Çok zor zamanlardan geçiyoruz. Özellikle COVID19 nedeniyle hem sağlık hem de ekonomi alanlarında ciddi zorluklar ve belirsizlikler yaşıyoruz. Belirsizlikle yaşamak çok zor bir şeydir. İnsanlar ekmeğe, suya, havaya, uyumaya ne kadar ihtiyaç duyuyorsa gelecek hakkında bilgi sahibi olmaya da o kadar ihtiyaç duyar. Beynimiz belirsizliği bir tehdit olarak algılar ve belirsizliği ortadan kaldırmaktan başka bir şeye odaklanamaz hale gelir.
Yapılan araştırmalar iş konusundaki belirsizlikliklerin sağlığımıza kötü etkiler yaptığını gösteriyor. Öyle ki bu belirsizlik işten çıkarılmaktan bile daha can yakıcı ve yıpratıcı olabiliyor.
Astroloji uygulamalarının popülarite kazanması, komplo teorilerinin viral bir şekilde yayılması ya da dinlerin insanların sahip olduğu gelecek kaygısını azaltmaya yönelik telkinleri belirsizliği yatıştırmak için var olan şeyler…
Beynimiz belirsizlikle mücadele etmeye yönelik çalışırken bir yandan da geleceğe dair çoğu zaman hiçbir şey bilmiyoruz. Gündelik hayatımızı kökünden etkileyen pandemi sayesinde bir miktar da olsa belirsizlikle yaşamayı öğrenebildik.
Ünlü matematikçi John Allen Paulos, “Belirsizlik, ancak her şeyin belirli olduğuna inanılan yerde başlar.” diyor. Üzerine düşünmeye değer bir söz…
Peki hiçbir şeyi kontrol edemediğimizi düşündüğümüz anlarda yaşadığımız büyük stresi azaltmak için neler yapabiliriz?
1. Belirsizlik Stresine Direnmeyin
Hiç şüphe yok ki zor bir dönemden geçiyoruz. Lakin mevcut duruma direnmek, mevcut durumu reddetmek bizi iyileştirmek, bizi daha iyi bir noktaya götürmez. İronik bir biçimde direnç acımızı uzatır, yaşadığımız kötü deneyimlerin tesirini artırır.
Buna alternatif olarak mevcut durumu olduğu gibi kabul etmek iyi bir başlangıç olacaktır. Kristin Neff ve arkadaşları tarafından yapılan araştırma, özellikle kişinin kendisini olduğu gibi kabul etmesinin mutluluk için önemli olduğunu ortaya koyuyor. Hayatı olduğu gibi kabul etmek ve o noktadan itibaren ileri gitmeye çalışmak… Mesele bu.
Çünkü kabullenmek, içinde bulunduğumuz durumu çıplak bir şekilde, objektif olarak görmemize imkan verir. İleri hamle yapmak için bizi özgürleştirir. Belirsizlik, korku, endişe nedeniyle tutuk kalmamızı önler.
Örneğin evliliğinizle ya da ilişkinizle alakalı problemler yaşıyorsunuz diyelim. Eşinizi, partnerinizi bu nedenle suçlamak ve eleştirmek yerine hayatın bu noktasında ilişkinin bu şekilde yürüdüğünü kabul edebilirsiniz.
Bu sizin üzüntünüzü ortadan kaldırmaz, sadece o an için gerçekten ne hissettiğinizi ciddi anlamda öğrenmiş olursunuz. İlişkinin bu noktada bazı sorunları olduğunu kabul etmek ve bu konudaki duygularınızı göz önüne almak sizi daha iyi kararlar vermek, ilişkiyi daha iyi bir yere taşımak konusunda avantajlı bir konuma getirir. Yani durumun farkına varır ve eylem için harekete geçmeye hazır hale gelirsiniz.
Kabullenmek ile teslimiyet aynı şey değildir. Bir durumu kabullenmek, o durumun iyileşmeyeceğini de kabul etmek anlamına gelmez. Sadece şu an için neler olduğunu kabul etmekten bahsediyoruz burada. Şu an içinde bulunduğunuz realitenin farkına varmış bir halde ilişkinizi düzeltmek için çaba harcayabilirsiniz. İlişkiniz gerçekten de iyileşebilir, fakat bu olmayabilir de. Lakin her halükarda zor ve belirsiz durumlar karşısında durumu kabullenmek, doğru hamleler yapmak için iyi bir başlangıç noktasıdır. Gerçeğe göz kapatmanız, gerçeğin değerini azaltmaz çünkü.
