Bir konuda yardıma mı ihtiyacınız var?
O halde doğru yerdesiniz. Lütfen etrafınızdakilere yardım çağrısında bulunup herkesi alarma geçirmeden önce yazımıza bir göz atın.
Sosyal psikolog Heidi Grant sayfanın sonunda tamamını bulabileceğiniz ve yazımıza da konu olan TED konuşmasında bizlerle başkalarından yardım isteme sürecinde farkında olmadan yaptığımız yanlışlara ve bu yanlışların durumumuzu nasıl daha da garipleştirdiğine ilişkin gözlemlerini paylaşıyor.
Gelin anlatacaklarını birinci ağızdan dinleyelim:
“Yardım istemek yalnızca söyledikleriniz veya yaptıklarınızla ilgili bir şey değildir; aynı zamanda söylemediğiniz ve yapmadıklarınızı da ilgilendirir. Yardım isteme üzerine yaptığım araştırmada, yardım sürecinde dillendirdiğiniz an istenilenin tam aksi algılanma potansiyeline sahip belirli ifadeler/düşünce kalıpları olduğunu fark ettim ve bunları sizlerle de paylaşmaya karar verdim. İşte özünde iyi niyetli olan kimi söylemlerin alacağınız yardımı adeta baltalayarak yardım talebinde bulunduğunuz kişiyi zor durumda bıraktığı yardım isteme sürecine ilişkin en sık yapılan yanlışlar. Sizler de kaş yapayım derken göz çıkarmak istemiyorsanız, bu yanlışlara düşmemeye özen göstermelisiniz.
Yanlış# 1: Karşınızdaki kişinin yardım sürecinden ne denli zevk alacağını vurgulamak
“Buna bayılacaksın! Çok eğlenceli olacak! ” Bir arkadaşım kendini her daim bu şekilde ifade ediyordu. Kendisi umulmadık bir anda “Oturma odasını boyamama yardım etme ihtimalin var mı? Hem birer kahve içer laflarız. Kız kıza takılmaca! ”diyebilecek biriydi. Ya da kendisinden şöyle bir cümleyi rahatlıkla duyabilirdiniz: “Selam naber? Arabamı tamir ettiriyorum da, gelip beni buradan alır mısın? Hem seni ne zamandır görmüyordum. Böylece buluşmuş da oluruz. ”
Bana göre bu tarz söylemler bir arkadaşlığın ne denli güçlü olduğunun ya da söz konusu arkadaşlığı yaşatabilmek için nelere katlanabileceğinizin canlı kanıtını oluşturuyorlar.
Lütfen ama lütfen hiç kimseyi size yardım etme davranışlarının mutlak surette ödüllendirileceğine ve bu ödülü hak ettiklerine inandırmaya çalışmayın. Haklısınız, başkalarına yardım etmek insanları mutlu eder, ancak bu gerçeği onlara hatırlatmanız genellikle sevinçlerini kursaklarında bırakacak ve yardım konusunda çekimser davranmalarına sebep olacaktır. Bir kere böylesi bir tavırla karşınızdaki kişinin özerkliğini hiçe sayan kontrol manyağı bir kişi gibi algılanma ihtimaliniz yüksektir. Tabi bir de çıkarımda bulunmayı abartmış olmanız var! İnsanlara nasıl hissedeceklerini söylemek size düşmez- bırakın ne zaman nasıl hissedeceklerine kendileri karar versinler.
Eğer incelikle gösterebilecekseniz yardım etmenin faydalarına dikkat çekmeniz o kadar da yanlış bir davranış sayılmaz. Fakat bu konuya gereğinden fazla değinmeye ve yardımla alakalı buram buram bencillik kokan sebeplerinizi fedakarlıkla karıştırmamaya dikkat edin, çünkü bu durum manipüle girişiminizi çok daha dikkat çekici kılacaktır.
