Perşembe, Kasım 21, 2024
Ana SayfaGirişimcilikGirişimcilik Nasıl Öğrenilir?

Girişimcilik Nasıl Öğrenilir?

Girişimcilikte hızlı yol kat etmenin, hedefe ulaşmanın ve başarıya giden yolda emin adımlarla ilerlemenin yolu nedir?

Başarılı bir girişimci olabilmek için ne/neler gerekir? Bu uğurda yıllar mı harcanmalıdır yoksa girişimciliğin zorlu yolları kestirmeden aşabilir mi?

Siz de bu soruların cevabını arayanlardansanız, şimdi anlatacağımız hikayeye kulak verin.

Bu, yenilgi nedir bilmeyen genç bir adamın hikayesidir.

Hikayemizden çıkaracaklarınızın girişimcilik yolculuğunuza kazandıracağı ivme karşısında sizler de gözlerinize inanamayacaksınız.

 

Bir Girişimcinin Hikayesi

Kaçmak zorundaydı. Üniversitede geçirdiği ilk beş ay öyle korkunçtu ki daha fazla dayanamayıp okulunu bıraktı. Afrika’nın okyanustaki bir su damlası misali küçük kasabalarından birinde sürdürdüğü hayatı ise hepsinden beterdi. Onca olumsuzluğun arasında sahip olduğu tek iyi şey sezgisiydi. Ve içgüdüleri ona durmaksızın her şeyi ardında bırakıp çekip gitmesi gerektiğini fısıldıyordu. İçindeki sese kulak verdi ve tek yön bir uçak bileti aldı.

O zamanlar uçak bileti alabilmek bugünkü kadar kolay değildi. En az üç hafta süren bu işin en zor kısmı ise beklemekti. Neyse ki günler ıstırap verici şekilde ağır olsa da geçti ve kahramanımız biletine kavuştu. Çok geçmeden bulutların arasındaydı, yeni hayatına, Kanada’ya gidiyordu. Üstelik ne yeterli parası ne de sağlam bir planı vardı.

Kanada’ya varınca ilk işi orada yaşadığını sandığı amcasını aramak oldu. Ancak bulamadı, bahsi geçen amca çoktan taşınmıştı ve genç adamın yeni hayatına tatsız bir yurt odasında başlamaktan başka çaresi yoktu. Kimseyi tanımıyordu. Sözüm ona zamanında Kanada’ya göç etmiş geniş bir aileye sahipti, ancak onlarla hiç tanışmamıştı. Elinde kalan paraya şöyle bir baktı, bulduğu ilk ankesörlü telefona koştu ve soğukkanlılıkla ikinci derece kuzenlerini aramaya koyuldu. Her biri birbirinden tuhaf geçen sayısız telefon görüşmesinden sonra kuzenlerinden biri ona evini açabileceğini söyledi. Ve genç adam bu küçük ihtimal de kesin bir hayır’a dönüşmeden evvel otogara koşup elinde kalan son birkaç dolarla otobüs bileti aldı. Kuzenin evine geldi ve bahsi geçen belki’yi evet’e çevirmeyi başardı. Yaz boyu geçimini sağlamak adına delicesine çalıştı. Zira Afrika’da yoksulluğun ne olduğunu birinci elden deneyimlemiş ve bir hayli ürkmüştü. Öyle ki aynı yaz, günde 2 dolarla yaşama alıştırmaları yapmış, koca günü bir portakal ve bir sosisli sandviç yiyerek geçirmeye çalışmak suretiyle korkusuna meydan okumayı dahi denemişti.

O yazı tarlalarda çalışarak, tahıl ambarlarında kürek sallayarak ya da odun keserek geçirmiş, iş olanakları tükenince de işsizlik bürosuna başvurmuştu. Yetkililerden sahip oldukları en yüksek maaşlı pozisyonu kendisine vermelerini istemiş, işi almayı başarmıştı. Yeni görevi, kereste fabrikasına ait bir kazan dairesini temizlemekti.