2. Kendinize Yatırım Yapın
Şu an dünyaya ve kendinize anlamlı bir katkı yapmak elinizde tek bir kaynak vardır: Bu kaynak bizatihi sizsinizdir.
Bedenimize ve zihnimize yeterince dikkat etmediğimiz zaman hayatımızın en önemli aracını, benliğimizi hor kullanmış oluruz.
Çoğu zaman kendimize yatırım yapmayı öteleriz. Hayat ve birtakım nedenlerle kendimize, ruhsal ve bedensel sağlığımıza dikkat etmeyiz. Fakat her şeyin kökeni yine kişinin kendisidir. Hayatımıza anlam katmak için insanlarla iyi ilişkiler kurmamız gerekir. İyi uyumamız ve iyi beslenmemiz gerekir ki zihnimiz de bedenimiz de iyi çalışsın. Sevdiğimiz şeylerle uğraşmak, bize keyif şeyler yapmamız gerekir.
Kişinin kendine iyi bakması, o kişinin bencil olduğu anlamına gelmez. Bencillik, kişinin kendine takıntılı olması demektir. Bencil insanlar para, güç, başkalarının onayı gibi şeylere açtır ve bu arzularını diğer insanların sağlığı, mutluluğu pahasına gerçekleştirmeye çalışır. Böylesine kötücül bir duygu ise strese, depresyona ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açar.
Halbuki kişinin kendine bakması, sağlığını koruması, kendini mental anlamda geliştirmesidir önemli ve gerekli olan.
Mutlaka okuyun: Kendinize Yatırım Yapmanın Yolları
3. Sağlıklı Alışkanlıklar Edinin
Belirsizlik ve güvencesizlik hissettiğimizde beynimiz dopamin sistemini aktifleştirerek stresten uzaklaştırmaya çalışır bizi. Bu dopamin salgısı ise bizi ödüller aramaya yöneltir. Beynimiz bizi erken yatmak yerine bir kadeh daha şarap içmeye, bir bölüm daha Netflix dizisi izlemeye, Trendyol’dan bir ayakkabı daha satın almaya yöneltir.
Fakat kendimizi daha sağlıklı şeylerle rahatlatmaya çalışmamız şarttır.
Size iyi gelen sağlıklı şeylerin listesini yapabilirsiniz mesela: Maskenizi takmak şartıyla bir arkadaşınızla uzun bir yürüyüşe çıkabilirsiniz. Uzun zamandır görüşmediğiniz bir arkadaşınızla Zoom üzerinden sohbet edebilirsiniz. 2-3 saat kestirebilirsiniz. Ya da uzun zamandır beklediğiniz bir filmi izleyebilirsiniz.
Bu tür şeyler ufak tefek gibi görünse de bizi biz yapan ve bizi teskin eden şeylerdir.
Mutlaka okuyun: Hayatta Sahip Olmanız Gereken En İyi Alışkanlıklar
4. Aklınıza Gelen Her Şeyi Ciddiye Almayın
Her gün aklımıza binlerce şey gelir. Binlerce senaryo gelir geçer aklımızdan. Bu senaryoların bazılarının gerçek olduğu sanrısına kapılabiliriz de… Eğer size hayatınızdaki stresi azaltacak tek bir tavsiye verecek olsak aklınıza gelen şeylerin bir çoğuna inanmamanız gerektiği olurdu bu.
Evet, kötü durum senaryolarına hazırlıklı olmak iyidir. Böylece risk hesaplamasını daha doğru yapabilir, durum ciddileşmeden önlem alabiliriz. Ancak bu stresli düşüncelere kendimizi kaptırırsak en kötü durumun şu an yaşandığı düşüncesine kapılabiliriz. Kaybetmediğimiz şeyler için yas tutmaya başlarız, sonuçlanmamış olaylar için üzülürüz. Bu da bizi kırılgan ve stresli yapar.
Sürekli olumsuz şeyler düşünerek bu şeylerin gerçek olmasına dahi neden olabiliriz. En kötü senaryonun gerçekleşeceğini beklediğimiz zamanlarda karşımıza çıkan fırsatları göremez hale geliriz.
