Cumartesi, Aralık 21, 2024
Ana SayfaKişisel Gelişim YazılarıOkuduklarımızı Nasıl Hatırlarız?

Okuduklarımızı Nasıl Hatırlarız?

Okuduğunuz kitapları hatırlamakta zorlanıyor musunuz?

Kimi insanlar okudukları kitabın her detayını hatırlarken kimileri ise birkaç gün sonrasında söz konusu kitabın adını dahi hatırlamakta zorlanırlar. Kitaplar bizi biz yapan en temel unsurlar olsa da durum budur.

Neden dersiniz?

Çünkü asıl sorun ne okuduğumuz değil, nasıl okuduğumuzdur. Sağlam okuma alışkanlıkları geliştirmemiz -başka bir deyişle aktif birer okuyucu olmamız- yalnızca daha çok kitap okumamıza yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda okuduklarınızı hatırlamamızı da sağlar.

Yazımızda aktif ve pasif okuyucu kavramı tanımlayacak, okuma alışkanlığı kazanmaya ve okuduklarımızın büyük bir kısmını hatırlamaya ilişkin püf noktalarından bahsedeceğiz.

 

Aktif /Pasif Okuyucu Nedir?

Pasif okuyucular her şeyi okudukları an unuturlar. Aktif okuyucular ise okuduklarının büyük bir kısmını zihinlerinde saklarlar. Bir diğer fark ise okudukları kitap sayısının her iki grup üzerinde bırakacağı farklı etkidir. Pasif okuyucular okuma aşkıyla yanıp tutuşsalar da kendilerinden çok daha az kitap okuyanlardan üstün olamazlar. Ancak, aktif okuyucular için durum tam tersidir.

Aktif okuyucular okudukları ölçüde kendilerini geliştirirler. Birikimlerini muhafaza edecekleri zihinsel modeller geliştirir, bu sayede bilginin kalıcılığını daha da artırırlar. Onlar, alt yapısı sağlam ve tutarlı iddiaları/düşünce yapılarını kötü olanlardan ayırt etmeyi bilirler. Çok daha isabetli kararlar alabilir,iyi birer lider olabilirler; öyle ki işlerin büyük kısmını başkalarına yaptırmanın yolunu çoktan bulmuşlardır. Aktif okuyucular sorunları ortaya çıkmadan engelleyebilirler. Aktif okuyucuların bir diğer avantajı ise okuma miktarları ile okuma hızlarının doğru orantılı bir biçimde artış göstermesidir.

Eğitim hayatımız boyunca okuduğumuz kitapları düşünün. Üzerinden ne kadar zaman geçse de çoğumuz onlara ilişkin pek çok şeyi halen daha hatırlarız. Ayrıntılar bulanık olsa dahi temel noktalar, ana karakterler, önemli temalar ve motifler dün gibi aklımızdadır. Neden mi? Bu kitapları pasif bir şekilde okumayız da ondan!

Okuduğumuz her kitabı sesli okumalar, sınıf içi tartışmalar, hatta belki de film uyarlamalarını izlemek vb. etkinliklerle destekler, aktif bir şekilde okuruz. Bu da okuduklarımızı hatırlamamızı sağlar.

 

Okuma Alışkanlığı Nasıl Kazanılır?

Bir konuda eskisinden daha iyi olmak için bilinçli stratejiler geliştirmeniz gerekir. Okumak bilinçli stratejiler geliştirmenin ön koşuludur. Peki, zamanımızın çoğunu okumaya, bilgi depolamaya veya tüketmeye/kullanmaya harcasak da etkin okuma becerileri kazanma konusunda kendimizi bu denli az geliştirebiliyor olmamızın nedeni nedir?

Verimli bir okuma süreci, edindiğiniz bilgiye ilişkin olası sonuçları kaydetmeyi, bu sonuçlar üzerine kafa yormayı ve onları eyleme dökmek adına sağlam bir plana sahip olmayı gerektirir. Yazımızda okuduğumuz her sayfadan maksimum fayda elde etmenin yollarından bahsedeceğiz ama ilk önce okumaya ilişkin şu gerçekleri bir kez daha vurgulayalım:

  • Kalite miktardan daha önemlidir. Haftada yalnızca tek bir kitap okusanız dahi bunu kitabınızın hakkını tam olarak vererek yaptığınızda bir kütüphane dolusu kitap okuyan birinden dahi avantajlı olur, okuduklarınıza ilişkin çok daha fazla şey hatırlarsınız.
  • Hızlı okuma tekniği saçmalıktan ibarettir. Hızlı okumanın tek yolu her geçen gün daha fazla kitap okumaktır.
  • Kitap özetleri asıl noktayı kaçırmanıza sebep olabilir. Çevrim içi ortam kitaplar konusunda sıfır deneyime sahip genç yaştaki kişiler tarafından yazılmış kitap özetlerine erişim sağlamak adına uçuk fiyatlar talep eden web siteleri ile doludur. Bu, bedava sunulan bir hizmet de olabilir. Ancak yine de söz konusu özetler okuma zevkini elinizden alacağı gibi okuduklarınızdan bir şeyler öğrenebilme fırsatını da tümden yitirmenize sebep olabilir.
  • Okumak için web uygulamalarına veya farklı araç gereçlere ihtiyacınız yoktur. Bir defter ve bir kaleme sahip olmanız yeterli olacaktır.
  • Sıkıcı bulduğunuz şeyleri okumaya uğraşmayın.
  • Bir kitabı bitirip bitirmemek kişinin kararına kalmıştır. Sayısız kitaba başlamalı ancak çok azını bitirmelisiniz.

