İtalyan otomotiv devi Alfa Romeo, 1910 yılında Cavalier Ugo Stella tarafından kuruldu. Cavalier Ugo Stella ise Fransız otomobil üreticisi “Società Italiana Automobili Darraq” firmasına ait İtalyan hisselerini satın alarak Alfa Romeo tarihini başlatmış oldu.
İlk fabrika kuzey Milano’da kuruldu ve şirketin o zamanki ismi “Anonima Lombarda Fabbrica Automobili” idi. Bu ismin baş harflerinin ALFA kelimesini oluşturduğuna dikkat ediniz.
Şimdi yıl yıl Alfa Romeo’nun gelişimine ve başarı hikayesine bakalım.
1910’lu Yıllar
Alfa’nın genç mühendisi Guiseppe Merosi aslında bir bisiklet fabrikasında çalışıyordu. Ayrıca Bianchi ve Fiat için motosiklet de tasarlıyordu.
Merosi, Alfa bünyesindeki ilk aracı tasarlayan isim olarak biliniyor. 24 beygirlik bu araçta 4.1 litrelik tek blok bir motor bulunuyordu ve araç 100 kilometreye kadar hızlanabiliyordu.
1914’te otomobil yarışlarına yönelen Alfa, Merosi’ye 40-60 beygir gücünde bir motor tasarlattı. Alfa Grand Prix adı verilen bu araçta 4 silindirli, 4.5 litrelik bir motor bulunuyordu ve araç 140 kilometreye kadar çıkabiliyordu.
1915 yılına gelindiğinde 1. Dünya Savaşı patlak verdi ve şirket üretim için gereken sermaye konusunda zorluk yaşamaya başladı. Napoli kökenli bir elektrik mühendisi olan Nicola Romeo, Alfa’nın tüm hisselerini satın aldı ve uçak motoru üretmeye başladı.
Şirketin adı bu tarihten sonra Alfa Romeo Milano olarak değiştirildi.
Savaş süresince otomotiv sektöründe durgunluk yaşandı. Guiseppe Merosi de şirketin Napoli’deki ray fabrikasına gönderildi ancak sonuç olarak şirket savaştan kazançlı çıktı.
1918 kışında yatırımcılar şirketin sonundaki Milano isminin kaldırılmasına karar verdi ve şirket bugünkü nihai ismi Alfa Romeo olarak tescillendi.
1919 yılında 1. Dünya Savaşının bitimiyle Alfa Romeo otomobil üretimine devam etti. Stokta bekleyen parçalardan otomobiller kısa sürede üretildi ve yeni tasarımlar yapılmaya başlandı.
Savaş esnasında stokta kalmayan Grand Prix modeli girdiği birçok yarışta birincilik ipini göğüsledi.
1920’li Yıllar
1920’lere Merosi’nin şaheseri olarak bilinen RL modeliyle giren şirket bu araç ile büyük sükse yaptı. Uluslararası düzeyde araçtan tam 2640 adet sipariş verildi.
Alfa Romeo için yarışan Ugo Sivocci girdiği iki yarıştan da ikinci olarak ayrılınca Sicilya yarışına büyük bir titizlikle hazırlandı ve bu yarışta birinci oldu.Yarışta ikinci ve dördüncü olan pilotlar da yine Alfa Romeo RL modelini kullanıyordu. Bu durum uzun ve açık bir alanda yapılan oldukça zor Sicilya yarışında Alfa Romeo RL’nin dayanıklılığını kanıtlamış oldu.
Bu zaferde kısa süren sonra Sivocci ünlü Monza pistinde yeni bir aracı test etmeye başladı ancak antreman esnasında kaza yaparak hayatını kaybetti.
Bu olaydan sonra tüm Alfa Romeo yarış arabalarında onun anısına beyaz bir üçgenin kenarında 4 yapraklı yonca sembolü yer aldı.
1924’te Alfa Romeo yarış takımının başına Vittoria Jano adlı efsane geldi. Jano ilk olarak P2 modelini tasarladı. 8 silindirli supercharged bir motora sahip olan P2’den sadece 6 tane üretildi ve 1920’li yılların en iyi yarış otomobillerinden biri oldu.
P2 modeliyle Dünya Şampiyonu olan sürücü Gastone Peri’nin gerisindeki 3 araç da P2 modelini kullanıyordu. Üstelik 4. araç 5. araca tam 45 saniye fark atmıştı. Yani ilk dörde giren araçların hepsi Alfa Romeo pilotuydu.
Bu zafer nedeniyle Alfa Romeo’nun logosuna defne yaprağı eklendi.
1929 yılında Enzo Ferrari, Modena kentinde kendi yarış takımını kurdu. Dönemin en başarılı 40 sürücünden oluşan bu takımda Ascari, Campari, Nuvolari gibi efsaneler de yer aldı. Takım Alfa Romeo’nun tüm başarılarında imza sahibi oldu.
1930’lu Yıllar
30’lu yıllara Alfa Romeo, Vittorio Jeno’nun ikonik tasarımı 6C 1750 ile girdi. Roma Otomobil Fuarında lanse edilen aracın olağanüstü gücü, 1930 yılında bu araçla Nuvolari ve Guidotti’nin sayısız yarış kazanmasını sağladı.
