Ünlü fizikçi Albert Einstein şöyle diyor:
“Dünyayı kurtarmak için 1 saatim kalsaydı 55 dakikasını sorunu analiz etmek, 5 dakikasını da çözüm bulmak için harcardım.”
Bu söz önemli bir noktanın altını çiziyor: Bir problemin çözümüne dalmadan önce derin bir nefes almalı ve problemi gerçekten anlamaya çalışmalıyız. Yani esas mesele problemi anlamakta. Problemi anlayan kişi konuya dair daha kolay akıl yürütebilir, ancak ortadaki meseleyi idrak edemedikten sonra bulunan çözüm önerileri de işe yaramayacaktır.
Tüm sorun çözme çabanızın temelinde sorunu anlamak yer almalıdır. Tüm dikkatinizi ve bilginizi problemi anlamak için kullanmalısınız. Problemi görür görmez, aklınıza ilk gelen çözüm çoğu kez sizi yanlış yola götürür. Ancak ortadaki meseleyi enine boyuna inceleyerek farklı çözüm yolları da keşfedebilirsiniz.
Çözmeye çalıştığımız problemi ne kadar detaylı bir şekilde izah edebiliyorsak bulacağımız çözüm de o kadar detaylı ve geçerlidir. Einstein’ın temel mantığı bu şekilde…
Bu bağlamda ünlü fizikçi Albert Einstein’ın problem çözme ve düşünme taktiklerinden nasıl istifade edebileceğimize bakabiliriz.
1. Problemi Farklı Şekillerde İfade Edin
Bir Toyota yöneticisi çalışanlarına “üretkenliği artırmaları için beyin fırtınası” yapmalarını istediğinde çalışanlar hiçbir şey anlamadı ve söyleyemedi. Ancak aynı yönetici çalışanlara “işlerinin daha kolay hale gelmesi için fikir yürütmelerini” söylediğinde hepsi en az birkaç öneride bulundu.
Sözcükler dünyayı anlamlandırmamızda ciddi bir role sahiptir. Yukarıdaki örnekte “üretkenlik” soyut bir kavram olarak kalıyor. Ancak “işlerin kolaylaşması” dendiğinde herkes kendi deneyiminden yola çıkarak çalışma hayatının daha sorunsuz hale gelebilmesi için önerilerde bulunabiliyor.
İkisinde de yönetici aynı şeyi demek istiyor ancak söyleyiş tarzı ve seçtiği cümleler değiştiğinde etki tamamen farklı bir hal alıyor.
Siz de karşılaştığınız problemleri farklı şekillerde ifade etmeye çalışın.
Satışları artırmak yerine “daha çok müşteri kazanmak, daha çok müşterinin dükkana girmesini sağlamak, müşteri ilişkilerini geliştirmek” ifadelerini de kullanabilirsiniz gayet rahatlıkla. Yani bir meseleye farklı sözcüklerle yeniden söylemek çoğu zaman ufkunuzu açar.
2. Varsayımları Aşın
Bir problem ne kadar basit görünürse görünsün, bu probleme mevcut varsayımlarınızla yaklaşırsınız. Bu varsayımların pek çoğu yersiz ve gereksizdir; sizi problemin temel meselesinden uzaklaştırabilir!
Önce varsayımlarınızı açıkça dile getirmeniz gerek. Bir konu hakkındaki varsayımlarınızı kağıt kalem alıp bizatihi yazın. Bu yazım işi meseleyi ve varsayımlarınızı daha net görmenizi sağlar; konuya berraklık getirir. Göreceksiniz ki varsayımlarınızın birçoğunun temeli ve desteği yok.
Örneğin lokanta açmak istiyorsunuz diyelim. Lokanta açarken “Lokantaların menüsü olur.” gibi bir varsayıma sahip olursunuz çok büyük ihtimalle. Ancak bu varsayım üzerinde ciddi ciddi düşündüğünüzde belki de kendi kuracağınız lokantanın “menüsüz” faaliyet göstereceğini fark edeceksiniz ve yaratıcı iş modelleri gelecek aklınıza. Belki de menüyü ve tarifleri müşterilerden alacaksınızdır…
Bunun gibi mevcut varsayımlarınızı gözden geçirmenizi öneriyoruz bir konu hakkında fikir yürütürken.
3. Genel Manzaraya Bakın
Her problem ufak parçalardan oluşur. Yani bir problemi küçük parçalara ayırarak da ele alabilmek mümkündür.
Ancak detaylarda kaybolduğunuzu hissettiğiniz zaman meseleye daha geniş bir perspektiften bakmayı denemelisiniz.
- “Bu neyin parçası?”
- “Bu neye bir örnek teşkil ediyor?”
- “Bunun ardındaki esas neden ne olabilir?”
Başka bir yaklaşım ise meseleyi daha genel ifadelerle dillendirmektir. Örneğin “otomobil” yerine “araç” diyebilirsiniz. Otomobil sonuçta bir araçtır ancak meseleye “araç” olarak bakarsanız işin içine “bisiklet, motosiklet, kamyon ve otobüs” gibi şeylerin de girdiğini fark edersiniz…
4. Problemi Merceğe Alın
Bir üstteki tavsiyeyle paralel olarak diyebiliriz ki her problem, daha büyük bir problemin parçasıdır. Yani bir problemde onlarca ufak problem daha bulunur. Bu da bir problemin unsurlarını mercek altına alıp incelemenin önemine işaret eder.