 

Kitap Okumadan Önce Nasıl Bir Hazırlık Yapılmalıdır?

Okuma süreci ciddi bir hazırlık gerektirir. Okuma öncesi yapacağınız bu hazırlık okuduklarınızı hatırlama konusunda sandığınızdan çok daha büyük bir etkiye sahip olabilir.

 

1)Okuyacaklarınızı filtreleyin.

Kitap okumanın belirli bir kuralı yoktur. Herkes okuyor diye en çok satanlar listesinin başa çekenlerini, klasikleri ya da herkesin öve öve bitiremediği kitapları okumak zorunda da değilsiniz. Aksine başkalarının okumayı tercih etmeyeceği şeyleri okumanın avantajı büyüktür. Artık okul sıralarında olmadığınızdan öğretmenlerce hazırlanmış bir okuma listesine uymaya çalışmanıza da gerek yoktur. Zamana karşı durmayı başarmış, ilgi uyandırıcı veya mevcut durumunuzla birebir uyum arz eden eserleri okumaya odaklanmalısınız.

Bir kitap ne denli ilgi çekici ya da hayata dair olursa içeriğini hatırlama ihtimaliniz o denli artar.

Eski zamanlarda yazılmış veya başka dillerden Türkçe’ye çevrilmiş kitaplar söz konusu olduğunda ise hangi versiyonun en iyisi olduğunu bilmeniz gerekir. Orijinal metne en yakın içeriğe sahip olan ve herkesin anlayabileceği modern bir dille yazılmış kitaplar en iyi seçenek olarak kabul edilir.

 

2)Okuyacağınız kitabın konusunu öğrenin.

Kitap okumadan önce yapmanız gereken işlerden bir diğeri ise kitaba ilişkin bir ön araştırma yapmaktır. Bazı kitaplar – örneğin John Kennedy Toole tarafından yazılmış “Alıklar Birliği” kitabı ile Sadık Hidayet’in kaleminden çıkan “Kör Baykuş” yazarın hayatı hakkında az da olsa bilgi sahibi olduğunuz vakit çok daha farklı bir anlam ifade edebilir.

Eski dönemlerden kalma kitapları okumadan önce tarihsel bağlamı anlamaya çalışmalısınız. Tarihine vakıf olmadığınız ülkelere ait kitaplar söz konusu olduğunda ise kültürel bağlama odaklanmak esastır. Bu süreçte kendinize şu soruları sorabilirsiniz:

  • Yazar bu kitabı niçin yazmıştır? (Özel bir amacı var mıdır?)
  • Yazarın geçmişine/hayatına ilişkin bilginiz var mı?
  • Yazarın bu kitap dışındaki eserleri nelerdir?
  • Kitap nerede yazılmıştır?
  • Kitap nasıl bir politik, ekonomik ve kültürel dönem içinde yazılmıştır?
  • Kitap başka dillere çevrilmiş midir ya da yeni bir baskısı yapılmış mıdır?
  • Kitabın yazım sürecine damgasını vurmuş önemli bir olay – savaş, ekonomik bunalım, lider değişikliği, ya da yeni bir teknoloji – var mıdır?

 

3) Okuma amacınızı belirleyin.

Bir kitabı ne için okursunuz? Eğlence amaçlı mı? Hakkında herhangi bir şey bilmediğiniz bir durumu veya kişiyi daha iyi anlayabilmek için mi? İşinizde yükselmek ya da sağlığınızı düzeltmek için mi? Yoksa herhangi bir beceri edinmek veya sağlam bir iş kurmak için mi?

Okuyacağınız kitaptan ne öğrenmek istediğiniz hakkında da fikir sahibi olmalısınız. Tek amacınız sonsuz bir bilgi birikimine sahip olmaksa hiçbir yere varamayacaksınız demektir.

 

4)Okuyacağınız kitabı hızlıca gözden geçirin.

Bir kitabı okumaya başlamadan önce (özellikle de kurgusal olmayanları) konusu hakkında fikir edinmek için dizin, içerik sayfası, ön söz ve kapak sayfalarına şöyle bir göz atmalısınız. Kaynakça bölümü de söz konusu kitabın içeriğine ilişkin fikir verebilir. En iyi yazarlar, yazacakları tek bir roman uğruna sayısız kitap okuyan kişiler arasından çıkar; bu yüzden iyi araştırılmış bir kitabın ilginç metinlerle/kitaplarla dolu bir kaynakça bölümü vardır. Kitabı okuduktan sonra bu bölümü inceleyebilir ve buradan yararlanarak okuyacağınız bir sonraki kitabı/kitapları belirleyebilirsiniz.

