Tommy Hilfiger, bugün değeri 6 milyar dolardan fazla olan bir lüks giyim markası. Kadın, erkek ve çocuklar için kıyafet, ayakkabı, çanta, parfüm, saat, güneş gözlüğü gibi satan marka, kurucusu Tommy Hilfiger’in adını taşıyor ve uluslararası düzeyde tıpkı Lacoste, Michael Kors gibi premium bir marka olarak kabul ediliyor.
Amerikalı girişimci Tommy Hilfiger, genç yaşta okulu bırakıp ticarete atılan bir isim. Daha 20’li yaşlarının başında People’s Place adında ergenlere yönelik giyim ve aksesuar ürünleri satan bir mağaza açan Tommy Hilfiger, kısa süre içinde iflas etti. Tüm birikmiş parasını kaybetmesine rağmen bu iş ona önemli bağlantılar kazandırdı.
Bu bağlantıların da desteğiyle 1985 yılında, henüz 25 yaşındayken yeniden bir iş kurdu ve bu şirkete kendi isminden hareketle Tommy Hilfiger adını verdi.
Tommy Hill, bir Londra ve İngiliz modası aşığı olarak tasarıma büyük önem marka, özellikle Snoop Dog gibi ünlü isimlerin tanıtımıyla büyük bir şöhret kazandı.
Şirketi kurarken cebinde sadece 150 doları olan Tommy Hill, yenilikçiliğe büyük bir azimle inandığı için ve moda konusunda büyük bir zevk sahibi olduğu için bugün değeri 6 milyar dolardan fazla olan büyük bir markanın sahibi.
Şimdi Tommy Hilfiger’in başarı hikayesine bakalım. Yazımızın ikinci kısmında ise kendisiyle yapılan önemli ve faydalı bir röportajı sizlerle paylaşacağız.
Tommy Hilfiger Nasıl Kuruldu?
Amerikalı moda tasarımcısı Tommy Hilfiger 24 Mart 1951’de New York’ta doğdu. İrlanda kökenli orta direk bir ailenin 9 çocuğundan biriydi. Annesi hemşire, babası da bir saat ustası olan Tommy okul hayatında pek başarılı olmadı. Disleksi rahatsızlığına sahipti ve çelimsiz bir çocuktu.
Bu yüzden okul hayatı erken biten Tommy o nedenle girişimciliğe hevesleniyordu. Daha 10’lu yaşlardayken eskicilerden aldığı kot pantolonları tamir edip tekrar satıyordu. 18 yaşına geldiğinde People’s Place adında plak, tişört, poster gibi şeylerin satıldığı ufak bir mağaza açtı. Kısa bir süreliğine de olsa çok güzel paralar kazanan Tommy, ekonomik bunalım nedeniyle 1977’de iflas etti ve dükkanı kapatmak zorunda kaldı.
1976 yılında mağazasındaki çalışanlardan biri olan Susie Carona’ya aşık olan Tommy, yeni eşiyle birlikte iflas sonrasında Manhattan’a yerleşti. Jordache adlı bir giyim markası tarafından tasarımcı olarak işe alınan çift, bu şirkette 1 yıl çalıştıktan sonra işten çıkarıldı. Bu dönemde çalışkanlığı ve vizyonu nedeniyle ün yapan Tommy Hilfiger’e Perry Ellis ve Calvin Klein gibi markalardan iş teklifi geldi ancak o kendi markasını kurmak istiyordu.
1984 yılında Hint girişimci Mohan Murjani, erkek spor giyim markası için tasarımcı arıyordu ve sonunda Tommy’e ulaştı. Hint girişimci, Tommy’e markaya kendi adını vermesi için müsaade etti. Yani bir anlamda Tommy kendisine verilen açık çeki akıllı bir şekilde kullandı ve New York’un tüm billboardlarında Tommy Hilfiger reklamları gösterilmeye başladı.
1986’da verdiği bir demeçte “Amerika’nın en büyük tasarımcısı ben olacağım. Ralph Lauren ve Calvin Klein’i geçeceğim.” diyordu.
Tommy Hilfiger’in bu iddialı açıklamaları moda dünyasında çalkantılara yol açsa bile Tommy’nin cesur demeçleri kendine son derece yaradı. Tommy Hilfiger markasının kırmızı, beyaz, mavi logosunu taşıyan şık kıyafetler kısa süre içinde inanılmaz talep görmeye başladı.
1990’ların başında ABD hiphop camiası Tommy markası battal beden tişörtlerden giymeye başkadı ve hatta hiphop dünyasının en popüler isimlerinden Snoop Dog 1994 yılında Saturday Night Live adlı programa Tommy tişörtle çıktı ki Mart 1994 markanın satış rekoru kırdığı bir ay oldu. Hatta Michael Jackson bile Tommy Hilfiger reklamlarında yer aldı.
Tommy Hilfiger, ticari anlamda başarılı olsa bile moda dünyasının elitleri tarafından hor görüldü. 1994 yılında ABD Moda Tasarımcıları ödülü için en büyük aday Tommy Hilfiger olmasına rağmen ödül konseyi o yıl ödül vermemeye karar kıldı.
2000’li yılların başında markanın popülaritesindeki düşüş satışlara da yansıdı ve markanın büyüsü bozuldu adeta. Ne iş dünyası ne de hiphop dünyası Tommy marka kıyafet giymekten vazgeçtiği için şirket içinde bir özeleştiri yapıldı. Tommy Hilfiger yapılan hatalardan ders çıkardı ve gereken adımlar atıldı. 2007 yılında ABD’nin Boyner’i olarak görebileceğimiz Macy’s ile yapılan anlaşma sonucu, Tommy’nin en çok satılan ürünleri artık sadece Macy’s’de satılmaya başladı. Bu strateji markaya aradığı kanı verdi ve marka tekrar popülerlik kazandı.