Bu konuyla alakalı olarak öğrenciyken burs aldıkları dernekler bağışta bulunmamış 1000’e yakın kişi üzerinde detaylı bir araştırma yapılmıştır. Mezunlar okula bağış yapma teklifini e-posta üzerinden almış ve teklif her birine şu üç farklı versiyonla gönderilmiştir: (1) bencil yaklaşım: “Bağış yapmanın kendilerini iyi hissettireceğine dair yorumlar eşliğinde”; (2) özgecil(fedakarlık temelli): “Yapacağınız bağışla öğrencilerimizin ve personelimizin hayatlarında ufak da olsa bir fark yaratma şansınız olacak” iddiasıyla ve (3) ikisinin birleşimi bir yaklaşımla. Araştırmacılar hem bencil hem de özgecil taleplerin eşit derecede etkili olduğunu tespit ettiler. Peki ya ikisi birleştiğinde ne oldu dersiniz? Bağış oranlarının yarı yarıya düştüğü görüldü.
Yanlış# 2: İhtiyacınız olan yardımı küçük, önemsiz bir iyilik olarak tasvir etmek
Yaygın olarak kullanılan bir diğer yanlış yardım isteme taktiği de ihtiyaç duyduğumuz yardımı, ufak, ihmal edilebilir, hatta varlığı ile yokluğu bir olabilecek denli önemsiz bir iyilik olarak tasvir etmektir. Bu nedenle sürekli durumun uygunsuzluğunu örtbas etmeye çalışır durursunuz:“Bu sözleşmeleri müşterinin ofisine bırakabilir misin? Zaten ofis yolunun üzerinde.” Ya da bu yardım karşılığında harcanacak zamanın ne denli az olacağını vurgularsınız“ Bu güncellemeleri veri tabanına ekler misiniz? İnanın beş dakikadan fazla sürmez. ”
Mesele şu ki, isteklerimizi hafifletmeye çalıştığımızda sevimli olmuyor, aksine karşımızdaki kişinin yardımını küçümsüyormuş gibi görünüyoruz- ki bu da karşımızdaki kişide edeceği yardımın etkisiyle uyanacak tüm sıcak duyguları yok ediyor. Ayrıca, isteyeceğimiz iyiliğin boyutunu yanlış hesaplamış olma riskimiz de söz konusu, özellikle de yardım isteyeceğimiz kişi ne olduğunu tam anlamıyla bilemeyeceğimiz bir işle uğraşıyorsa. Örneğin, editörüm bir keresinde eski arkadaşlarından birinin kendisine zaman zaman yazdığı yazıların kontrol edilmesi ricasında bulunduğu e-postalar yolladığını anlatmıştı. Arkadaşı bu isteğini her daim “Zaten sorunsuz bir yazı, şöyle üstünkörü bakıp ufak tefek düzeltmeler yapsan yeter. İnan zamanını almayacak” tarzında cümleler ile ifade edermiş. Ancak buna güvenip dosyayı açan editörüm ne görürmüş dersiniz? Dosyanın tam 6000 kelimeden oluşan akademik bir makale olduğunu!. –üstelik bu şanslı olduğu anlamına geliyor. Çünkü çoğu zaman onu bekleyen koca bir romanla karşılaşıyormuş!
Yanlış anlaşılmasın, bu tür bir yardım çağrısında bulunmuş olmanız bencil olduğunuz anlamına gelmiyor. Bu durum yalnızca yardım talebinde bulunduğunuz kişi ve onun uğraşları hakkında en ufak bir fikrinizin dahi olmadığını gösteriyor. Böylesi bir söylemle karşı tarafa istemeden de olsa yaptığı işin son derece kolay dolayısıyla ışık hızı ile halledilebilir bir şey olduğunu düşündüğünüzü iletmiş olursunuz. Ve bunun yardım almaya pek de uygun bir tavır olduğu söylenemez.
Muhtemelen tüm gününüzü görev tanımları ne olursa olsun -IT, İK, uyum, satış veya pazarlama- yaptıkları iş hakkında en ufak bir fikir sahibi olmadığınız insanlarla bir arada çalışarak geçiriyorsunuz. Yine de etrafınızdaki insanların ne işle meşgul olduğunu tam olarak anlamlandıramadıysanız, bir dahaki sefere yardım isterken bu gerçeği hatırlayın ve söz konusu kişinin ne kadar zamanını alacağınız konusunda gereksiz varsayımlarda bulunmaktan kaçının.
Yanlış# 3: İnsanlara size borçlu olduklarını hatırlatmak
“Gerçekten zorlu bir müşterini devraldığım zamanı hatırlıyor musun?”