Le Mans yarışında İngiliz ve Fransız egemenliğini kırmak içi 8C 2300 modeli üretildi.
Dayanıklılık yarışlarına özel olarak üretilen P3 modeli ise Jano’nun ilk tek koltuklu ve arkadan çekişli tasarımı oldu.
Monaco Grand Prix, İtalya Grand Prix, Fransa Grand Prix gibi önemli yarışlarda P3 Alfa Romeo’nun göğsünü kabarttı.
1933 yılında Ugo Gobbato şirketin başına geçti. Onun yönetiminde Alfa Romeo’nun yarış girişimleri Ferrari ekibine transfer edildi.
O dönemde Alman yarış otomobili markalarının domine ettiği ortamda Alfa Romeo da yeni hamleler yaptı. Luigi Bazzi, Bimotore adlı bir araç geliştirdi. Bu araçtan sadece 2 tane üretildi ve o dönemki hız rekorunu kırdı zira Bimotore, saatte 226 mil hıza ulaşmayı başardı.
1937 yılında 8C 2900 modeli dünyanın en güzel yarış otomobillerinden biri olarak kabul görüyordu. Yarış modeli de yine Alfa Romeo’nun yüzünü güldürmüş ve 3 kez peşpeşe Mille Miglia’da birincilik kazanmıştı.
Modern yarış dünyasının en dayanıklı araçlarından biri olarak kabul edilen 158, 1950’ye kadar Grand Prix yarışlarında birinci oldu ve bu tarihte sonra Formula 1 liginde yarışmaya başladı.
1939 yılına geldiğimizde Ugo Gobbato Napoli’de yeni bir motor fabrikası kurdu.O dönem dünyanın en önemli uçak firmalarının motorları burada üretiliyordu.
1940’lı Yıllar
28 Nisan 1945’te Ugo Gobbato işe giderken kimliği bilinmeyen biri tarafından öldürüldü. Alman ve İtalyan faşistlerle işbirliği yapmakla itham edilen Gobbato’nun ölümü ve savaş nedeniyle Alfa Romeo zor bir dönemece girdi.
Pasqualle Gallo’nun başa geçtiği şirketin baş mühendisi Orazia Satta Puliga oldu. Bu dönemde şirket askeri üretimden çekilerek herkese yönelik üretim yapmaya karar verdi.
Savaş sonrası İtalyan tarzını yansıtan Freccia Doro adlı model şıklığı ile göz dolduruyordu.
Villa D’este modeli ise her yıl Como Gölü’nde yapılan tasarım yarışmasından birincilik ödülü alan çok şık bir otomobildi.
1950’li Yıllar
Modern ve pratik bir araç olan Alfa Romeo 1900 orta sınıf aileler için güzel bir tercih oldu. Şahane bir performansın yanında uygun fiyatıyla bu model oldukça iyi bir satış rakamı yakaladı.
Bu dönemde Formula 1 yarışlarında Alfa Romeo rüzgarı esmeye başladı. Manuel Fangio’nun başı çektiği yarış ekibi 159 modeliyle iki kez Formula 1 şampiyonu oldu. Rakiplerini açık ara geride bırakan Manuel Fangio bu başarılarıyla Formula 1 tarihine geçti.
1951 yılında yatırımcı Guiseppe Luraghi Alfa Romeo’nun başına geçti. 1974’e dek şirketin başında yer aldı ve şirketin yükselişine büyük katkılar sağladı.
Ünlü Giuiletta modeli de bu dönemlerde ortaya çıktı. Aerodinamik, iyi kaçan ve İtalyan tasarımını simgeleyen bu araç Alfa Romeo’nun en çok tutulan modellerinden biri oldu.
Bu dönemde Alfa Romeo yarış alanından çekilmeye hazırlanıyor ve Giuiletta’nın geliştirilmesine odaklanıyordu. Carlo Abarth’a verilen yarış arabası tasarımı sonucunda Giuiletta’ya çeşitli modifiyeler yapıldı Alfa Romeo 750 adlı bu model seri üretime geçmedi.
1960’lı Yıllar
1960’larda Alfa Romeo’nun başına Guiseppe Luraghi geçti. Napoli yakınlarında yeni bir fabrika daha kuran Luraghi şirketin büyümesinde büyük rol oynadı.
1961’de 100.001 adet Giuiletta üretildi. Bu olay büyük bir partiyle kutlandı.
1962 yılında ise yeni model Giulia tanıtıldı. Rüzgar tünellerinde test edilen araç aerodinamik özellikleriyle ön plana çıktı.
Bir yıl sonra şirket tekrar motor yarışlarına katılma kararı aldı ve Carlo Chiti’nin başında olduğu Autodelta ile 1984’e dek ortaklık kuruldu.
Gran Turismo Allegrita adı verilen yeni yarış aracı 1966, 67 ve 69 yıllarında Avrupa’da rüzgarlar estirdi ve üç kez peşpeşe şampiyon oldu.