 

5)Kendi hayatınızla bağ kurabileceğiniz kitapları seçin.

Her daim pratik bir çözüm sunmasa da kitapları içinde yaşadığımız hayatla veya koşullarımızla bağdaştırmamız avantajlı olabilir. Kitaplar, yeni deneyimler kazandırmanın bir adım ötesine geçip okuyucusunu deneyimin öznesi haline getirebildikleri vakit çok daha büyük bir etkiye sahip olurlar.

Kitap seçerken mevcut durumunuza bakmalı ve zorlukların üstesinden gelmenize yardımcı olabilecek türden kitaplara ya da yazarlara yönelmelisiniz. Durumunuz ne denli vahim olursa olsun fark etmez. Unutmayın, birileri bir zamanlar tam da sizin gibiydi. Birileri günün birinde tam da sizin hissettiğiniz duyguları hissetmiş, sizinle aynı şeyleri düşünmüş ve düşüncelerini kelimelere dökmüştü. Bu özel kitaba ulaşmak ve içeriğinde kendinizi bulup az da olsa mutlu olmak istemez misiniz?

Nasıl mı?

  • Okuyacağınız kitabı seyahat/tatil yerinize göre belirleyin. Kitabınızı bulunacağınız konumla bağdaştırın. Tatilinizi Amerika’da mı geçireceksiniz? O halde Jack Kerouac(Amerikalı yazar-Yolda kitabıyla ünlüdür) okuyun; İtalya için Machiavelli; Montaigne’nin Denemeler’i ya da Ernest Hemingway, Fransa için Fransız romancı Georges Perec kitapları okuyun. Edebi açıdan önem arz edecek bir coğrafyaya seyahat etmiyor musunuz? O halde Vladimir Nabokov(Lolita, Pnin,Ada ya da Arzu…)veya Henry Thoreau(Walden,Sivil İtaatsizlik…) okuyun.
  • Kaygı ve kederle başa çıkmak için Paul Kalanithi’nin “Son Nefes Havaya Karışmadan” adlı kitabını ya da Cheryl Strayed’in “Meşale”sini okuyun.
  • Ölüm korkunuz mu var? (Bu hepimizin başına gelebilir) Seneca’nın “Yaşamın Kısalığı Üzerine” veya Theodore Zeldin’in “İnsanlığın Mahrem Tarihi” kitabını okuyun.
  • Sıkıntılarla başa çıkmak mı istiyorsunuz? İşinizi mi kaybettiniz? Marcus Aurelius’un “Kendime Düşünceler” kitabı ile Ryan Holiday’in “Engel Yolun Kendisidir” adlı eserini okuyun.
  • Çalışma performansınızdan memnun değilseniz, Seth Godin tarafından yazılmış “Kilit Adam”ı ya da Robert Greene’in “Ustalık” veya Mihaly Csikszentmihalyi’nin “Akış: Mutluluk Bilimi” adlı eserlerini okuyun.

Keşke doktorlar reçetelere ilaçlar kadar kitapları da yazabilselerdi, ne güzel olurdu değil mi? Zira kitaplar da en az ilaçlar kadar güçlü birer tedavi aracı olabilirler.

 

Okuduklarımızı Nasıl Hatırlarız?

Bu bölümde listeleyeceğimiz ipuçlarını takip ederseniz, okuduklarınızın çok daha büyük bir kısmını hatırlayabileceksiniz.

 

1)Not alın.

Not almak okuduklarınızı mantık süzgecinden geçirmeniz ve içselleştirmeniz adına atacağınız önemli bir adımdır.

Not almada kullanabileceğiniz en elverişli teknik ise sizin için en işlevsel ve en kolay olanıdır. İnternette yüzlerce sistemden bahsedilir, ancak size düşen bunlardan birini seçmek ve kendi sisteminizi oturtuncaya kadar söz konusu yöntemi kullanmaktır. Bazı insanlar ayrı bir not defteri kullanır, bazıları notlarını direkt olarak kitap üzerine yazmayı tercih eder. Kimileri ise dijital sistemlerden yararlanırlar. Not tutma işi düzenli yapıldığı vakit faydalıdır, bu durum hem okuyucular hem de yazarlar için geçerlidir.

O halde okuduğunuz kitabın her bölümü için kısa bir özet yazmak ya da anlamlı bölümleri veya kelime öbeklerini direkt olarak kopyalamakla işe başlayın. Düşüncelerinizi nasıl basitçe kağıda dökebileceğinizden emin değil misiniz? Böyle durumlarda birinin sizi şöyle bir dürtüp okumayı bitirdiğiniz bölümü kendisine açıklamanızı istediğini hayal edin. Unutmayın, bu kişi söz konusu kitabın tek bir satırını dahi okumamıştır, dahası kitaba dair en ufak bir fikri de yoktur. Okuduklarınızı bu kişiye nasıl anlatırdınız?

