Evernote bir not alma uygulaması. İnternette gözünüze çarpan yazıları, videoları bu uygulamaya kaydediyorsunuz ve dilediğiniz zaman erişim sağlıyorsunuz. Yani bir tür dijital ajanda olarak düşünebilirsiniz Evernote’u.
Instagram ya da Snapchat kadar heyecan verici bir uygulama olmadığı da doğru. Tiktok ya da Instagram gibi bir büyüme stratejisine de uygun olmayan Evernote kurulduğu ilk dönemlerde iflasın eşiğine geldi.
Peki nasıl oluyor da bugün Evernote’un 75 milyon kullanıcısı var? Şirket neden milyarlarca dolar değerinde?
Evernote CEO’su Phil Libin, Evernote’un bir not ve link biriktirme uygulamasından daha fazla bir şey olduğunu ifade ediyor. Phil Libin, Evernote’u ikinci bir beyin olarak tanımlıyor. Daha mutlu ve daha üretken olmak için kaydedilen içeriklerin nasıl kullanıldığına odaklanan Evernote, insanların içerik tüketimini optimize etmeye büyük önem veriyor.
Bu yazımızda Evernote’un kuruluş ve başarı öyküsünü detaylı bir biçimde inceleyeceğiz.
Evernote İlk Yatırım Macerası
Phil Libin’in anlattıklarına göre Evernote 2009 yılına kadar resmi bir yatırım almadı. 2007 ve 2008 yılında ise sosyal medya uygulamaları ve web sitesi fikirlerinin havada uçuşmaya başlamasıyla (Facebook sayesinde tabii ki) Evernote bu durumdan olumsuz etkileniyor.
“Evernote olarak her zaman sadece bizi birkaç hafta götürecek kadar paramız oldu. Sürekli kendi cebimizden, arkadaşlarımızdan ve ailemizden aldığımız parayla döndürüyorduk Evernote’u.”
Evernote, 2008 ekonomik krizinde bir yatırımcıdan alınan para sayesinde iflasın eşiğinden döndü.
Tüm umutlar suya düşmek üzereyken İsveçli bir Evernote kullanıcısı, bu uygulamanın hayatını değiştirdiğini, hayatını daha keyifli ve verimli hale getirdiğini söylemek için e-mail attı.
“Bu e-mail beni mutlu etti. İsveç’teki bir yabancıya katkımız dokunmuşsa bu bile yeterlidir diye düşündüm. Ancak yeterli değildi. Bana e-mail atan bu İsveçli kullanıcı bir hafta içinde Evernote’a tam 500.000 dolar yatırım yaptı. Bu para ise bizi uzun bir süre ayakta tutmaya yetti.” diyor Phil Libin.
Bu noktadan sonra işler Evernote için iyileşmeye başladı.
Evernote’un ilk 1 milyon kullanıcıya ulaşması 446 gün sürdü. 2 milyon kullanıcıya ulaşmak ise 222 gün sürdü. 3 milyon kullanıcı 133, 6 milyon kullanıcıya ulaşmak ise sadece 52 gün sürdü. Bugün Evernote’a her gün ortalama 25.000 kişi üye oluyor.
Peki ilk bir milyon kullanıcıya nasıl ulaşıldı? Snapchat ya da Instagram gibi görsel ve eğlence içerikli olmamasına karşın Evernote nasıl başarılı oldu?
Doğru Zamanlama
Evernote, mobil cihazların ve mobil uygulamaların birer birer ortaya çıkmaya başladığı bir dönemde piyasaya sürüldü. Yani Evernote’un ilk ivmelenmesinde zamanlama önemli bir paya sahip.
Phil Libin bunu gayet açık itiraf ediyor:
“Evernote olarak hazır olduğumuz esnada mobil uygulama mağazaları açılmaya başlamıştı. Yani bir 6 ay geç kalsak treni kaçıracaktık. Neyse ki şansımız yaver gitti.”
(Tabii zamanlama konusunda bu kadar şanslı olunmayan bir dönem de vardı. Ekim 2008 krizi… Belki yatırımcılardan para istemek için tarihteki en kötü dönem.)
App Store ve Google Playstore’un ilk kurulduğu dönemde bu mecralar Evernote gibi şirketlere bir anda milyonlarca kişiye ulaşma imkanı tanıdı. İnsanlar mobil uygulamalarla yeni tanışıyor ve her şeyi denemek istiyorlardı. Bugün AppStore aşırı derece kalabalık ve rekabetçi olsa da 2008 yılında rekabet çok azdı. Mobil oyun sayısı da azdı doğal olarak. Bu da Evernote gibi uygulamaların organik bir şekilde insanlara ulaşmasını daha kolay kılıyordu.
