma düzeninde ısrarcı olmamanız patron olarak ekibinizin gözündeki popülaritenizi de artıracaktır.
Mutlaka okuyun: Gig Ekonomisi Nedir?