1967 senesinde Alfa Romeo, tasarımcı Franco Scaglione ile masaya oturdu ve Tipo 33 adlı modeli geliştirdi. Gelmiş geçmiş en etkileyici otomobillerden biri olarak kabul edilen Tipo 33’ten sadece 18 tane üretildi. Bugün bu araçlardan bir tanesine yaklaşık 13 milyon dolara değer biçiliyor.
1970’li Yıllar
1970 yılında Alfa Romeo Montreal adlı model tanıtıldı. 8 silindirli bir motora sahip olan bu araçta tam 200 beygir gücündeydi ve saatte 250 kilometre hıza ulaşabiliyordu.
Alfa Romeo 159’un torunu olarak görebileceğimiz Alfetta 1971 yılında piyasaya sürüldü. Spor bir sedan olarak tasarlanan aracın ağırlık dağılımı son derece başarılıydı. Alfetta da 1984’e kadar satışta olan modellerden biri oldu.
74 senesinde şirketin baş tasarımcısı olarak Rudolf Hruska arandı. Hruska Alfa Romeo’yu şöyle tanımlıyor:
“Alfa Romeo sadece bir otomobil şirketi değil. Alfa Romeo bir tür hastalık, bir tutku. Bir tür yaşam tarzı Alfa Romeo. Bu şirketin kökünde tutkular, duygular var.”
1976 yılında Formula 1 macerasına kaldığı yerden devam eden şirket Brabham adlı 3000 cc’lik 12 silindirlik yeni motoruyla pistlerin tozunu attırdı ve 78 yılında Formula 1’in şampiyon takımı oldu.
1980’li Yıllar
1980’lerde Alfetta modeli V6 motor ile güçlendirildi ve başta ABD ve Avrupa olmak üzere dünyada pek çok yarışta pistlerin kralı oldu.
1986 yılında Alfa Romeo Fiat grubuna satıldı ve Milano kentinde Alfa Romeo Tasarım ve Ar-Ge merkezi kuruldu. 145, 147, 156 gibi modeller bu merkez tasarlandı.
1987 yılında da Alfa 164 modeli tanıtıldı. Fiat grubuna geçtikten sonra Alfa Romeo’nun ürettiği ilk araç olan 164, geniş ailelerin bolca yaşadığı ABD’de iyi bir başarı yakaladı.
1990’lı Yıllar
Güvenliğin ön planda olduğu bir model olan Alfa Romeo 155 1992 yılında tanıtıldı. Bağımsız ön ve arka süspansiyona sahip olan araç 1993 yılında DTM şampiyonluğunu kazandı.
Alman Touring Şampiyonasına 6 silindirli 155 modeli ile katılan şirket Almanya’daki başarısıyla adından sıkça söz ettirdi.
1997 yılında 156 modeli ortaya çıktı. Yeni nesil otomobil tasarım anlayışının örneği olan 156 dizel motorların popülarite kazanmasında başı çeken modellerden biri oldu ve 1998 yılında Avrupa’da Yılın Otomobili seçildi.
2000’li Yıllar
156 GTA ve Sportwagon GTA ile 2000’lere hızlı bir giriş yapan Alfa Romeo, efsane Giulia Sprint GTA’nın mirasını da böylece sürdürmüş oldu. 1998-1999 yıllarında bu araçla Fabrizio Giovanardi İtalya Superturismo Şampiyonasında 2 kez birinci oldu.
2005 yılı şirket için önemli bir dönüm noktası oldu çünkü şirket 159 modelini piyasaya sürdü. Bunu yaparken de güvenlik, sporluk, tasarım ve konfordan ödün vermedi. Brera modeli ise klasik Alfa Romeo tarzının coupe segmentindeki en önemli örneklerinden biri oldu.
2007’de 8C Competizione modeli sınırlı sayıda üretildi. 8 silindirli olmasından ötürü böyle bir isim alan aracın spider versiyonu ise 2009 yılında piyasaya sürüldü.
2010’lu Yıllar
2015’te 4C Coupe ile performans ögesini ön plana çıkaran 4C Coupe’yi piyasaya sunan şirket agresif yapısını güvenlik özellikleri ve üstün performans ile harmanladı.
Baştan aşağı yenilenen Giulia Quadrifoglio da tasarım otomobil olduğunu her zerresiyle gözler önüne seren bir araç oldu. Üstün teknoloji özellikleriyle sürücü ve motor arasındaki bağlantıyı çok az arabada olduğu kadar güçlü kılan bu model, sokakta görenlerin dönüp bir daha baktığı tarzda bir şaheser.
Bir hayli kalabalık olan spor sedan segmentinde Giulia ve Giulia Ti modelleriyle isminden söz ettiren şirket, sürüş keyfini çok az marka tarafından ulaşabilecek bir noktaya çıkardı.
Son olarak geçtiğimiz yıl ilk kez SUV segmentinde bir araç üreten Alfa Romeo, Stelvio modeliyle lüks SUV segmentinin iddialı isimlerinden biri haline geldi ve İtalyan tasarımı ile teknolojisinin ne kadar başarılı örnekler sunabileceğini bir kere daha gösterdi.