Yani karşılaştığınız problemin parçalarını detaylı bir şekilde inceleyin.
“Bu unsur sorunun hangi noktasına işaret ediyor?”
“Bunu çözersem problemi hangi aşamaya getirebilirim?”
Yani örneğin “araç” sözcüğü yerine “otomobil” ya da “motosiklet” diyebilirsiniz çözüm ararken. Böylece daha spesifik ve somut çözüm önerileri geliştirme şansınız artar.
5. Farklı Perspektiflerden Bakın
Bir problemi çözmeye kalkışmadan önce meseleye farklı bakış açılarıyla bakmaya çalışın.
Örneğin bir restoranınız var ve satışları artırmaya çalışıyorsunuz diyelim. Bu amacınızı örneğin müşterilerin gözünden de değerlendirin. Satışları artırmak için işletme sahibi olarak fiyatları artırmak isteyebilirsiniz, ancak müşteriler ürün çeşitliliği arttığında fiyat artışına daha çok rıza gösterir.
Bu bağlamda çözmeye çalıştığınız problemi farklı kişilerin gözünden değerlendirin.
- Müşterileriniz
- Potansiyel müşterileriniz
- Ortaklarınız
- Z Kuşağı
- Rakipleriniz
- Arkadaşlarınız
6. Farklı Cümleler Kurun
Problemi formüle etmek, yani tam olarak ifade edebilmenin farklı yolları var.
Örneğin “Bu problemi nasıl çözebilirim?” yerine “Bu problem kaç farklı yolla çözülebilir?” diye düşünürseniz problemin birden fazla çözüm yolu olduğunu görürsünüz.
Olumlu cümleler kurduğunuzda zihniniz daha iyi çalışır. Ancak olumsuz cümleler kurmak zihninizi yavaşlatır. “Sigarayı bırakmak” yerine “daha sağlıklı olmaya çalışmak” ifadesi buna bir örnek.
Sorunları soru cümleleri halinde düşünmek de yine iyi bir yöntem. Zira sorular zihnimizi daha çok çalıştırır, beyin soruyu cevaplamak için daha çok çaba sarf eder. “Daha çok müşteri kazanmak istiyorum.” yerine “Müşteri portföyümü nasıl artırabilirim.” diye düşünmek buna bir örnektir.
“Kitap çıkardım, bunu daha çok kişinin satın almasını istiyorum.”
Bu ifadeyi daha spesifik ve uygulanabilir hale getirmek için şöyle formüle edebilirsiniz:
“Kitabımın kapağını nasıl tasarlarsam daha çok kişinin satın almasını sağlayabilirim?”
7. Problemi İlginç Kılın
Kurduğunuz cümlelerin türünü ve olumlu-olumsuz yapılarına paralel olarak problemi heyecan verici ve ilginç hale getirip ifade etmek de yine yaratıcılığınızı teşvik eder. Eğer bir problem çok sıkıcı görünüyorsa problemi biraz daha ilginç şekillerde ifade edin.
Satışları artırmak… Sıkıcı bir ifade.
Müşterilerin aklını almak… Bu ifade insana ekstra bir enerji ve yaratıcılık sağlar. Sizi kışkırtır.
8. Problemi Tersine Çevirin
Bir problemin çözümünde takıldığınız, hareket edemediğiniz yerde problemi tersine çevirmek işe yarayabilir.
Kazanmak istiyorsanız size neyin kaybettirdiğini öğrenmeniz gerekir.
Satışları artırmakta zorluk çekiyorsanız satışların sabit kalmasına ya da düşmesine neden olan faktörleri bulmalısınız.
Sorunu tersten ele almak çoğu zaman gözünüzden kaçan şeyleri fark etmenizi sağlar.
9. Veri Toplayın
Bir problemin oluşmasına neden olan şeyler, problemin kökenini araştırın. Eğer problem çok soyut görünüyorsa, problemi kavramakta zorlanıyorsanız detayları araştırmak size probleme dair iyi bir kavrama sağlar.
Örneğin eşiniz size şöyle dedi: “Beni hiç dinlemiyorsun.”
Burada çözüm çok muğlaktır.
Ancak eşiniz şöyle diyebilir: “Ben konuşurken benle hiç göz teması kurmuyorsun.”
Bu durumda problemin çözümü daha net bir hal alır.
Yani bir problemle karşılaştığınız zaman şu soruları sorun kendinize:
- Bu konu hakkında bilmediğim neler var?
- Problemin kapsamı ve etki alanı ne?
- Bu konu hakkında daha derinlemesine bilgi edinmek için ne yapmalıyım?
Unutmayın, iyi tarif edilmiş bir problemin yarısı çözülmüş demektir. O nedenle bir sorunla karşılaştığınız zaman o soruna neden olan unsurları dikkatle göz önüne almalısınız.