İnovasyon üzerine çalışanların ilk ve öncelikli amacı var olanı geliştirerek bir sonraki büyük buluşu ortaya çıkarmaktır. İnovasyonun özü de tam olarak budur. Yenilik çoğu zaman yepyeni bir şey bulmaktan ziyade halihazırda bulunmuş olanları daha iyiye taşımaktır. Ancak bu iyileştirme çalışmaları kimi zaman orijinal buluşun sahibine saygısızlık hatta düpedüz hırsızlık olarak değerlendirilebiliyor. Steve Jobs ve Xerox arasındaki ilişki de inovasyonun sınırları hakkında tartışma yaratan konulardan. Bazıları Steve Jobs’ın fare ve kişisel bilgisayar fikirlerini doğrudan Xerox’tan çaldığını iddia ederken kimileriyse Jobs’ın bu buluşların yegane mucidi olduğu görüşünde. Tabii bu görüşlerin ikisi de tam gerçeği yansıtmıyor. Bu yazımızda Steve Jobs ve Xerox’un hikayesini incelerken gerçek inovasyonun nasıl gerçekleştiğine de değineceğiz.
STEVE JOBS – XEROX ANLAŞMASI
Malcom Gladwell yakın zamanda New Yorker dergisinde Xerox’un ünlü buluşları kişisel bilgisayar ve bilgisayar farelerinin hikayesini anlatan bir yazı yayımladı. Gladwell’in makalesine göre her şey 1979 yılında o sırada henüz 24 yaşında olan Jobs ile Xerox arasında bir anlaşma yapılmasıyla başladı.
O sırada Apple halihazırda ABD’de en çok rağbet gören firmalardan biriydi. Silikon vadisinin tüm şirketlerinin Apple’dan bir hisse alma peşinde olduğu bu yıllarda Steve Jobs, Xerox’a reddedemeyeceği bir teklif sundu. Jobs Xerox’a şirketin hisselerinden 100.000 tanesini bir milyon dolara satmayı önerdi. Apple’ın halka arz edilmesine ve dolayısıyla hisselerinin fırlamasına çok az zaman kala yapılan bu teklif Xerox için oldukça karlıydı. Karşılığındaysa bir Xerox firması olan PARC’ın son çalışmalarına yakından bakmasına izin verilecekti.
Steve Jobs’ın nelere erişimi olup nelere olmayacağı üzerine uzun süren tartışmalardan ve anlaşmanın saçmalıktan ibaret olduğunu düşünen birçok Xerox yöneticisinin protestolarından sonra Apple CEO’sunun teklifi kabul edildi. Kendisine birkaç tanıtım turu organize edilen Jobs günün sonunda tüm dikkatini PARC’ın ilk kişisel bilgisayarı Xerox Alto’ya çevirmişti.
Yeni modelin sunumunu yapan Larry Tesler adlı bir mühendis işe fareyi ekranda oynatıp pencereler açıp kapatarak başladı. Günümüzde oldukça standart bir bilgisayar kullanma alışkanlığı olan bu hareket 1979 yılı için görülmemiş bir teknolojiydi. Nitekim bilgisayarı klavye yoluyla komut yazmak zorunda kalmadan yönetebilen bu ilk bilgisayar faresi Jobs’ı etkilemeye yetmişti. Tesler daha sonra bir doküman programında yazı yazdı ve dünyanın ilk Ethernet ağını kullanarak başka PARC çalışanlarıyla mailleşti. Jobs ile birlikte tura katılan Apple mühendisi Bill Atkinson bu yenilikten o kadar etkilenmişti ki olan biteni daha iyi görebilmek için burnu ekrana değene kadar bilgisayara yaklaştığı söylenir.
Neredeyse Atkinson kadar heyecanlı olsa da Jobs’ın aklında başka şeyler geçiyordu. Tesler’ın aktardığına göre Jobs odada sürekli volta atarak düşünmüş ve sonunda bağırarak şunları söylemiş: “Böyle bir şeyle nasıl bu kadar az şey yapabilirsiniz? Bu gördüğüm en iyi şey, bu devrim niteliğinde bir buluş!”
Xerox Alto 1981 yılında piyasaya çıktı ancak yavaş ve güçsüz bir bilgisayar olması nedeniyle beklenen talebi görmedi. Xerox da birkaç yıl içerisinde kişisel bilgisayar pazarından tamamen çekildi. Bu sıralardaysa Apple bir sonraki nesil kişisel bilgisayarları üretmenin peşindeydi. Jobs, Xerox’ta gördüğü fikirleri kendi mühendislerine uygulatmak için çabalıyordu. Jobs bu yeniliklerin geleceğine olan inancını yıllar sonra verdiği bir röportajda dile getirdi: “Eğer Xerox’takiler buldukları şeyin farkında olsalardı ve bunun avantajlarına doğru kullanabilselerdi bugün Xerox IBM ve Microsoft’un toplamından bile büyük olurdu.”