Bu soruya verecek net bir cevabınız yok mu? O halde ünlü yazar Robert Greene’in not almaya ilişkin şu tavsiyelerine kulak verin:

“Okuduğum her kitapta kendi eserlerimde de-stratejilerimi ve hikayelerimi yaratmak için- kullanılabileceğim temel unsurların peşine düşerim. Kitap okuduğum esnada önemli paragrafların veya bölümlerin altını çizer, yanlarına ufak tefek notlar alırım. Okumayı bitirdikten sonra kitabımı bir hafta kadar bir kenara bırakır ve yeni projem için kullanılabileceğim ders niteliğindeki bu bilgiler ve kilit hikayeler üzerine derinlemesine düşünürüm. Daha sonra geri döner bu önemli bölümleri de notlarıma eklerim.”

Kitap okurken her bir bölümün özetini çıkarın. Özetinizi bölüm sonlarına yazmaya özen gösterin. Bu sayede okuduklarınızı sentezleme şansına sahip olursunuz. Ertesi gün kitabınızı yeniden elinize aldığınızda ilk iş olarak bu özeti okur ve zihninizi kitabınızın yeni bölümü için hazırlarsınız.

Mutlaka okuyun: Not Alma Alışkanlığı Neden Önemlidir? Nasıl Kazanılır?

 

2)Odaklanın.

Okuyacağınız zamanı belirleyin ve bu süre zarfında okumak dışında hiçbir şeyle ilgilenmeyeceğinize söz verin. Twitter’a bakmak yok. E-postanızı kontrol etmek yok. Cep telefonunuza şöyle bir göz atmak yok. TV izlemek yok. Oturup öyle boş boş bakınmak da yok. Bir kitabı anlamak ve özümsemek-özellikle de kitabın konusu yoğun veya karmaşıksa-odaklanmayı gerektirir. Unutmayın, hedefimiz aktif okumadır. Aktif okuma için odaklanmanız ve yazarla etkileşime girme yeteneğine sahip olmanız gerekir.

Bir kitabın sessizlik içinde, saatler boyu, rahatsız edilmeksizin okunması insanların okudukları kitabı kendi hikayeleriyle bağdaştırmalarına, kendilerine has çıkarımlar yapmalarına, analojiler belirlemelerine ya da kendi fikirlerini geliştirmelerine ön ayak olacaktır. Bu sayede derinlemesine okur, derinlemesine düşünürler.

Bir hayli zor ya da uzun bir kitaba odaklanmaya mı çalışıyorsunuz? O halde günde sadece 25 sayfa okumayı deneyin. Zorlu bir metni parçalara ayırmanız yalnızca birkaç dakikanızı alır. Uzun bir kitabı bu şekilde tamamlamak aylarınızı alabilir, ancak kitabınızı gerçek bir odaklanma ile üstelik bir an olsun sıkılmadan bitirmiş olursunuz.

 

3)Kitap üzerine işaretlemeler yapın/yazılar yazın.

Çocukluğumuzdan itibaren bizlere kitaplara kutsal bir eşya muamelesi yapmamız öğretilmiştir – sayfaları katlamak ya da kitap üzerine yazı yazmak hiç de hoş karşılanmaz. Ancak, okuduklarınızı hatırlamak istiyorsanız, kitapları el değmemiş haliyle tutmamak gerektiğini öğrenmelisiniz. Bunun yerine, kitap üzerine olabildiğince çok not yazmaya odaklanın. Ne kadar çok yazarsanız, okuma sırasında zihniniz o kadar aktif olur.

Bağlantıları ve birbirine bağlı düşünceleri not edin, önemli pasajların altını çizin ve yazarla diyalog kurmak gibi bir alışkanlık edinin. Kimi okuyucular kendi anahtar sayfa dizininizi oluşturmanızı veya kısaltmalardan yararlanmanızı da önermektedir. (Örneğin, güzel bir anlatıma rastlarsanız yanına “GD”(güzel dil) yazabilirsiniz).

Bir kitap üzerine yapacağınız ilk işaretleme ya da yazacağınız ilk yazı garip bir deneyime dönüşebilir, ancak uzun vadede zengin bir kavrayış geliştirmenizi ve yazarla sağlam bir bağ kurmanızı sağlayacaktır.

 

4)Okuduklarınızı zihninizde canlandırın.

Okuduklarınızı resmederek yalnızca okuduklarınızı değil, farklı pek çok şeyi hatırlamanız mümkündür. Kitap okurken önemli bir pasaj veya kavramla mı karşılaştınız? O halde şöyle bir durun ve onu zihninizde canlandırmaya çalışın. Resminizi olabildiğince net ve ayırt edici hale getirin. Bu resim hafızanıza kazınacak, okuduklarınızı asla unutmamanızı sağlayacaktır.