“İlk birkaç yıl gece gündüz çalıştık. Yeni bir mobil cihaz ya da mobil platform piyasaya girmeden önce bu cihaza ve platforma uygun bir Evernote sürümü çıkarmak için büyük emek verdik. Mobil uyumluluk adına belki de en sıkı çalışma yürüten startup biz olmuşuzdur.” diyor Evernote CEO’su Phil Libin.
Bu yaklaşım her zaman geçerlydi. Örneğin Google Glass’a uyumlu birkaç uygulamadan biri de Evernote idi.
Başarılı Ürün
Zamanlamadan da öte, Evernote gerçekten başarılı bir ürün. Yani şirketin ayakta kalmasını sağlayan şey bizahiti ürünün kendisi. İsveçli bir insanın hayatını derinden etkileyecek ve bu kişinin 500.000 dolar yatırım yapmasını sağlayacak kadar iyi bir üründen söz ediyoruz.
Peki ama Evernote neden bu kadar iyi bir uygulama?
Evernote bir defa dilediğiniz her şeyi hatırlamanızı sağlayan bir uygulama. Dilediğiniz türde içeriği Evernote’a kaydedebiliyorsunuz ve dilediğiniz an bu kayıtlı içeriği çekip okuyabiliyor, izleyebiliyorsunuz. Adeta ikinci bir beyin diyebiliriz. Bilgi bombardımanı altında yaşadığımız çağda, bilgileri düzenlemek ve gerekli anlarda çekip çıkarmak adına son derece gerekli bir boşluğu dolduruyor yani Evernote.
Ayrıca kullanıcı deneyimine de büyük önem veriliyor. Yani tek bir uygulama ya da site yapınca iş bitmiyor. Her platforma ve hatta her cihaza uyumlu yeni Evernote sürümleri geliştiriliyor sürekli. Böyle olunca da insanlar kendi cihazlarında Evernote uygulamasını büyük bir keyifle kullanabilir hale geliyor.
Optik karakter tanıma teknolojisine sahip olan Evernote, bu şekilde fotoğrafların içindeki yazıları tanıyabiliyor. Kartvizitten market broşürüne kadar hemen her türlü yazılı görsel, arama yapılarak bulunabiliyor.
Evernote’un ilk yıllarda büyük ilgi görmesinin nedeni de farklı platformlarla senkronize olabilmesiydi. Yani bilgisayardan kaydedilen içerikleri, mobil uygulama üzerinden de görebiliyordunuz. (Tabii bu artık standart hale gelmiş durumda app dünyası için.)
Müşteri Tavsiyesi
Bu şahane özellikler sayesinde Evernote kısa süre içinde epey olumlu geri bildirim ve yorum aldı. Tabii bu da kulaktan kulağa pazarlamayı beraberinde getirdi. Yani Evernote müşteri kazanmak için paralı reklam vermeye ya da organik trafik elde etmek için arama motoru optimizasyonuna (SEO) gerek duymadı. Evernote kullanan bir kişi, uygulamanın sağladığı faydaları arkadaşlarına, ailesine ve internetteki takipçilerine aktardı ve bu kişiler de Evernote kullanmaya başladı.
Sınırlı Sürümün Yarattığı Heyecan
Evernote piyasaya sürülmeden önce kapalı bir beta versiyonu yayınlandı ve Techcrunch üzerinden 100 kişiye davetiye verildi. Techcrunch’ta haber olmak 2010’lu yılların başında hakikaten büyük bir olaydı.
“Kapalı beta versiyonu Techcrunch üzerinden 100 kişiye sunduk ve ilk kıvılcımı çakmış olduk. Birkaç günde 4-5 bin kişi üyelik başvurusu yaptı. Yani 100 kişilik özel davetiye yöntemi başarılı oldu.”
Burada kıtlık ilkesinin işe yaradığını söylemek mümkün. Bir şey ne kadar az ise, ne kadar az kişi erişim sağlayabiliyorsa ortadaki değer artıyor, insanların deneme aşkı alevleniyor. Diğer bir ifadeyle, beta sürümü Evernote için bir pazarlama taktiği işlevi gördü.
“Beta sürümüne 100 kişiyi davet ettik ancak 4 ay içinde üye olan kişi sayısı 125.000’e ulaştı. Üstelik bu sayıya ulaştığımızda hala beta sürümündeydik. Neyse ki sunucularımız çökmedi ve bu ani büyümeyi teknik ve operasyon ekibimiz başarıyla yönetti.”
iPhone için App Store 2008 Temmuz’unda açıldığı zaman Evernote, beta sürümünden çıkmak zorunda kaldı adeta. Evernote, mevcut uygulama platformlarına birinci günden girme stratejisi güttüğü için App Store’da yer alan ilk uygulamalardan biri oldu. App Store açılmadan birkaç ay boyunca Evernote ekibi günde 20 saat hiç tatil yapmaksızın çalıştı.