2009 yılında ise Tommy Hilfiger markası 3 milyar dolar karşılığında farklı markalar bünyesinde barındıran ünlü giyim şirketi Philips-Van Heusen’e satıldı. Günümüzde Tommy Hilfiger, hala kendi elleriyle kurduğu markasının başında ve hala tasarım ekibine liderlik etmeye devam ediyor.
Şimdi gelin, Forbes dergisinin Tommy Hilfiger ile yaptığı röportaja bakalım ve Tommy Hilfiger’in hayata ve iş dünyasına bakışını biraz daha yakından öğrenelim.
Moda dünyası son derece rekabetçi bir ortam. Siz bu sektöre girerken ne tür zorluklarla karşılaştınız ve markanızı nasıl kurdunuz?
New York’un Elmira bölgesinde büyüdüm ben. Rock-and-roll ortamında geçti gençlik yıllarım. Bu kültürün bir parçası olmak istedim ancak büyüdüğüm mahalle olan Elmira’da bu kültürü yansıtan bir şey yoktu. Bu nedenle rock-and-roll tarzında kıyafetler tasarlamak en büyük hayalim oldu. 18 yaşındayken People’s Place diye ilk mağazamı açtım. Oldukça cool kıyafetler satıyordum. İşte o zaman modanın gerçek tutkum olduğunu fark ettim.
1985 yılında New York’a taşındım ve Tommy Hilfiger markasını kurdum. Başlarda çok deneyimsizdim ve her şeyi kendi başıma öğrenmek zorunda kaldım. Bu deneyim beni önemli insanlarla tanıştırdı ve bu kişiler markamın kuruluşunda büyük katkıda bulundu. 30 yıl sonra bugün baktığımda nereden nereye geldiğimi görmek şahane bir şey. Her zaman zorluklar çıkacaktır karşınıza ancak önemli olan maceranın tadını çıkarmak ve tutkunuzu kaybetmemek bana kalırsa.
Bu kadar başarılı elde etmenize rağmen hala nasıl yeniliklere açıksınız ve sizi ayakta tutan şeyler neler?
Benim vizyonum daima sınırları zorlamak, bireyselliği taçlandırmak ve müşterilerime ilham vermek üzerine kurulu oldu. Marka olarak popüler kültürden etkileniyoruz, heyecan verici ortaklıklar kuruyoruz ve internete büyük önem veriyoruz.
Sosyal medyada müşterilerimle etkileşime girmek benim için büyük bir zevk. Geçenlerde TMY.GRL adında bir Facebook Messenger botu geliştirdik ve dünya genelinde müşterilerimize özen ve kişiye özgü hizmet vermeye başladık. Müşteriler bu botla konuşabiliyor, moda konusunda tavsiye alabiliyor ve direkt alışveriş yapabiliyor. Yani onlara nerede olurlarsa olsunlar, anında cevap verebiliyor, sorunlarını çözebiliyoruz.
Sosyal medya markanın ruhunu yansıtmak için fantastik ve demokratik bir ortam. Moda dünyası yaratıcılığının ve enerjisinin önemli bir kısmını internetten alıyor.
Moda dünyasında ünlü kişilerle partnerlik kurmak nasıl bir süreçtir? Ünlü kişilerin markaya kattığı şeyler nelerdir?
Bizim markamızın ünlü kişilerle partnerlik kurması eskilere dayanıyor. Ünlü kişiler, şarkıcılar, sporcular bizim reklam yüzümüz oldu hep. Tasarım stüdyomu, sosyal medya fenomenlerine açmaktan ve ortaklaşa ürün geliştirmekten büyük bir zevk alıyorum. Lenny Kravitz, Alicia Keys, The Ramones, Keith Haring, Rafael Nadal, Alexa Chung gibi çok büyük isimleri hep stüdyomda ağırladım ve ortaklaşa projeler yaptık.
Son olarak New York Moda Haftasına TommyXGigi diye bir koleksiyon tanıttık. Burada Gigi Hadid ile yakın bir çalışma gerçekleştirdik ve sonunda doğru karar verdiğimizi gördük çünkü bu ortaklık global düzeyde çok ses getirdi. Onun Amerika’yı yansıtan tavrı markamıza direkt olarak uyum sağladı ve müşterilerle daha sıkı bağ kurduk.
Bir sonraki kuşağa modayı ulaşılabilir kılarak ulaşmayı planlıyoruz. Sosyal medya fenomenleri ile yapılan kampanyalar ve koleksiyonlar hem markamızın ürün gamını genişletiyor hem de bugünün gençlerinin dilini konuşmamıza imkan tanıyor.
Bir sonraki kuşağa nasıl bir miras bırakmak istiyorsunuz?
En iyinin henüz gelmediğini söyleyebilirim. Kariyerimi ve şahsi hayatımı tanımlayan dönemlere bakıyorum ve hala yarını düşünüyorum. Bugün bile yarın nasıl daha iyi şeyler yapabilirim diye hayal kuruyorum.
Geleceğe bakarken Tommy Hilfiger olarak markamızın moda dünyasına eğlence ve bireysel coşku katmasını umuyoruz. İnovasyon ve popüler kültür alanında öncülük yapmaya devam edeceğiz. Bu değerler bizim markamızın özünde yer alan şeyler.
İnsanlara verebileceğiniz 3 tavsiye istesek bunlar neler olurdu?
- Asla hayallerinizden ve vizyonunuzdan vazgeçmeyin.
- Kendinize karşı dürüst olun.
- Ve sizin için önemli olan şeylerle uğraşmaya devam edin.