Steve Jobs ve Bill Gates’in 30 yıldan fazla süredir gündemde olan gelgitli arkadaşlığı, kimi zaman sevimli bir dayanışmaya kimi zamansa sert bir rekabete dönüştü.
Yazılım şirketlerinin babası Microsoft’un bugünkü Microsoft oluşunda Apple’ın, aynı şekilde Apple’ın bu kadar güçlenmesinde de Microsoft’un bir etkisi olduğu su götürmez bir gerçek.
Bu yazımızda size Walter Isaacson’ın Jobs için yazdığı biyografiden yararlanarak Bill Gates ve Steve Jobs arasındaki eşsiz (ve tuhaf) ilişkiden bahsedeceğiz.
Bill Gates ve Steve Sobs aslında her zaman düşman değildi, geçmişte Microsoft Apple’ın en ünlü bilgisayarlarından Apple II PC için yazılım tasarlamıştı. Gates düzenli aralıklarla Cupertino’ya uçar, Apple ne üzerinde çalışıyor diye bakar, yenilikleri kontrol ederdi.
80’lerin başında bir gün Jobs Washington’a uçmuş, Gates’e Apple’ın Macintosh bilgisayarı için Microsoft yazılım ürünleri kullanma teklifini sunmuştu. Macintosh kullandığı devrimsel grafiksel ara yüzle tarihe geçecekti.
Gates Jobs’ın tutumundan da, sunduğu tekliften de pek hoşlanmamıştı. Platformun limitli olduğunu düşünüyordu, bu fırsat pek de ilgisini çekmemişti.
Bill Gates o zamanla ilgili şu sözleri sarf etmişti: “Jobs sanki kendisini tatmin etmeye gelmiş gibiydi. Steve öyle bir tutumla konuşuyordu ki; örtüler altında muhteşem bir şey yapıyoruz, istersen bir parçası olabilirsin ama aslında sana çok da ihtiyacımız yok der gibiydi. Kendini Steve Jobs pazarlama moduna almıştı anlayacağınız, ama bu mod aynı zamanda belirgin bir küstahlık da barındırıyordu. Resmen bana bakıp “sana ihtiyacım yok, ama istersen bu sürecin bir parçası olmana izin verebilirim”
Gates Steve Jobs’ın bu tutumuna rağmen yine de 1983’de çekilen bir videoda eski dostunun yanında durmuştu: Video Macintosh’un lansman sürecinde çekilmiş bir oyun hakkındaydı. Videoda bir nokta Gates kameralara bakıp şöyle diyordu: “Mac’i gerçekten çok beğendim. Sanki birisi hayal gücünüzü tutup yakalamış gibi.”
Macintosh’un ilk senelerinde Apple ve Microsoft omuz omuza çalıştı. Gates, bir noktada bu durumla ilgili olarak Mac için çalışan Microsoft çalışanları Apple çalışanlarından daha fazla demişti.
İkilinin çalkantılı ilişkisi ilk gerçek darbeyi Microsoft 1985’te Windows’un ilk versiyonunun lansmanını yaptığında aldı. Windows’un grafiksel arayüzü Macintosh bilgisayarlardakinin neredeyse kopyasıydı.
Bu duruma çok öfkeli olan Jobs, Gates’i ve Microsoft’u Macintosh’a kazık atmakla suçlayan bir açıklama yapmıştı. Açıklama Gates’in pek umrunda değildi gerçi, grafiksel arayüzlerin geleceğin sektörü olduğunu gören Gates ürünün fikir haklarının Apple’a ait olduğunu düşünmüyordu.
Ayrıca Gates’in bildiği bir diğer şey daha vardı: Apple da zaten fikrin asıl sahibi değildi! Jobs bu özgün fikri, Gates’in de hayran olduğu bir araştırma enstitüsü olan Xerox PARC laboratuvarlarından almıştı.
Jobs Gates’i fikrini çalmakla suçladığında Gates’in verdiği cevap ilerleyen yıllarda çok ünlü olacaktı: “Yani Steve, bence konuya birden farklı açıdan bakabilirsin. Bence bu fikrini çalmaktan çok şey gibi… Sanki ikimizin de adı Xerox olan zengin bir komşusu varmış, bir gün ben eve zorla girip televizyonu çalmaya niyetlenmişim ama bir de ne göreyim, çoktan sen çalmışsın!”
Bu noktadan sonra ikilinin arasındaki gerilim giderek kızışmaya devam etti: bir gün yapılan bir röportaj sırasında Jobs: “Bize tamamıyla kazık attılar, çünkü Gates utanmak nedir bilmiyor.”
Gates bu iddiaya şöyle cevap vermişti: “Eğer Jobs buna gerçekten inanıyorsa gerçekliği kendi kafasına göre çarpıttığı günlerden birinde olmalı.”
Jobs Gates’in çamura saplandığını düşünüyordu. Jobs’a göre, Gates eğer gençliğinde biraz risk almış, hayatı uçlarda yaşamış olsaydı ya da en azından bir kere inzivaya falan çekilmiş olsaydı daha cesur bir adam olurdu.