Yıllar sonra geriye dönüp baktığında dahi kazan dairesini temizlemekten sorumlu olduğu bu “yüksek maaşlı” işi hayranlıkla karışık bir korkuyla hatırlayacak, şunları söyleyecekti:

“Koruyucu elbiseni giyer, yalpalayarak yürüdüğün bu kıyafetle içine zar zor sığabildiğin küçücük bir tünelden geçersin. Elinde bir kürek vardır ve hala sıcak olan kumu, külü ve diğer kalıntıları geldiğin aynı daracık tünelden gerisin geri yollarsın. Tünelin diğer ucunda bekleyen bir başkası da yolladıklarını bir el arabasına yükleyip dışarı çıkarır. Kaçacak yerin yoktur. Şayet o tünelde otuz dakikadan fazla kalırsan, sıcaktan ölürsün.”

Hal böyle olunca üniversiteye yeniden kayıt olma şansını yakaladığı an bu fikre sarıldı genç adam ve tüm akranları gibi o da güzel kızların etrafta kol gezeceğini hayal ettiği bir bölüm seçti. Her ne kadar okul çalışmalarına ağırlık vermeye çalışsa da zamanının çoğunu gazete okuyarak geçiriyordu. Bilhassa yerel başarı hikâyelerine odaklanıyor, ilgi çekici bulduğu her isme bir şekilde ulaşıp beraber öğle yemeği yemeyi talep ediyordu. Cesur ve ataktı. Öyle ki bu yemeklerin birinde tanıştığı iş adamlarından bir tanesi girişimci ruhundan o kadar etkilendi ki genç adama bir bankada staj yapma fırsatı sundu.

Böylece üniversitenin ilk iki yılını geride bırakmış oldu. Bu süreçte birkaç arkadaş da edindi ancak sonraları çoğu kişi o dönemlerde onu hiç fark etmediklerini söyleyecekti. Aynı yıl, Pennsylvania Üniversitesi’ne transfer olma şansını yakaladı ve bu fırsatı değerlendirmekten geri durmadı. Kısa süre sonra erkek kardeşi de ona katıldı ve mezuniyetlerinin ardından birlikte uzun bir seyahate çıktılar. Yıl 1994’tü ve kendilerini Amerika’nın Kaliforniya eyaletine bağlı San Francisco’da bulan iki kardeş, burada kalıp birer stajyerlik işi kapıncaya dek gezmedik kapı bırakmadılar. Neyse ki tüm uğraşlarına değdi. Staj dönemi oldukça başarılı geçiyordu ancak durmak bilmeyen genç adam şimdi de etrafını saran gelişmiş teknoloji şirketlerini gıptayla izlemekteydi. O günlerde web tarayıcısı ile ünlü firma Netscape bilgisayar hizmetlerinde çalışmak isteyen herkesin- özellikle de kahramanımızın-hayalini süsleyen bir şirketti. Çok geçmeden cesaretini toplayan genç adam Netscape’e adım attı ancak kimseyle konuşamayacak ya da kendini tanıtamayacak denli gergindi, bu yüzden koşar adımlarla oradan uzaklaştı. Staj işine geri dönmüştü. Hala başladığı noktadaydı.

Bir gün çalıştığı yere bir satıcı geldi. Satıcı sanal reklam alanı satmaya çalışıyordu. Satış konuşması da teklif de korkunçtu. Genç adam düşünmeye başladı. Bundan daha iyisini yapabilirdi. Elbette bir şirketi nasıl kuracağına dair hiçbir fikri yoktu ancak işin nasıl yapılacağını öğrenmek için okula geri dönmek yerine eyleme geçmeyi tercih etti.

Nasıl mı? Erkek kardeşiyle birlikte stüdyo daire tuttular ve çevrim içi reklamcılık üzerine çalışmaya başladılar. Dairede duş veya asansör yoktu, dahası tuvaletler düzenli aralıklarla tıkanıp taşıyordu. Ancak tüm zorluklara rağmen orada kalmakta direndiler. Öyle ki spor salonunda duş alıyor, yerde eski şiltelerin üzerinde uyuyorlardı. İşleriyle alakalı en ufak bir ekipman dahi sıkı bir pazarlık neticesinde alınıyordu. İlk çalışanlarını işe almaya hazır olduklarındaysa onlara vaat edebildikleri tek şey ufak çaplı komisyonlar olmuştu. Bu sırada genç adam işten arta kalan tüm zamanını bilgisayarları özel yapım bir donanım ürünü gibi gösterecek türden bir kasa yaratmaya harcıyordu. Potansiyel yatırımcılardan herhangi biri ile karşılaştığı an bu dâhiyane fikri gün yüzüne çıkaracak, onları etkilemeye çalışacaktı.