Freemium İş Modeli
Evernote’un ilk döneminde bu kadar hızlı büyümesindeki bir diğer faktör de Freemium iş modeliydi. Yani kullanıcılar temel paketten ücretsiz olarak yararlanabiliyor, isterlerse pro pakete üye olup uygulamanın daha üst düzey özelliklerinden yararlanabiliyor. Bu iş modelinin faydalı olup olmadığı tartışıladursun, Evernote’un bugünkü konumuna gelmesinde çok etkili oldu?
Peki nasıl?
Freemium modeli, insanları kapıya kadar getirir. Paralı olarak sunulan ekstra özellikler bu kişilerin kapı önünde beklemesini sağlar ve bu süreçte pek çok insan “parası neyse verir” ve uygulamanın ekstra özelliklerinden yararlanır.
Bir mobil oyundan farklı olarak Evernote’u ne kadar uzun süre kullanırsanız, bu uygulamaya o kadar çok yatırım yapmış olursunuz. İkinci bir beyin olarak tanımlanmasını tesadüf olarak görmemek gerekir bu nedenle. Bir akademisyen yazacağı makale için okuduğu tüm makaleleri Evernote’a kaydetmiş olsun. Bu kişi için Evernote, çok büyük anlam ifade etmeye başlar. Bu kişinin verimliliği ve üretkenliğine direkt katkı yapar Evernote. E bu durumda bu kişi Evernote’a doğal olarak duygusal bir şekilde bağlanır ve uygulamanın ekstra özelliklerini de para vererek kullanmak ister.
Evernote için şöyle bir durum da var. Bir insan ne kadar uzun süre Evernote kullanıyorsa, paralı abone olma ihtimali de o kadar artıyor. Yani en az 4 senedir Evernote kullanan kişilerin %25’i paralı abone durumunda.
Yani Evernote üye olan bir kişinin derhal paralı üyeliğe geçmesini önemsemiyor. Zira bir kişi Evernote’u uzun süre kullandığı zaman uygulamaya aşık olacağı ve nihai olarak paralı üyeliğe geçiş yapacağı çok iyi biliniyor.
Sadelik ve Şıklık
Evernote’un sadeliği, şıklığı ve iyi bir kullanım deneyimi ona aynı zamanda pek çok işlev yüklüyor. Evernote’u boş bir kanvas olarak düşünebilirsiniz. Neye ihtiyaç duyuyorsanız, ne iş yapıyorsanız ona uygun bir biçimde kullanabilirsiniz Evernote’u.
Düşüncelerinizi not etmek için de kullanabilirsiniz.
Okuduğunuz kitaptaki önemli yerleri yazmak ya da yemek tariflerini kaydetmek için…
Ya da dijital pazarlama ile ilgili size ilham veren videoları tek bir noktada depolamak….
Sayısız ihtimal ve kullanım alanı mevcut yani.
Phil Libin, Evernote’un sadelik felsefesini şu sözlerle anlatıyor:
“Sadelik ve tasarımın önemini ilk birkaç yıl fark edemedik. Bunu itiraf ediyorum. Fakat en önemli şeylerin, en başarılı uygulama ve yazılımların sade, şık ve anlaşılır olduğunu biliyordum. Evernote’u da bu düşünce ışığında sade, şık ve kolay kullanabilen bir uygulama haline getirmeye çalıştık, bunun için de hala kafa yormaya devam ediyoruz.”
Sonuç
Yani toparlayacak olursak Evernote’un başarısına etki eden pek çok faktör olduğunu söyleyebiliriz. Kullandıkça değeri daha da artan, sıkılmanın ve bıkmanın neredeyse imkansız olduğu bir uygulamadan söz ediyoruz. Zira Evernote’a ne kadar çok bilgi, içerik, link kaydederseniz uygulamaya o kadar çok duygusal yatırım yapmış oluyorsunuz.
İşte tam da bu nedenle şirketin CEO’su Phil Libin, Evernote’u 100 yıl boyunca ayakta tutmak istiyor:
“Evernote Japonya’da çok popüler oldu. Böyle olunca Japonya’ya sık gitmeye başladık, birçok Japon firmayla iş ortaklığı kurduk. Bu süreçte gördüm ki bu şirketlerin birçoğu bir asırdan daha uzun süredir ayakta ve yine bu şirketler inovasyona büyük önem veriyor. Bu bize çok ilham verdi. Biz de Evernote olarak uzun vadeli stratejik planlama Japon şirketlerin felsefesini Silikon Vadisi’nin startup mentalitesiyle birleştirmek istiyoruz ve Evernote’u 100 yıl boyunca ayakta kalan bir startup haline getirmeye çabalıyoruz.”