“Çığlık çığlığa ağlayan çocuğunla ilgilendiğim onca sabahı unuttun mu yoksa?”
“Evin anahtarını almayı unuturdun hep ve ben her gün eve gelip sana kapıyı açmak zorunda kalırdım. Hatırladın mı?”
Peki, neden bu tarz cümleler kurarız?
Çünkü yardım istemek bizleri huzursuz eder, kendimizden utanırız ve o an için potansiyel yardımcımıza geçmişte onlara nasıl yardım ettiğimizi hatırlatmak son derece cazip gelir. Bu da yardım isteme sürecine ilişkin bir diğer garip tavırdır. Editör örneğimize geri dönelim. Kendisi incelemesi talep edilen o kitabı gelen kutusunda gördüğü o ilk an “hayır” demek istemişti. Ancak, “hayır” demenin acı verici olacağı tüm nedenleri göz önünde bulundurduğunda bunu yapamayacağını hissetmişti.
Bu yüzden arkadaşına bir cevap yazdı ve kendisine kibarca metin üzerinde 40 saatlik bir çalışma talep ettiğini söyleyip bunun epey zaman alacağını ve eğer varsa onu endişelendiren herhangi bir bölüm olup olmadığını kendisine bildirmesini rica etti.
Ancak aldığı cevapta arkadaşı köşe yazarı olduğu dönemlerde kendisine ait yazıları nasıl da düzenlemiş olduğunu hatırlatıyordu. Bu yöntem kulağa makul geliyor, öyle değil mi? Zamanında o da bir iyilik yapmıştı, hem onlar eski arkadaşlardı, tüm bunların karşılığında kendisi için son bir iyilik daha yapabilirdi.
Anlayacağınız, karşılıklık ilkesi bir yandan insanların yardım talebinize “evet” deme olasılığını artırırken diğer yandan da kendilerini baskı altında hissettirmenize sebep olur, bu da yardımın keyfini bütünüyle ortadan kaldırır. Karşılıklık ilkesi en çok yardım eylemleri neredeyse eşit olduğu durumlarda işlevseldir. Yani bu örnekten gidecek olursak 500 kelimelik birkaç sütunu düzenlemek ile 50.000 kelimelik tarihsel bir incelemeyi düzenlemek eşdeğer değildir. Ayrıca iki iyilik zamansal açıdan da eş değer olmalıdır.
Yardım çağrısı yaparken, psikologların tanımladığı belirli karşılık türlerinden herhangi birine parmak basmış olmaya özen göstermelisiniz: kişisel, ilişkisel veya kolektif karşılık. Örneğin, editörüm dergiler için kısa soluklu “nasıl yapılır” makaleleri yazan, aynı zamanda da marangoz olan komşusu için düzenleme yapmaktan hoşnuttu, çünkü kendisine evine ilişkin farklı pek çok projede yardımcı olmuşlardı. Bu kişisel bir karşılık verme örneğidir; buradaki takas durumu son derece açıktır. Ayrıca, komşusunun eşine ait sinek avcılığı (ilişkisel karşılık) üzerine yazılmış makaleleri düzenlemekten de hoşnuttu- üstelik kendisini pek de iyi tanımamasına rağmen. Dahası arkadaşının kuzeninin erkek arkadaşına ait lisansüstü başvurusunun düzenlemesini yapmaktan da(kolektif karşılık) da şikayeti yoktu.
Karşılıklık ilkesinin temelinde şu vardır: Birine sana herhangi bir konuda borçlu olduklarını hatırlatırsanız, yüksek olasılıkla kendilerini size karşı borçluymuş gibi hissetmeyeceklerdir. Onlara size bir iyilik borçlu olduklarını hatırlatmanız karşınızdaki kişinin kendisini kontrol etmeye çalışıyor olduğunuzu düşünmesine sebep olur– maalesef ki yaptığınız şey tam da budur.- Hem bu hiç de cömert bir tavır sayılmaz ve en ufak bir iyi niyet taşımaz. Tıpkı bir arkadaşınızla pizza yemeğe çıkıp sadece fazladan iki dilim yediğiniz için hesabın çoğunu ödemenizin gerekeceğinin söylenmesi gibi. Böyle bir şey duysanız arkadaşınızın elinde bir çetele tutuyormuşçasına yediğiniz içtiğiniz her şeyi hesap ettiğini düşünmez misiniz?-ki çetele tutmak ilişkileri temelden zedeleyecek denli kötü bir davranıştır.