Şans bu ya, ilk yatırımcısı Kanada’da tanıştığı eski iş adamlarından biri oldu. Adamın evine gitti, satış konuşmasını yaptı. Tam 6.000 dolarlık yatırım geliri elde etmekle kalmayıp kendisini ekibin bir parçası haline getirmeyi de başardı. Çok geçmeden diğer yatırımcılar da bu işle ilgilenmeye başlayacaktı. Artan bu eğilim genç adamı cesaretlendirdi ve sermayedarlarla ateşli konuşmalar yapmasına olanak verdi.  Konuştukça konuşuyor, “Çok çalışacağım” deyip kenara çekilmek yerine, yatırımcıların gözlerinin içine bakıp şöyle diyordu:

“Bende bir samuray zihniyeti var. Başarısız olmaktansa kendimi öldürürüm.”

Bilmeyenler için açıklayalım, samuray zihniyetinde kendinizin veya ailenizin onurunu lekeleyecek bir davranışta bulunduğunuzda kendinizi kılıçla öldürmeye yönelik “seppuku”  adı verilen bir uygulama mevcuttur. Anlayacağınız, risk sermayedarlarının karşısında başarısız olmaktansa kendini öldüreceğini söyleyen tutkulu bir girişimci vardı ve  o dönem böylesi karşılaşmalar pek de normal addedilmiyordu. Bu çılgın söz kimi yatırımcıları ürkütse de genç girişimcimiz düzinelerce “hayır” arasından “evet”leri bulmayı ve nihayetinde ihtiyacı olan paraya ulaşmayı başardı.

Bu sayede kardeşiyle birlikte teknoloji dünyasının amansız yarışına dahil olup kendi şirketini kurmuş oldu.

Yıllar geçti, şirket büyüdü ve yönetim kurulunda yer alan yatırımcılar genç adamı CEO görevinden almaya karar verdi. O dönemlerde bu sıklıkla başvurulan bir risk sermayesi taktiğiydi. Ancak kahramanımız görevden alındıktan sonra dahi şirketi dönemin ünlü yazılım firması Compaq’a satmayı başardı. Çünkü halen daha şirkette hisse sahibiydi ve her şey bittiğinde elinde tam 22 milyon doları olacaktı!”

Bu genç adam Elon Musk‘tı.

Hikâyesinin geri kalanı ise herkesin malumu. Yakaladığı başarı da gün gibi ortada.

Peki, tüm bunları nasıl başardı dersiniz?

Girişimci olmayı nereden ve nasıl öğrendi?

Ayrıntılar hikayenin devamında saklı.

Şirket satışının ardından Elon Musk’ın ilk adımı yeni şirketinin lansman sürecini planlamak oldu. Bu yeni şirket X.com adlı bir banka olacaktı-bankacılık hizmetlerinin yanı sıra sigorta hizmetleri de sunacak olan bu girişimin çevrim içi bir işletme olması planlanıyordu. Musk, sunumunu mükemmelleştirme ya da markalaşma konularına takılmaksızın TV kanalı CNN’e ulaştı. Kanal genç milyonerlerle ilgili bir bölüm hazırlıyordu ve orada yer alırsa gerekli sermayeyi bulup işleri çok daha kolay yoluna koyabileceğinden emindi. Kanal onu seçti ve Musk kanala adım attıkları gün ilk iş talep ettiği McLaren spor arabasının teslim edildiğinden emin oldu. Yeni iş fikrini hayata geçirmek için en doğru yerde olduğundan şüphesi yoktu.

Programda, cesurca şu sözleri sarf etti:

“X.com hiç şüphesiz milyarlarca dolarlık bir kazanç olacaktır.”

Bunu söylediğinde ortada şirketi var edecek elle tutulur en ufak bir şey dahi yoktu. Henüz fikir aşamasındaydı. Program yayınlanınca artan ünü ve itibarı sayesinde hayalini gerçekleştirecek parayı toplayabildi. Bağış toplama sürecinde denk geldiği yatırımcıların çoğu gözlerine inanamadı. Bir önceki şirketini henüz satmış olan genç bir girişimci, hiç vakit kaybetmeden yeni bir şirket kuruyordu. Üstelik daha önce kazandığı tüm parayı kullanarak! Kim oyunu bu denli cesur hamlelerle oynayan birini kaçırmak isterdi ki!