 

5)Zihinsel bağlar kurun.

Kitaplar dış dünyadan bağımsız(dış olay ya da etkilerin uzağında) var olamazlar. Kitapta yer alan her kavram pek çok farklı gerçek ya da olay ile ilişkilidir. Bu nedenle, kendimize özgü bağlantılar kurmak adına çaba göstermemiz okuduklarımızı daha iyi hatırlamak için kullanabileceğimiz bir diğer verimli yoldur.

Okur ile yazar arasındaki bağ her daim simbiyotiktir, yani birbirini tamamlayıcı/birbirine bağımlı bir niteliktedir. Hem entelektüel hem de sanatsal açıdan durum budur. Bir yazarın kaleminden dökülenler okuyucunun zihninde bir katalizör görevi görür ve yeni anlayışlara, çağrışımlara, algı biçimlerine, hatta kimi zaman da tezahürlere ilham kaynağı olur. Algıları açık, dikkatli ve eleştirel bir okuyucunun varlığı, yazarı daha çok çalışmaya teşvik eder. Yazara yeni ifade biçimlerini keşfetme, eski ve kalıplaşmış düşünce yapılarını yıkma ya da keşfedilmemiş hatta kimi zaman tehlikeli dahi olabilecek bölgelere girme konusunda cesaret verir.

 

6)Zihinsel modeller oluşturun.

Zihinsel modeller okuduklarımızı daha iyi anlamamızı sağlar. Zihinsel modellerden yararlanmak için aşağıda listelediğimiz yöntemleri kullanabilirsiniz.Bunun için başlıklar eşliğinde listeleyeceğimiz soruların cevabını bulmanız yeterlidir:

  • Onay yanlılığı: İnsanlar, yeni bilgileri mevcut inançlarını destekleyecek şekilde yorumlama eğilimindedir. Bu olguya onay yanlılığı adı verilir. Bu noktada kendinize şu soruları sormalısınız: Okuduğum kitabın hangi bölümlerini görmezden geliyorum? Kitap görüşlerimi doğrular nitelikte mi?(Peki, bu doğrulama gerçeği yansıtıyor mu yoksa yalnızca görmek istediklerinizi mi görüyorsunuz?)
  • Bayes teoremi: Bir olayın meydana gelme olasılığının, olaya yönelik ek bilgi edinilmesi halinde nasıl değişeceğini gösteren bu teoreme ilişkin sorular ise şunlardır: Bu kitabın ışığı altında hangi görüşlerimi değiştirmeliyim? Kitaptan edindiğim bilgileri kullanarak dünya görüşümü nasıl güncelleyebilirim? Unutmayın, gerçekler değiştiğinde fikirleri de yeni gerçeklere göre değiştirmek/güncellemek gerekir.
  • Pareto prensibi: 80/20 kuralı olarak da bilinen bu prensip sonuçların %80’inin çabaların %20’sinden kaynaklandığını ifade eder. Prensibe ilişkin sorular ise şunlardır: Bu kitabın en önemli bölümleri veya en çok bilgi içeren kısımları hangisidir? Bu kitapta geçen kelimelerin %99’unu atmak zorunda kalsaydım, geriye ne kalırdı? Çoğu yazar, belirli bir kelime veya sayfa sayısına ulaşmayı hedefler, bu da kimi zaman abartılı ifadelere, boş düşüncelere yani yazarın nihayetinde eline yüzüne bulaştıracağı vasat bir anlatıma sebep olur. Kurgusal olmayan en iyi kitaplar dahi fikirlerini olması gerekenden çok daha fazla sayıda sayfayla ifade eder. Okuyucunun amacı asgari çaba ilkesine sadık kalmak, az kelimeyle çok şey anlatan kitaplara yönelmek olmalıdır. (Pareto prensibinin kurgusal kitaplar için daha az uygulanabilir bir yöntem olduğu gerçeğini aklınızdan çıkarmayın.)
  • Avantaj: Okuduğum kitaptan çıkaracağım dersler sayesinde orantısız bir avantaj elde etmek için nasıl bir yol izlemeliyim? Bu yeni bilgiden somut biçimde yararlanabilir miyim?
  • Teşvikler: Bir karakteri ya da yazarı motive eden şey nedir? Neyin peşindedirler? Amaçları nelerdir? Yaratıcı yazma derslerinde öğretilen ilk şey karakterlere bir şeyi anında istemeyi öğretmektir. Talep edilen şey bir bardak su olsa dahi durum değişmez. Modern yaşamın anlamsızlığıyla felç olan karakterler dahi zaman zaman su içmeye ihtiyaç duyar.
  • Kullanılabilirlik yanlılığı: Kullanabilirlik yanlılığı, kararlarımızı son bilgilerin ışığı altında alma eğilimimizi ifade eder. Son zamanlarda okuduğum kitaplar sonraki okumalarımı ya da dünyayı algılayış şeklimi değiştiriyor mu? Modern deneyimlerim okuma alışkanlıklarımı nasıl şekillendiriyor? Sırf çarpıcı ve unutulmazlar diye bir kitabın bazı bölümlerine aşırı anlam yüklüyor muyum?
  • Stereotip oluşturma eğilimi: Yazarı, karakterleri veya kitabın genelini bilinçsizce de olsa belirli bir kategoriye dahil ediyor muyum? Yazar karakterlerini basmakalıp hale mi getiriyor? Unutmayın, söz konusu olan edebiyat ya da kitap okuma olduğunda stereotiplere de kalıplaşmış düşüncelere de yer yoktur.
  • Sosyal kanıt: Sosyal kanıt – kitabın baskı sayısı, satış oranı, en çok satanlar listesine ilişkin durumu, okur görüşleri – bir kitaba ilişkin algımı nasıl etkiler? Yazar okuyucuları manipüle etmek adına sosyal kanıtın gücünden yararlanıyor mu? Yazarların en çok satanlar listesinde yer alması alışılmadık bir durum değildir-ki bu durum kayda değer miktarda satış yapılmasını sağlayan sosyal kanıtların da ortaya çıkmasını sağlar. Sonuç olarak, vasat kitaplar dahi günün birinde popüler hale gelebilir. Neyse ki bilinçli okuyucular iyi ile kötüyü birbirinden ayırt edebilir ve okuyacakları kitapta nelere dikkat edeceklerini iyi bilirler.
  • Anlatı/Öyküleme içgüdüsü: Yazar, tutarlı bir anlatı oluşturmak adına gerçekleri çarpıtıyor mu? Bu, biyografi, anı veya tarihsel metinlerde sıkça rastlanan bir durumdur. Anlatı/Öyküleme, doğal ve kaçınılmaz bir dürtüdür, bir şeylerin meydana geliş biçimine ilişkin tutulacak kayıt yalnızca ait olmadığı bir kültürde yapıldığı vakit sorun yaratır. Anlatı, bir meta-koddur, evrensel bir adımdır ve yalnızca gerçek olayları öykü formatında aktarmak istediğimiz durumlarda sorun teşkil eder. Gerçek olayları aktarma konusunda anlatılara biçilen bu değer gerçek olayların da tıpkı hayali senaryolar misali yaşamın tutarlılığını, bütünlüğünü ya da sona erişini gözler önüne serecek nitelikte olmasına ilişkin arzumuzdan doğar. Gerçek olayların da hayali olaylara dair öykülerin biçimsel özelliklerine sahip olduğu düşüncesi kaynağını isteklerimiz, hayallerimiz veya düşlerimizden alır. Bu bilgilerin ışığı altında, okuduğunuz her kitapta şu soruların da cevabını aramalısınız: Dünyayı/hayatı başı, sonu, giriş ve gelişme bölümü olan tutarlılıkla yazılmış bir hikayeler bütünü olarak algılayabilir miyim? Yoksa hayat daha çok yıllıklar veya vaka kayıtları misali başı sonu olmayan olay örgülerinden ibaret bir dizin olarak mı karşıma çıkar? Ya da içinde yaşadığımız bu dünya akla mantığa sığmayacak bir hikayeler bütünü müdür? 
  • Hayatta kalma yanlılığı: Kurgusal olmayan bu kitap gerçekliğin bir temsili midir? Yoksa yazar temel bileşenleri hesaba katma konusunda başarısız mı olmuştur? Hayatta kalma yanlılığı iş, kişisel gelişim ve biyografi kitaplarında sıklıkla görünür. Başarılı bir birey veya işletmeye yönelik her durum bir istisna değil, kural kabul edilir.
  • Kullanışlılık: Kitap okuyuculara pratik tavsiyelerde bulunuyor mu? Hangi noktadan sonra faydasız kalıyor? 

 

7)Sıkıldığınızda okumaya ara verin.

Okumayı gerçekten seven insanlar vasat bir kitabın sonunu asla getiremezler.

Schopenhauer’un da bir zamanlar söylediği gibi “Bir insan kötü bir kitaba bir iki sayfadan fazla katlanamaz: Kötü kitaplar entelektüel bir zehirdir; zihni yok eder.” Hayat kötü bir kitabı bitirmeye harcanmayacak kadar kısadır.

Bu işkenceye katlanmamak adına “50 Kuralı” nı uygulayabilirsiniz.  Bu kural bir kitabın ilk 50 sayfasını okumanızı ve tamamını bitirmeye değip değmeyeceğine okuduğunuz kısma göre karar vermenizi gerektirir.