Yanlış# 4: Yardımlarının size ne denli faydalı olacağı hakkında konuşmak
Hepimiz biliyoruz ki, diğer insanların yardımları için şükran ve minnettarlığımızı ifade etmemiz gerekir. Yine de birçoğumuz bunu yaparken son derece kritik bir hata yaparız: Yardımcımıza odaklanmak yerine nasıl hissettiğimize – ne kadar mutlu olduğumuza, yardımdan nasıl faydalandığımıza yani kendimize odaklanırız.
Kuzey Carolina Üniversitesi’nden araştırmacılar Sara Algoe, Laura Kurtz ve Nicole Hilaire iki tür minnettarlık ifadesi olduğunu ortaya çıkarmıştır: “başkalarını övücü”, yani vericinin karakterini, yeteneklerini; pozitif kimliklerini onaylayan minnettarlık ifadeleri ile “kendi çıkarlarını gözeten ”yani alıcının yardım alma sonrası nasıl daha iyi hissettiğini açıklayan minnettarlık ifadeleri.
Minnettarlık üzerine yapılan bir çalışma sırasında eşlerinin yakın zamanda kendileri için yaptıkları bir şey için birbirlerine şükran duyan çiftler üzerinde gözlem yapılmıştır. Eşlerin kullandığı ifadeler başkalarını övücü veya kendi çıkarlarını gözeten minnet ifadeleri olarak kodlandı. Örnek verecek olursak:
Başkalarını Övücü Minnet İfadeleri:
“Aşırı derecede sorumluluk sahibisin…”
“Zahmet ediyorsun…”
“Bu konuda gerçekten iyi olduğunu düşünüyorum.”
Kendi Çıkarlarını Gözeten Minnet İfadeleri
“Yardımın sayesinde rahatlayabildim..”
“Yardımın kendimle gurur duymamı sağladı.”
“Bu beni mutlu ediyor.”
Yardımsever eşler daha sonra minnet duygularını ileten tarafa yönelik ne kadar duyarlı hissettiklerini, durumdan ne kadar hoşnut olduklarını ve eşlerine karşı ne kadar sevgi dolu hissettiklerini gösteren bir puanlama yaptılar. Araştırmacılar bu sayede başkalarını övücü minnet ifadelerinin cevap verme, olumlu duygular geliştirme ve sevgiye ilişkin algılarla güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu, kendini çıkarlarını gözeten minnet ifadelerinin ise tüm bunlardan yoksun olduğunu tespit ettiler.
Bu üzerinde düşünmeye değer bir konudur, çünkü çoğumuz minnetimizi başkalarına yanlış şekillerde iletiriz. İnsanoğlu doğası gereği ben merkezcidir. Başkaları hakkında düşünmemiz ve konuşmamız gerektiğinde bile kendimiz hakkında konuşmaya meyilliyizdir. Doğal olarak, gerçek anlamda işe yarar bir destek aldığımızda bu desteğin bize nasıl hissettirdiği hakkında konuşmak isteriz.
Ve yardımcınızın tam da bunu duymak isteyeceğini düşünüp bizi nasıl da mutlu ettiğini anlatmamızı isteyeceğinizi varsayarız. Ancak, bu varsayım tam olarak doğru değildir.
Evet, size yardım eden insanlar da elbetteki sizin mutluluğunuzu ister, ancak yardımcı olmak için gerekli motivasyon yardımcınızın kimliği ve öz güveni ile de yakından alakalıdır. Başkalarına yardım ederiz çünkü iyi insanlar olmak isteriz – hedeflerimize ve değer yargılarımıza uygun bir hayat standardı tutturmak ve sevilmek de. Size yardım edecek insanlar da tıpkı bu şekilde hisseder ve kıymetlerinin bilinmesini isterler, ancak kendi hakkınızda konuşmayı bırakmazsanız bunu sağlamanız son derece zor olacaktır. Çünkü her şeyin merkezine kendinizi koymuş karşı tarafı çoktan unutmuş olursunuz ki aslında tam tersini yapmanız gerekmektedir.”