İstanbul’dan New-York’a giden 10 saatlik bir uçağa bineceğinizi fakat tam uçak kalkmadan önce havayolları şirketinin yeni bir uçuş politikası belirlediğini düşünün. Yeni politikaya göre koltuğunuzu geri yatırabilmeniz artık tartışılabilir bir konu haline gelmiştir.
Bu iki soruyu beraberinde getirmektedir: Öncelikle, koltuğunu geri yatıran kişi olarak siz, arkanızda oturan ve bu durumdan etkilenecek olan kişiye 10 cm için ne kadar para ödemeye razısınız? Diğer soru ise sizin oturma alanınızın arkanızda oturan kişiye maliyeti nedir?
Araştırmacılar bir deney yapıyorlar ve sonuç olarak yolcuların koltuklarını geri yatırabilmek için en fazla 12 dolar ödemeyi kabul ettikleri ve önlerindeki bacak mesafesini satmak için en az 39 dolar istedikleri ortaya çıkıyor.
Aradaki fark, davranışsal ekonomi çalışanların “sahip olma etkisi” olarak tanımladıkları ve insanların sahip oldukları şeylere sahip olmadıklarından daha fazla değer biçtiğini iddia eden eğilim ile açıklanabilir. Yani, eğer arkada oturan kişiyseniz bacak mesafeniz, sırf sizin olduğu için önünüzde oturan kişininkinden 27 dolar daha değerlidir.
Daniel Gilbert isimli psikolog ve yazar, “Stumbling on Happiness” isimli kitabında sahip olma etkisinin hayatımız boyunca nasıl ilmek ilmek dokunduğunu anlatmaktadır. Ona göre: “Tüketicilerin mutfak eşyalarına bakışları satın aldıktan sonra, iş arayanların herhangi bir işe bakışları işi kabul ettikten sonra ve lise öğrencilerinin bir üniversiteye bakışları kabul edildikten sonra daha olumlu yönde değişmektedir”.
Diğer bir deyişle, bir tost makinesi, bir pozisyon ve üniversite son derece parlak ve alımlı olabilir. Ancak biz onlara sahip olduktan sonra aniden daha parlak ve daha alımlı bir hale bürünürler.
Yatırımcılar İçin Zihinsel Bir Tuzak
Muhtemelen sahip olduğumuz şeylere daha fazla değer vermenin zararsız bir davranış olduğunu düşünüyorsunuz ancak hiç de öyle göründüğü gibi değildir. Örneğin, elinizde değer kaybetmekte olan bir yatırım varsa ona gereğinden fazla tutunmanıza sebep olabilir.
Bu her zaman yaşanan bir şeydir. Yatırımcılar bir hisse senedine altı ay önce ödedikleri tutara bakarak ona değer biçmeye ve alış fiyatına kadar düşüp düşmeyeceğini hesaplamaya çalışırlar ancak gerçekte ise yatırımlar sizin ne kadar ödediğinizi takmazlar.
Yatırımcıların aleyhine olan diğer bir faktör de kayıptan kaçınma eğilimleridir. Araştırmalar gösteriyor ki bizler kayıpları kazançlardan 2-2,5 kat daha fazla bir şiddetle algılıyoruz. Diğer bir ifadeyle, kazançlar hoşumuza gidiyor ancak kayıplardan çok daha fazla nefret ediyoruz.
Haliyle yatırımcının aleyhine işleyen iki farklı güçten bahsedebiliriz: Ellerindeki yatırımlara sırf sahip oldukları için aşık olurlar ve kaybetmekten nefret ederler. İşte yatırımcıların yıllarca berbat yatırımlara takılı kalıp potansiyel kazançlardan mahrum olmalarının sebeplerinden biri budur.
Bu tuzaktan kurtulmak için başarılı yatırımcıların kendilerine ellerindeki her bir yatırım için sordukları bir soru vardır:
“Eğer bu hisse ya da tahvile şu an sahip olmasaydım tekrar satın alır mıydım?”.
Eğer cevap hayır ise satın. Eğer cevap evet ise satmayın. Evet bu kadar basit.
Warren Buffet Bile Bu Kuralı Uyguluyor
Warren Buffet bu fikri ilk defa 1996 yılında hissedarlara yazdığı yıllık mektupta ortaya koymuştur: ,
“Eğer bir hisseyi 10 yıl boyunca elinizde tutmaya istekli değilseniz onu 10 dakika bile elinizde tutmayı aklınızdan geçirmeyin.”
1998 yılında yazdığı mektupta ise: “… bu yıl Coca Cola ve Freddie Mac (Federal Konut Kredisi Kuruluşu) gibi iki büyük alış gerçekleştirdik. Bu hisseleri uzun bir müddet tutmayı planlıyoruz. Hatta harika yönetimleri olan harika şirketlerin hisselerini aldığımızda en sevdiğimiz elde tutma süresi “sonsuza kadar” olandır” demiştir.
Buna rağmen kendisi Freddie Mac hisselerini 2000 yılında satmıştır. Aynı yıl yazdığı mektupta ise bu satışı şu sözle meşrulaştırmıştır: “Bu yüzden tahminlerimizi mümkün mertebe muhafazakar yapmaya, odağımızı da beklenmedik olayların sahiplerini mahvetmeyebileceği sektörlerde tutmaya çalışıyoruz. Buna rağmen birçok hata yapıyoruz. Hatırlarsanız, ikramiye kuponlarının, tekstilin, ayakkabının ve ikinci dalga mağazaların ekonomik geleceğini anladığını düşünen adam da benim”.
Yaptığınız satım işlemi sonucunda yatırım yapma şekliniz daha rafine hale gelmeli ve karar alma becerileriniz iyileşmelidir. Sonuç olarak portföyünüz daha iyi olacaktır.
Mutlaka okuyun: Warren Buffet’tan Yatırım Tavsiyeleri
Piyasa Ne Kadar Ödediğinizi Önemsemez
Yatırımcılar özellikle kayıp tecrübe ettikleri zaman satış yapmak kendilerine çok zor gelir ancak önemli olan paranızın mümkün olan en iyi şekilde yatırıma dönüştürülmüş olmasıdır. Bu da geçmişte yaptığınız yatırımları tekrar tekrar değerlendirmeniz anlamına gelir. Milyarder Sam Zell’in de dediği gibi:
“Satmadığınız her an satın alıyorsunuz demektir.”
Araştırmalara göre böyle düşünmemiz normal değildir. Ne kazandığımızdan ziyade ne kaybettiğimize odaklanmak gibi bir temayüle sahibiz. Kaybeden yatırımlarda, yerimizde saydığımız işlerde ve kötü ilişkilerde kalmamızın sebebi budur.
Bir dahaki sefere daha iyi yapacağımızı düşünürüz. Ancak öyle bir şansımız yoktur. Bir şeyleri başa alıp tekrardan yapma şansımız yoktur.