50 sayfayı devirdiğinizde dahi ilgilendiğiniz tek şey kimin kiminle evlendiği ya da katilin kim olduğu ise vakit kaybetmeksizin son sayfaya gidin ve merakınızı giderin. Aradığınızı son sayfada bulamadınız mı? O halde cevabı sondan bir önceki sayfada ya da daha öncekilerde arayın. 50 Kuralı’nın ilginç bir özelliği daha vardır: 50 yaşın üzerindeyseniz, yaşınızı 100’den çıkarır ve bir gün boyunca çıkan sonuç kadar sayfayı okumaya odaklanırsınız. Sonuçta elde edilen bu sayı -her yıl azalsa da-elinizdeki kitabı fütursuzca terk etmeden evvel okumanız gereken sayfa sayısını gösterir. 100 yaşına girdiğinizde ise bir kitabı yalnızca kapağına göre değerlendirebilirsiniz.

Bir kitaptan sıkıldıysanız, okumayı tamamen bırakmadan önce bir başka kitaba geçip okuma sürecine ara vermeyi deneyin-bu özellikle standartların altında kitaplar için geçerli bir durumdur. Yalnızca okul materyalleriyle baş başa kaldığınız durumlarda çok daha fazla sıkılabilir, okumaktan tümden vazgeçebilir ya da hayal kırıklığından kaynaklanan bir yılgınlıkla eylemsizliği tercih edebilirsiniz. Burada temel nokta okuma eyleminden ziyade belirli bir kitaptan sıkılmış olduğunuzu fark etmektir. Bu sayede, verimli bir okuma deneyimi geçirme ihtimaliniz artar ve altın değerindeki bilgilere kendi mantığınızla birebir uyumlu, deneme-yanılma-tabanlı araştırmaların neticesinde ulaşmış olursunuz.

 

8)Öğrenme odaklı olun.

Çoğu insan bilgiyi kullanmanın öğrenme süreci ile aynı şey olduğuna inanır. Halbuki hiçbir fikir gerçeklerin ötesine geçemez.

Öğrenme sürecinin temelini derin bir düşünme süreci ile geri bildirimler oluşturur. Fikirler deneyimlerimiz üzerinden elde edilir. Bu nedenle, bir şeyler okur, ancak okuduklarınız üzerine düşünmek için yeterince zaman ayırmazsanız, tutarsız çıkarımlarda bulunmanın ötesine geçemezsiniz.

Kitap okuma amaçlarımızdan biri de dünyayı yazarın gözünden görmek ve onunla birlikte bir düşünce yolculuğuna çıkmaktır. Bu sayede hem yazara ait çıkarımlara vakıf olur, hem de onların ne zaman işe yarayacağına ya da ne zaman başarısız olacağına ilişkin fikirler geliştirebiliriz.(Bu kitaptaki ayrıntıların fazla olmasının doğal bir sonucudur).

 

9)Öğrendiklerinizi hayata geçirin.

Diyelim ki kitabınızı bitirdiniz. Peki, şimdi ne olacak? Öğrendiklerinizi pratiğe nasıl dökeceksiniz? Bu noktada, “yazarın söylediği her şeyi eksiksiz uygulamayalım” vb. bir dürtü ile hareket etmeyin. Planınızı yapın ve kitaptan çıkaracağınız temel derslerin ne olacağına karar verin.

Okumak tek başına yeterli değildir. Edindiğiniz bilgiyi uygun bir bağlama da yerleştirmelisiniz. Öğrendiğiniz bilgi ne işinize yarar? Ne zaman işlevsel ne zaman gereksizdir? Hangi alanlarda uygulanabilir? Anahtar değişkenleri nelerdir? Sorulacak soruların listesi böylece uzar gider. Okuduklarınız sayesinde öğrendiğiniz her şeyi bir an önce uygulamaya bakın, bu sayede bilginin kalıcılığını artırır, çok daha anlamlı bir öğrenme süreci deneyimlersiniz.

 

10)Feynman tekniğinden yararlanın.

Feynman tekniği adını Nobel Ödüllü fizikçi Richard Feynman’dan almıştır. Bu tekniği garantili öğrenmenin algoritması olarak da düşünebilirsiniz. Tekniğe göre kalıcı bir öğrenmenin dört basit adımı vardır: Bir konsept belirler; bunu bir başkasına öğretir; anlaşılmayan noktalarını tanımlar, kaynak materyale geri döner; gözden geçirir ve gerektiğinde içeriği basitleştirirsiniz.

Başkalarına bir şeyler öğretmek, bilginin kalıcılığını sağlamanın en güçlü yollarından bir tanesidir. Öğretme eylemi, Feynman tekniğinin temelini oluşturur.

Bir kitabı tamamladıktan sonra, en yakınınızdaki (en istekli) kişiyi alır ve ona kitaptan ne öğrendiğinizi anlatırsınız. Edindiğiniz bu bilgilerin sizi için ne anlam ifade ettiğini de açıklamalı, muhatabınızı yazarın mantığı çerçevesinde yönlendirmelisiniz. Kulağa basit geliyor değil mi? Ancak,işin içine girdiğinizde hiç de kolay olmadığını anlayacaksınız.

Etrafınızda okuduklarınızla ilgilenecek kimse yok mu? O halde kendi kendinize konuşmayı deneyin. Deli olduğunuzu düşünseler de bu yöntemi uygulayın.