Yatırımcı sorunu çözülmüştü ancak X.com için işler halen daha çetrefilliydi. Binlerce yasal prosedürle, zorluklarla hatta korsan saldırılarıyla karşı karşıya kaldılar. Öyle ki çiçeği burnunda şirket hayatta kalabilmek adına Confinity adlı rakip firmalardan biriyle güçlerini birleştirmek zorunda kalmıştı.

İki şirket birlikte hareket etmeye çalışsa da çok geçmeden iki farklı şirket kültürünün çatışması tartışmaları da beraberinde getirdi. Yeni şirket ayda 10 milyon dolar harcıyordu ve yakında beş parasız kalacaktı. Daha da kötüsü tam da bu sebep yüzünden ekibin çoğu Musk’a olan inancını kaybetmişti. Yakın zamanda evlenen Musk ise bu kargaşa esnasında karısıyla gecikmiş bir balayına çıkmaya karar verdi. Seyahatte olduğu sırada bir grup çalışan onu CEO’luk görevinden aldı. Geri döndüğünde büyük bir sürprizle karşılaşan Musk, CEO görevini Peter Thiel ‘in (Cofinity’nin eski CEO’su) üstlendiğini öğrendi. Hayatta kalma mücadelesi veren şirketse yeniden markalaşma yoluna gitmiş ve adı X.com’dan PayPal’a çevrilmişti. Bu süre zarfında Musk’ın tek yapabildiği ise danışmanlıktı.

Musk kendisine acımak ve egosuna yenik düşmek yerine savaşa hazırlandı ve şirketini kurtarmak için tüm silahlarını kuşandı. Öyle ki hissesinden çok daha büyük bir meblağı PayPal’a yatırdı ve şirketin en büyük hissedar oldu. Bu aşamadan sonra Musk, Peter Thiel ve PayPal ekibinin geri kalanı kendilerini yalnızca şirketi kurtarmaya adadı. Nihayetinde ise zoru başardılar. Şirketin adını herkese duyurduktan sonra arkalarına yaslanıp zaferlerini kutladılar.

Çok geçmeden e-ticaret devlerinden eBay, PayPal’ı 1,5 milyar dolara satın aldı. Musk’ın elinde tam 180 milyon dolar vardı. Başarısını kutlamak ve az da olsa rahatlamak için tatile giden Musk orada sıtmaya yakalandı. Bu süreçte tam kırk beş kilo verdi, üstelik neredeyse ölüyordu. Sonunda iyileştiğinde ise PayPal’dan elde ettiği kazancı gözden geçirdi ve her kuruşunu yeni bir yatırım için kullanmaya karar verdi.

Çoğu insan milyonlar kazandığında bunu yalnızca kendileri için harcar. Musk ise parasının tamamını kendisine ve insanlığa daha iyi bir gelecek sağlayacağını düşündüğü bir işe, hayalindeki girişime yatırmaya karar verdi. Uzay taşımacılığı şirketi SpaceX’i kurdu. Bu esnada, iş dünyasının zorluklarıyla mücadele edip ayakta kalmaya uğraşan bir elektrikli otomobil şirketine rastladı. Şirketin ortağı oldu ve A Serisi finansmanlarına yatırım yapmak amacıyla yüklü bir para yatırdı. Bu küçük şirket sonraları bugünün yıldız otomobil şirketi ve markası Tesla olacaktı. Bunlarla da yetinmeyen Musk güneş enerjisi hizmetleri şirketi SolarCity’e(kuzenleri tarafından kurulan bir aile şirketi) tam 10 milyon dolarlık yatırım yaptı.

Musk bu süreci şu sözlerle anlatıyor: “PayPal’dan elde ettiğim gelir 180 milyon dolardı.  Bunun 100 milyon dolarını SpaceX’e, 70 milyon dolarını Tesla’ya, 10 milyon dolarını ise SolarCity’e yatırdım.”

Çoğu insan bunu delice bulabilir. (Kirasını ödemek için borç para almak zorunda kaldığını düşünürsek haksız da sayılmazlar). Ancak, günümüzde asıl çılgınlığın kendisine veya inandığı kişilere yatırım yapmamak olacağını düşünenlerin sayısı da gün geçtikçe artmakta. İnsanlar geleceklerini şekillendirecek o kritik anlarda ihtiyaç duydukları tek şeyin sakin kalıp beklemek olduğunu anlamakta zorlanırlar. Ya batarsın ya da çıkar! Savaşıp kazanmaksa ancak yeterli teşvike sahip olduğunuzda yani tam manasıyla köşeye sıkıştığınız vakit gerçekleşir.