Bu yüzden aklınıza gelen kötü durum senaryolarına direkt inanmak, tabiri caizse hindi gibi düşünmek yerine şu anki durumu bir gram dahi olsa iyileştirmek için yaratıcı fikirlere açık olmanız gerekir.
5. Farkındalık Kazanmaya Çalışın
Belirsizliğin karşıtı belirlilik değildir. Belirsizliğin karşıtı anda olmaktır, şu anın farkında olmaktır.
Kendinize şöyle bir alışkanlık edinebilirsiniz mesela: Her yüzünüzü yıkadığınızda “Şu an nasıl hissediyorsun?” diye sorabilirsiniz kendinize.
O anki duygularınızı, o duyguların bedeninizdeki izdüşümlerini fark etmeye çalışın. Her şey kontrolünüz dışındaymış hissetseniz dahi neye odaklanacağınızı kontrol edebilirsiniz. Konsantrasyonuzu bozmaması için telefondan, sosyal medyadan uzaklaşabilir, aklınıza gelen vesveselere yol verebilir, iç dünyanıza dönebilir, an’ı deneyimleyebilirsiniz.
İçsel dünyanızda olan bitenlere dikkat kesildiğiniz zaman dışsal dünyada yaşanan kötülükler sizin zihninize sirayet edemez hale gelir. Bu ise sizin sakin ve açık fikirli kalmanıza yardımcı olur.
6. Kurtarıcı Beklemeyin
Güçsüz ve umutsuz olduğumuzu düşünür ve buna göre hareket edersek bizi gerçekten daha da güçsüz ve umutsuz hale düşürecek bir tuzağa düşeriz. Daha sonra ise birilerinin gelip bizi kurtarmasını bekleriz…
Kurtarıcı beklemek, kurtarıcıya kahraman rolü biçmek ise yaşadığımız mevcut sorunlara derman olmaz. Sorunlar bu şekilde ortadan kaldırılamaz.
Kurtarıcılar üstümüzdeki sorumluluğu alır. Buna karşın destek olan, bize el uzatan kişiler sorunlarımızı bizzat bizim çözebileceğimizi gösterir bize. Bize ne istediğimizi, ne istemediğimizi düşündürecek sorular sorar bu kişiler.
Belirsizlikle baş etmek için şikayet etmeyi, homurdanmayı bırakmalıyız yani. Kişinin kendinden başka kurtarıcısı olmadığını kabul etmek gerekir. Zor bir duruma düştüğümüz zaman bu durumun vahametinden sarhoş olmak yerine çıkış yolları arayışında olmaktan başka çare yoktur. Kendi hayatımızın iplerini kendi ellerimizle tuttuğumuz zaman mağduriyet edebiyatının ne kadar boş bir şey olduğunu fark edecek ve istediğimiz hayata sahip olmak için daha diri ve enerjik bir biçimde eyleme geçeceğiz!
7. Anlam Arayışında Olun
Sosyal psikolojide anlam, “kişinin hayatının ne ölçüde entelektüel ve duygusal bir amaca ve değere sahip olduğunun değerlendirilmesi” şeklinde tanımlanır. Başka insanların bizi önemli bulması en büyük motivasyon kaynaklarımızdan biridir. Yaptığımız iş birilerine fayda sağladığında daha sıkı, daha uzun, daha iyi çalışır ve bundan da mutluluk duyarız.
Örneğin afet durumlarında insanlara somut, duygusal veya sadece bilgi düzeyinde yardım eden ergenlerin çevrelerindeki insanlara karşı daha duyarlı olduğunu gösteren bir araştırma söz konusu. Yani bir konuda iyileştirme ve geliştirme yapılması gerektiğini gördüğümüzde bu girişime nasıl katkı sağlayabileceğimizi düşünebiliriz.
Anlam ve amaç, umut ile çok yakından ilişkilidir. Dünya korkutucu ve belirsiz göründüğü zaman başkaları için ne anlama geldiğimizi düşünmek, dünyayı iyileştirmek için neler yapabileceğimizi düşünmek bize ilaç gibi gelecektir.
Mutlaka okuyun: Kendi “Neden”inizi Nasıl Bulursunuz?