APPLE’IN FARE DİZAYNI
Xerox’a ziyaretinin ardından Jobs’ın görüştüğü ilk kişi, daha sonra IDEO’yu kuracak olan Dean Hovey idi. O gün Jobs’a kendi fikirlerinden birkaçını anlatmak isteyen Hovey konuşmalarını şöyle özetliyor: “Ağzımdan ancak iki kelime çıkmıştı ki beni susturdu. Sadece bir fare yapmam gerektiğini söyledi. Bahsettiği farenin ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu.”
O gün Steve Jobs’ın Howey’e verdiği talimatlar gerçek inovasyonun ne demek olduğunu adeta gözler önüne seriyor. Dean Hovey’nin anlattıklarına göre Jobs aynen şunları söylemiş: “Xerox’un faresi 300 dolara mal oluyor ve iki hafta içinde bozulacakmış gibi duruyor. Dizayn çerçevemiz şu: Bizim yapacağımız fare 15 dolardan ucuza mal olmalı, hiç değilse birkaç yıl bozulmadan çalışabilmeli ve en önemlisi dizimdeki pantolonun yüzeyinde çalışabilmeli.” Bu görüşmeden sonra Hovey bir markete gidip bulabildiği tüm deodorantları almış ve içlerindeki bilyeleri çıkararak on yıllarca tüm fare üreticileri tarafından kullanılacak ilk toplu fare tasarımının temellerini atmış.
PEKİ STEVE JOBS XEROX’UN FİKİRLERİNİ ÇALDI MI?
Her ne kadar hikayenin Xerox tarafından anlatılan versiyonları Jobs’ı fikir hırsızlığıyla suçlasa da Apple’ın geliştirdiği ürünler ile Xerox’un prototipi arasında çok ciddi farklar var. Öncelikle fare üzerindeki tuşların sayısı ve görevleri hakkında önemli bir ayrılık söz konusu. PARC’ın faresinde 3 düğme varken Apple’ın tasarımının yalnızca bir düğmesi vardı. Kullanıcının ürüne alışmasını ve öğrenmesini kolaylaştıran bu özelliğe hem Jobs hem de Hovey büyük önem veriyorlardı.
Aynı zamanda bilgisayar faresi fikrinin ilk defa Xerox tarafından ortaya çıkarıldığını söylemek de doğru olmaz. Bu konsept aslında ilk defa bir Stanford araştırma görevlisi olan Douglas Engelbart tarafından tasarlanmıştı. 1960’ların ortalarında ekranda bir aracı hareket ettirerek bilgisayar kullanmanın komut yazmaya göre çok daha pratik olacağını keşfeden Engelbart oldukça iri ve dikdörtgen şeklinde, tekerlekler üzerinde hareket eden bir “mekanik hayvan” tasarlamıştı. PARC mühendisleri de kendi projelerine temel olarak onun çalışmalarını almışlardı. Yani hikayeye her katılan aktörün tasarıya yeni bir şeyler eklediği bir gelişim süreci sonucu ortaya çıkan fare aslında Xerox’un buluşu da değildi. Xerox’un Engelbart’tan, Jobs’ın da Xerox’tan esinlenerek geliştirdiği ürün; karlı bir fikir hırsızlığının değil zekice düşünülmüş bir inovasyonun sonucu ortaya çıkmıştır. Zira eğer bu üç fareyi yan yana koyup bakacak olursanız teknoloji alanında yeniliğin ve gelişimin nasıl gerçekleştiği daha net görülür hale gelecektir.
Steve Jobs’ı hırsızlıkla suçlayanların bir diğer iddiası da Apple’ın Xerox’un arayüzünü kopyaladığı. Ancak PARC’ın geliştirdiği arayüz ile Apple’ınki arasında çok temel farklar var. Xerox Alto’da kullanılan arayüz komut yazmayı gerektirmiyordu fakat ekranda bir ikona tıkladığınızda size farklı komut seçenekleri sunuyordu. Apple kendi sistemini geliştirirken bu aracı menüyü kaldırdı. Jobs’ın mühendislerinin yaptığı arayüz kullanıcının fare hareketleriyle doğrudan bilgisayarı yönlendirmesine olanak veriyordu. Bir pencereyi sürüklemek, köşesinden tutarak büyütmek gibi alışkın olduğumuz fare hareketlerini de onlar geliştirmişti.
Üç yerine tek tuşla çalışan, 300 dolar yerine 15 dolara mal edilen ve aracı menüler yerine kullanıcıya bilgisayara doğrudan müdahale imkanı veren bir sistem geliştirmek yirminci yüzyılda bilgisayar teknolojilerinde gerçekleşmiş en büyük inovasyonlardan biri. Bunu mümkün kılan en önemli faktörlerden biriyse ürünü ortaya koyan şirketlerin hedef kitlelerindeki farklılık. Xerox fareyi sıradan kullanıcıdan ziyade sektör çalışanları için tasarlamıştı. Ancak bilgisayar faresini inovatif bir buluş yapan şey sistemin kullanıldığı kısıtlı alan dışındaki potansiyelini gören Steve Jobs’un işe kattığı bakış açısı. Bu da inovasyonun doğasını en güzel özetleyen örneklerden biri.