Musk’ın bu konudaki yorumu ise şöyle: “Bence çoğu insan düşündüklerinden çok daha fazlasını öğrenebilir. Deneyip görmeden kendilerini ucuza satıyorlar.”

Bugünlerde çoğumuz daha iyi bir geleceğin mümkün olduğuna dair inancımızı kaybetmiş durumdayız. Bir kısmımız da Elon Musk’inkine benzer başarı hikayelerine şüpheyle bakıp onun gibilerin ne denli şanslı olduğunu düşünmekle yetiniyoruz. Çok daha azınlıkta olan bir diğer grupsa başarı hikayelerinden ilham alarak girişimci olmaya veya yeni bir iş kurmaya soyunuyor. Bu işin zor yanı Musk’ın başarı hikâyesini derinlemesine inceleyip becerilerini geliştirmek için yaptıklarına dair bir kontrol listesi oluşturmanın ne denli acı verici olduğunu kabullenmek. Daha da zor olansa bunları hayata geçirmek için gereken cesareti toplama konusunda en başta kendinizi ikna edebilmek.

Peki, ama neden?

Nedenlerden biri fabrika standartlarına göre hazırlanmış eğitim sistemimiz olabilir. Bu öyle bir sitem ki düzenli bir rutine programlanmış fabrika işçilerini ve askerleri eğitmek için yaratılmışa benziyor. Öğrencileri hizaya sokmak ve onları mücadelelerle dolu gerçek dünyaya hazırlamak adına iyi iş çıkardığımız bir gerçek, ama bu girişimci ruhlar yaratmaya yeter mi? Mesele şu ki, eğitim dediğimiz şey, geçerliliğini çabucak yitirebilecek dolayısıyla sürekli olarak güncellenmesi gereken bir faaliyet alanı. O halde girişimci ruha sahip olmanızı sağlayacak, öğrenme sürecinizi hızlandıracak, sağlığınızı pekiştirecek, zenginliğinizi ve bilgeliğinizi kat be kat artırmanıza yarayacak olan şey ne? Cevap Elon Musk gibilere tapmak veya onları taklit etmek değil, yeni bir iş/şirket kurmak ve fütursuzca “girişimci” olmaya yeltenmek de.

Girişimcilik sürecini hızlıca kavramanın ve bu sürece adapte olmanın tek yolu hemen şimdi, Musk’ın başarı hikayesini derinlemesine incelemek ve bu hikayeden gereken dersleri çıkarıp kendinize yeni bir yol haritası oluşturmaktır. Nihayetinde Musk da üstün becerilerle veya kusursuz bir özgüvenle doğmamıştı, öyle değil mi? Hatta bu tablodan oldukça uzak bir hayat sürdüğü dahi söylenebilirdi. Okul yıllarında zorbalığa maruz kalmışlığı, dayak yemişliği bile vardı. Babasıyla ilişkisi berbattı. Çok arkadaşı yoktu. Çoğu insan onu son derece tuhaf buluyordu, azımsanmayacak denli kişi içinse neredeyse görünmezdi. Etrafındakilerin büyük bölümü onu umursamamıştı, video oyunlarına ve elektrikli arabalara takıntılı bir çocuğu ancak bu kadar umursayabilirlerdi. Musk’ı diğer insanlardan ayıran asıl şey, zayıflıklarının ya da başına gelen talihsizliklerin onu alaşağı etmesine izin vermemesiydi. Gerçek bir cesaret örneği sergileyen Musk başkalarının kolaylıkla yapamayacağı işlere imza attı. Attığı her yenilikçi adımla hem becerilerini hem de özgüvenini iyiden iyiye perçinledi.