Gates ise Jobs’ın doğası gereği tuhaf birisi olduğunu ve bir insan olabilmek için birçok kusuru olduğunu düşünüyordu.
Bunlara rağmen Gates, Jobs’ın tasarım dehasına saygı duyduğunu belirtmekten de kaçınmıyordu tabii: “Jobs’ın teknolojiye hiçbir zaman çok kafası basmadı ama kendisi neyin iş yapabileceğini görmesini sağlayan muhteşem bir içgüdüye sahip.”
1985’te Steve Jobs Apple’a istifasını sunarak kendi bilgisayar şirketi NeXT’i kurdu. Artık Jobs Microsoft’un en büyük rakibi için çalışmıyordu, ama bu ikisinin arasındaki gerginliğe son vermek için yeterli olmadı tabii.
Jobs 1985’te ünlü erkek dergisi Playboy’a yaptığı bir açıklamada “ Eğer NeXT kaybeder ve Microsoft Windows kazanırsa önümüzdeki 20 yıl boyunca bilgisayar sektörünün karanlık çağlarına gireceğimizi görmek çok da zor değil.” demişti.
Bütün bu olanlara rağmen Windows yarışı önde götürüyordu. 80’lerin sonlarına doğru bu durum daha da belirginleşti. Artık Microsoft’un kişisel bilgisayarlarda durdurulamayacak bir zafere koştuğunu görmek için dahi olmaya gerek yoktu.
80’lerin sonlarından 1996’ya geçen yıllarda Jobs PBS yapımı bir belgesel olan ‘Nerdlerin Zaferi’nde yer almıştı. Eline geçen şansı kaçırmayan Jobs, sözlerinin arasında Gates’e dokundurma yapmayı da atlamamıştı, Gates’in ve Microsoft’un üçüncü kalite ürünler yaptıklarını düşünüyordu.
Jobs belgeselde sadece bunları söylemekle kalmamıştı. Sözlerine şu şekilde devam ediyordu: “Bence Microsoft’un asıl sorunu zevksiz olmaları. Gerçekten, en ufak bir zevk anlayışları yok. Bunu minik bir problemmiş gibi söylemiyorum bu arada, bence bu oldukça büyük bir sorun. Orijinal fikirler üretemedikleri gibi ürünleri için benzersiz bir kültür yaratmak konusunda da başarısızlar.
Halbuki 90’ların sonuna doğru Apple için tehlike çantaları çalmaya başlamıştı; şirket batmak üzereydi. O zamanlarda Apple’ın CEO koltuğunda oturan Gil Amelio son bir umutla NeXT’i satın alıp Jobs’ı Apple’a geri getirme kararı vermişti. Gates Amelio’yu bu kararından vazgeçirmek için çok uğraşsa da pek de başarılı olamadı.
Amelio’yla görüşen Gates, Jobs için şunları söylüyordu: “Ben onun teknoloji anlayışının ne olduğunu çok iyi biliyorum. Isıtılıp önümüze geri sürülmüş bir UNIX’den bir farkı yok. Makinelerinizde bu şekilde çalışmanız imkânsız. Steve’in teknoloji hakkında hiçbir şey bilmediğinin farkında değil misin? Steve sadece çok yetenekli bir pazarlamacı, hepsi bu. Bu kadar aptalca bir karar verdiğine inanamıyorum. Mühendislik hakkında en ufak bir şey bilmiyor, üstüne üstlük söylediği ve düşündüğü şeylerin de %99’u yanlış! İçten içe çürümüş bir çöplüğü satın alarak nereye varmaya çalışıyorsun ki?”
Amelio Gates’in Jobs’a yönelik bu ağır ithamlarından pek etkilenmiş gibi görünmüyordu. 1997 yılına geldiğinde Jobs Apple CEO’su olmuştu. Jobs, yaptığı ilk Macworld konuşmasında Apple’ı sektörde tutabilmek için Microsoft’tan bir miktar yatırım aldıklarını duyurmuştu. Birden ana ekranda Uydu bağlantısı sayesinde Bill Gates belirmişti. Tahmin edeceğiniz üzere dinleyiciler bu durumdan hiç de hoşnut kalmamışlardı, Gates kelimenin tam anlamıyla yuhalanıyordu.
Aslında Gates de içten içe Jobs’a bir hayranlık besliyordu: Her ne kadar bu hayranlık dışarıdan bakan birisi için görmesi zor olmasa da. Apple iTunes’u piyasaya sürdüğünde Gates Microsoft çalışanlarına konuyla alakalı bir mail yollamıştı. Mailde Gates Jobs’ın bir fark yaratacak şeylere odaklanabilmesinin, kullanıcı arayüzünü doğru tasarlayacak kişilerle çalışmasının ve bu ürünleri devrimsel şeylermiş gibi pazarlayabilmesinin muhteşem şeyler olduğunu söylüyordu.