İşe yaramadı mı? Çevrim içi platformları kullanın ve kitap üzerine yazdığınız incelemeleri yayımlayın. Sanal okuma gruplarına katılmanız da faydalı olacaktır.

Schopenhauer’a kulak verin: “Okuma esnasında başkaları bizim için düşünür, bizler yalnızca bu kişilere ait zihinsel süreci tekrarlarız”.  Bu durumdan kaçınmak için ise okuduklarınıza ilişkin bireysel görüşleriniz üzerine düşünmeniz ve geri bildirimlere karşı nasıl bir duruş sergileyeceğinizi belirlemeniz gerekir.

 

11) Notlarınızı kategorize edin.

Not almanın öneminden daha önceki bölümlerde bahsetmiştik. Ancak not almak kadar aldığınız notları düzenli tutmak da önemlidir. Notlarınızı – kitap, yazar, konu ya da okuma zamanına göre kategorize etmenin sayısız yolu vardır. Gelecekte bu notlara rahatlıkla ulaşabildiğiniz sürece hangi sistemi kullandığınız önemli değildir.

Okuduklarınızdan öğrendiklerinize ilişkin düzenli bir dosyalama sistemine sahip olmanız sizlere bir fikre ya da ilhama ihtiyacınız olduğunda veya bir düşünceyi doğrulamak istediğinizde danışılabileceğiniz paha biçilmez bir kaynak sunar. Bu sayede kriz, belirsizlik veya ihtiyaç durumlarında atıfta bulunacağınız bir bilgelik kılavuzuna sahip olursunuz. Bunun ne denli değerli bir şey olduğunu tahmin edemezsiniz.

Okuduklarınızın doğal bir sonucu olarak hiçbir zaman hiçbir duruma hazırlıksız yakalanmazsınız, herhangi bir sorunun nasıl ele alınacağı konusunda asla tereddüt etmezsiniz. Elbette ki okumak size tüm cevapları sunmaz, ama çoğu durumda aksi halde karanlık olacak bir yolu aydınlatır.

Notlarınızı nasıl kategorize edersiniz?

  • Konu, yazar veya okuma zamanına göre ideal olarak düzenlenmiş dizin kartları kullanın. Dizin kartları istenilen yere taşınabilir.
  • Yine konu, yazar veya okuma zamanı baz alınarak düzenlenmiş kişisel bir not defteri edinin.
  • Evernote, OneNote veya Microsoft Word vb. dijital sistemlerden yararlanın. Dijital sistemler, aranabilir olma avantajına da sahiptir, dolayısıyla zaman kaybını önler ve notlarınızı çok daha erişilebilir kılar.

Aldığınız notları okumak ve gözden geçirmek için zaman ayırmayı ihmal etmeyin.

 

12)Gerektiğinde aynı kitabı tekrar okumaktan çekinmeyin.

İyi kitaplar bir kereden fazla okunmalıdır. Okunacak pek çok kitap olduğundan bir kitabı yeniden okumanız zaman kaybı gibi görünebilir, ancak bu öğrenme sürecinin yanlış yorumlanmasından kaynaklanır. İyi bir kitabı yeniden okumaya başlamak için en iyi zaman bitirdikten hemen sonrasıdır. Burada amaç mümkün olduğunca çok kitap okumak değil; okuduklarınızdan olabildiğince çok yararlanmak, yani bilgelik kazanmaktır.

Bir kitap zihninizde kalıcı izler bıraksın istiyorsanız, iyi kitapları tekrar tekrar okumalısınız. Tekrarlar, kitaba ilişkin kalıcı anılar yaratmanın kilit noktasını oluşturur. Seneca’nın söylediği gibi: “Okuduklarınızın zihninizde kalıcı bir yer edinmesini istiyorsanız, dehası tartışma götürmeyecek yazarlarla haşır neşir olmalı,kendinizi/zihninizi olabildiğince beslenmelisiniz.”

Kitaplar en değerli servetinizdir ve nesilden nesile ya da ulustan ulusa aktarılan kültürel mirasımızı oluştururlar. En eskisinden tutun da en yenisine kadar tüm kitaplar kütüphanelerimizdeki varlığını doğal olarak ve elbette ki haklı gerekçelerle sürdürmektedir. Üstelik bu kitaplar okunmak için yalvarmaz, ancak okuyanı aydınlatır ve sağduyusunu geliştirirler. Yazarları ise insanlık üzerinde krallardan veya imparatorlardan daha büyük bir etkiye sahip nüfuzlu kimseler olarak anılırlar.

Siz de bu servetin kıymetini bilmeli, aktif okumayı hayatınızın ayrılmaz bir parçası haline getirmelisiniz. Unutmayın, okuduklarınızı hatırlamak sizi daha da zenginleştirecektir.

 

İlginizi çekebilir

Daha Fazla Kitap Okumanın 8 Yolu
Mutlaka Okumanız Gereken Kitaplar
Mutlaka Okunması Gerekenler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

En Çok Okunanlar