Uzay yolu şirketi Space X henüz fikir aşamasındayken arkadaşlarının hunharca eleştirilerine maruz kaldı. Herkesi dinledi ama yine de bu fikri gerçeğe dönüştürmek için canla başla çalışmaktan geri durmadı. İşe ilk olarak NASA’nın bütçesini artırmaya yardımcı olmak gibi mütevazı bir hedefle başladı. Ardından Mars Topluluğunun toplantılarına katılır oldu. Bu yolda ona ışık tutacak tüm kitapları okudu. Yol boyunca deli olduğuna inanan bir yığın insanla karşılaşsa da umursamadı. Onlar haline güledursun Musk, roket yapmak için ihtiyaç duyacağı her bir bileşenin yer aldığı elektronik bir tablo oluşturdu. Sıfırdan roket inşa etmenin maliyetlerini ordudan satın alacağı bir ICBM’i( kıtalararası balistik füze)  güçlendirmenin tutacağı yekûn ile karşılaştırdı. İkincisi seçenek çok daha ucuza mal oluyordu, bu nedenle Rusya’ya resmi bir seyahat düzenlemesine yardım etmesi adına eski bir ABD hükümet ajanını aradı. Eski ajan dahi Musk’ın deli olduğunu düşündü. Musk buluşmaları için ısrar ettiğinde ise hem deli hem de silahlı olabileceğini düşünüp korktuğundan, buluşmanın San Francisco havaalanında güvenliğin hemen arkasında bir noktada yapılmasını sağladı. Birkaç görüşmeden sonra Musk kendisini ikna etti ve birlikte Rusya’ya gidecek ekibi oluşturdular.

Musk’ın planı, balistik füzelere mini bir sera yerleştirmek, onları Mars’a fırlatmak ve ardından Mars topraklarındaki yeşil yaşama ait kamera görüntülerini dünyaya geri göndermekti, nihayetinde orada bir koloni kurmayı planlıyordu! Musk bu girişimin keşif ruhunu yeniden uyandıracağını dolayısıyla da NASA’nın bütçesinin yükselmesini sağlayacağını düşündü. Söz konusu hayale dair ilk somut adım, Musk’ın iki yenilenmiş ICBM satın almak için alçakgönüllü bir teklifte bulunduğu Rusya’da atıldıysa da Ruslar Elon Musk’ı bir “çocuk” olarak görüp fikrine gülmekle yetindiler.

Musk ve ekibi Rusya’dan eli boş döndü, ancak bu yolculuk Musk’ı roket bileşenleri ve maliyetlerinden oluşan bir elektronik tablo hazırlamaya itmişti ve kendi başına bir roket inşa etmenin mümkün olduğunu anladığı an bu hayalin peşini bırakmadı. SpaceX şirketi işte böyle doğdu.  Roket fırlatmada ilk üç deneme başarısız oldu. Dördüncü de ise istenen başarı yakalandı. Şayet yakalanmasaydı, bu şirketin de sonu olacaktı. Musk’ın çizmiş olduğu her atıldığı işi zirveye taşıyan girişimci profiline rağmen risk sermayedarlarının çoğu bu fikri yeterince ciddiye almadı. Musk’ın yanında yer alan tek firma ise, PayPal günlerinden kalma bir isimdi: CEO’luk görevinden alınıp yerini kaptırdığı, başta rakipken sonrasında söz konusu rekabeti dostluğa çevirdiği Peter Thiel. Thiel ’in risk sermayesi şirketi, üçüncü başarısız lansmana dahi yatırım yaptı. Bu sayede finansman giderlerini karşılayabilen SpaceX dördüncü lansmanda başarıya ulaştı. Bu başarıyı şirketin hayatta kalmasını garantileyen bir NASA sözleşmesi takip etti.

Anlayacağınız, Musk’ın başarı hikayesi başlı başına bir mücadele ve azim örneğidir ve girişimciliği öğrenme sürecine ilişkin çok şey anlatır. Nihayetinde iş hayatı her daim zorluklara, aksiliklere, yenilgilere gebedir. Ve bunları aşmak için ihtiyacınız olan cesaret, en çaresiz anınıza kadar kendisini gösteremeyebilir. Girişimcilikte her karanlığın sonunda gelecek aydınlığa kavuşmaya odaklanmak esastır. Hayalleriniz, siz onlara yatırım yapana ve kendinizi bu yola adayana dek gerçeğe dönüşemez. Onların peşinden koşmalısınız.

 

Girişimciliği Anlamak

Bu bölümde sizlerle Elon Musk’dan ilham alarak oluşturduğumuz, girişimcilik yolunda emin ve hızlı adımlarla ilerlemenize katkı sağlayacak bir liste paylaşacağız. Başarılı girişimcilerin hayatını inceleyip benzeri listeler oluşturmanız girişimcilik sürecini daha iyi anlamlandırmanızı sağlayacaktır.

  1. Anlaşılmadığınız, yadırgandığınız veya zorbalığa uğradığınız noktada kendiniz olmayı tercih edin.
  2. Bir şeye gerçekten ilgi duyuyorsanız, merakınızın üzerine gidin, bu konuda istikrarlı olun ve var gücünüzle çalışıp başarıyı yakalayacağınız ana odaklanın.
  3. Gerekli durumlarda üniversiteyi bırakın, bölümünüzü değiştirin veya her şeye yeniden başlayın.
  4. Memleketinizden ayrılıp dünyayı dolaşın.
  5. Ailenizden yardım isteyin(sizi ne derece umursadıklarını anlamanın tek yolu budur).
  6. Gerektiğinde bir gençlik yurdunda veya kampında kalacak denli alçak gönüllü olun. Azla yetinmeyi bilin.
  7. Yoksulluk korkunuzu ortadan kaldırmak adına küçük meblağlarla yaşama alıştırmaları yapın.
  8. İhtiyacınız olan herkesle iletişim kurun.
  9. Samimi ve içten olun, bağlantıda olduğunuz kişilerle yakınlık kurma yeteneğinizi geliştirin. Karşınızdaki insana güven verin.
  10. Farklı işlerde çalışmayı deneyin. Gerekirse, işsizlik bürosuna başvurun ve uygun görecekleri herhangi bir işte çalışın.
  11. Konfor alanınızdan çıkın ve hayran olduğunuz şirketler/ insanlarla şahsen tanışın. İlk başta kimseyle konuşamayacak kadar gergin olabilirsiniz, ama emin olun bu hep böyle gitmeyecektir.
  12. Riskten ve tehlikeden kaçmayın-ölçüyü kaçırmamak kaydıyla. Riski kendiniz hariç herkesin alması gereken bir şey olarak görüyorsanız, bir korkaksınız demektir.
  13. Bol bol seyahat edin
  14. Ailenizi iş hayatınıza dâhil etmekten kaçınmayın. İşbirliği yapmayı deneyin. Şayet yapamıyorsanız veya yalnızca sizi aşağı çektiklerine inanıyorsanız yön değiştirip arkadaşlarınızla işbirliği yapmaya odaklanın. Arkadaşlarınızla da ortak bir hedef doğrultusunda birleşemediniz mi? Daha iyi arkadaşlar bulun.
  15. Arkadaşlarınızdan, danışmanlarınızdan ve yatırımcılardan fikrinize/girişiminize yatırım yapmalarını isteyin. Eğer ciddiyseniz, onlara ne kadar ciddi olduğunuzu gösterin.
  16. Parçası olduğunuz projelerin, girişimlerin veya şirketlerin başarısız olmayacağı gerçeğini açıkça belirtin. Geride durmayı bırakın ve kendinizi başarısızlığı asla kabul edemeyeceğiniz mücadeleler içine sokmaktan çekinmeyin.
  17. Markalaşma süreçleri vb. formaliteleri gereğinden fazla önemsemeyin. Bunun yerine özü sözü bir olmayı hedefleyin ve vizyonunuz ile misyonunuzu paylaşan arkadaşlar edinme yeteneğinizi geliştirmeye odaklanın.
  18. İnandığınız projeye elinizdeki son kuruşu yatırmaktan çekinmeyin. Şayet yeterince inanıyorsanız, arkadaşlarınız ve ailenizi de bu işin bir parçası haline getirin.
  19. İş arkadaşlarınızla tartışın, küsün, barışın. Mecbur kaldıysanız ve herkesin yararına olduğuna inanıyorsanız, arkadaşınızın görevden alınması konusunda baskı dahi yapabilirsiniz. Unutmayın, en güçlü dostluklar kaostan beslenenlerdir. Girişiminiz tüm bu zorluklara göğüs gerebilecek güçte olmalıdır.
  20. Borçtan kaçının, ancak yeterli gelir elde ettiğiniz durumlarda, işlerinizi daha iyiye taşımak adına borç almaktan çekinmeyin.
  21. Hayal gücünüze, sorun çözme ve gelir elde etme yeteneğinize güvenin. Kendinize o kadar güvenin ki (Musk gibi) bir milyon dolarlık bir araba alıp onu mahvedecek, mahvolduğunda ise ayağa kalkıp eskisinden de yeni hale getirecek güce ve cesarete sahip olun. Bu aşamada sigorta şirketlerine değil kendinize sığınmayı öğrenin. Sermaye bulmanın yolunun da böylesi bir özgüven gerektireceğini unutmayın.
  22. Zevklerinizin esiri olmayın. Gerekirse balayınızı dahi erteleyebilin. Gerekçelerinizi doğru açıkladığınızda anlayışla karşılanacağınızdan şüphemiz yok.
  23. Ölümün eşiğine gelseniz, türlü tehlikelerle karşılaşsanız dahi vazgeçmeyin. Hayata tutunmak için var gücünüzle savaşın.
  24. TV’de, medyada veya haberlerde görünmek için hazır olmayı beklemeyin. Arkadaşınız olarak gördüğünüz insanların tepkilerini en iyi bu şekilde anlarsınız. Size güldüler mi, bir anda ortadan kayıp mı oldular, yoksa fikir ya da tutkularınız onları rahatsız mı ediyor? Anlayın ve sahte olanı gerçeğinden ayırın.
  25. Toplum önüne çıkıp utanmaktan korkmayın. Tek bir “utanç verici” videonun, girişimin veya projenin, çoğu insanın hayatını değiştirmede ne derece etkili olduğunu tahmin dahi edemezsiniz. Sosyal medya bu konuda yeterince örnek sunmuyor mu sizce de?
  26. Çabuk öğrenin ve hızla gelişin. Bunu öyle iyi yapın ki her altı ayda bir geriye dönüp altı ay önce yaptıklarınızdan utanır hale gelebilin.
  27. Fikirlerinizi ortaya koymayı bilin. Önce elinizdeki temel gerçekleri belirleyin, ardından gelecek tüm çıkarımları ise bu gerçeklerin ışığında yapın. Unutmayın, ancak bir şeyin mümkün olduğunu anladıktan sonra o şeyin gerçekleşme olasılığını artırmak üzere çalışmalara başlayabilirsiniz.
  28. Her bir projeyi değerlendirin, ta ki sonunun hiçbir yere varmayacağını kendi gözlerinizle görene kadar. Bunu yaparsanız, zamanı geldiğinde doğru fırsatı yakalama olasılığınız kat be kat artacaktır. Yakaladığınızda ise başarıya ulaşana kadar tüm kaynaklarınızı bu uğurda kullanmaktan çekinmeyin.
  29. Ortak ilgi alanlarına, anlayışa, eylemlere, sadakate, güvene ve saygıya dayalı ömürlük dostluklar kurun. Girişim süreci esnasında bu arkadaşlıkları test edin. Gerçek dostlarınızın her zamankinden daha güçlü şekilde yanınızda yer alacaklarına emin olabilirsiniz.
  30. Evlenin ve çocuk sahibi olun. Musk’ın beş çocuğu var. Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un ise dört. Bunun bir tesadüf olduğunu mu düşünüyorsunuz? Elbette değil. Unutmayın, iş yaşam dengenizi kurabildiğinizde aile kurmanın girişimlerinize ket vurması mümkün değildir. İlk evliliğiniz yürümese dahi tekrar tekrar denemekten çekinmeyin.

 

Son Söz

Listemiz rahatlıkla uygulayabileceğiniz basit adımlardan oluşmakta ve bu uğurda atacağınız her adımın girişimcilik yolunda hızla ilerlemenizi sağlayacağından şüphemiz yok.

O halde de duruyorsunuz?

Savaşmaktan veya zor olandan kaçmayı bırakın. Kendinize ya da değer verdiğiniz insanlara yatırım yapmaktan çekinmeyin. Unutmayın, hayat bir mücadeledir ve bu mücadeleyi zaferle sonuçlandırabilmiş birine, Musk’a ait bu hikaye(daha niceleri gibi) sıfır noktasından zirveye ulaşmanın mümkün olduğunu anımsatacak güçlü bir araca dönüşebilir.

 

İlginizi çekebilir

3 Adımda Elon Musk Gibi Problem Çözme Rehberi

Fark Yaratmak İçin Elon Musk Olmanıza Gerek Yok

Mutlaka Okunması Gerekenler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

En Çok Okunanlar