Apple 2001 yılında iPod’u piyasaya sürdüğünde Gates şirketine ikinci bir mail daha yollamıştı: “Her ne kadar Jobs yarışta önümüze geçmiş olsa da hızlı hareket etmeli, onu yakalamalı ve daha iyi olduğumuzu ispat etmeliyiz.’
Tüm Jobs cephesine göreyse Microsoft hala vasat bir rakipti… Hele hele Steve Ballmer 2000’de CEO koltuğunu Bill Gates’ten devir aldığında durum daha da vahimleşmişti.
“Açıkça geçmişte sektör üzerine kurdukları hakimiyetlerini kaybettiler. Giderek konuyla daha da ilgisiz, alakasız bir hale geliyorlar. Yönetim koltuğunda Ballmer oturduğu sürece Microsoft’ta bir şeylerin değişeceğini sanmıyorum” diyordu Jobs.
Tam tersine Gates Apple’ın iPhone sonrasındaki başarısının asıl mimarının Jobs’ın ta kendisi olduğunu düşünüyordu… Devrimsel başarının Apple’ın felsefesiyle falan bir alakası yoktu.
“Kontrol Steve’deyken Apple’ın entegre edilmiş yaklaşımı çok daha iyi çalışıyor. Ama tabii ki bu gelecekte de maçları onların kazanacağı anlamına gelmiyor.
Gates her ne kadar Jobs’ın başarısına şapka çıkartsa da iPad için çok da iyi hisler beslenmiyordu. “iPhone’u elime aldığımda “Aman Allahım” dedim. Microsoft’un yeterince büyük oynamadığı hissine kapılmıştım. iPad’se bunun yakınından bile geçemedi.”
Bu hisler karşılıklıydı tabii. Jobs da Windows ekosisteminin büyük bir hayranı değildi haliyle. Elbette parçalı bir model yaratmış olması işe yaradı ama muhteşem ürünler yaratmalarını da sağlayamadı.
Gates 2006 yılında şirketten ayrılıp hayır işleri yaptığı vakfına daha fazla zaman ayırmaya karar verdiğinde Jobs hiç acımamış, yorum yaparken sözlerini sakınmamıştı:
Jobs şöyle diyordu: “Bill ne yazık ki hayal gücünden yoksun ve aslında yeni hiçbir şey icat etmeyi de başaramadı. İşte bu yüzden hayır işleri yaparken teknoloji sektöründe olduğundan çok daha rahat olmasını anlayabiliyorum.”
Yine de, tuhaf bir şekilde iki teknoloji devi de rakibine saygı duyuyordu. 2007’de beraber sahneye çıktıkları bir konferansta Gates: “Steve’in estetik anlayışına sahip olmak için neler vermezdim” demişti.
Jobs ise yapılan bir röportajda Gates’den şöyle bahsediyordu: “Böyle bir şirket inşa ettiği için ona hayranlık duyuyorum – başardığı şey gerçekten de etkileyici. Üstelik Bill’le çalışmak benim için çok zevkli bir deneyimdi, kendisi gerçekten zeki ve iyi bir espri anlayışına sahip.”
Geçtiğimiz yıllarda Jobs’ı kaybettiğimizde Gates eski rakibi hakkında şöyle demişti: “ Steve’e çok saygı duyuyorum. Beraber çalışma şansı yakaladık, birbirimizi cesaretlendirdik ve rakip olsak da birbirimizden ilham almaktan asla vazgeçmedik. Benim hakkımda söylediği tüm o şeyler… Hiçbirisi aslında beni üzmemişti.”
Eninde sonunda, iki adam da ardında söz edilecek büyük işler bıraktı, Jobs Apple’ı bugün olduğu yere getirdi: dünyanın en değerli şirketi. Gates ise dünyanın en zengin insanları arasında, hatta kimi zaman listenin başında yer alıyor.
Bir de dipnot geçelim: Bill Gates ve iş ortağı Neil Konzen bir gün saat 4’e kadar uyanık kalıp tarihteki ilk bilgisayar oyununu yazmak için uğraşmışlardı. Oyunun adı Donkey(Eşek) idi, ana amaçsa bir arabanın içinde eşeklerden kaçmaya çalışmaktı. Apple, oyunun Gates için utanç verici bir detay olduğunu düşünüyordu.
Apple’ın ilk çalışanları arasından şirkette söz sahibi bir isim olan Andy Hertzfeld de bu oyuna yazdığı satırlarda şu şekilde değinmişti: “Donkey şimdiye kadar gördüğüm en utanç verici oyun olabilir, oyunun konsepti de en az kullanılan kaba grafikler kadar kötü.”
Andy sözlerine şöyle devam ediyordu:
“Oyunu ilk açtığımızda oyunun başındaki tanıtım kısmında yaratıcılarının gururla isimlerini yazmalarına çok şaşırmıştık: Bill Gates ve Neil Konzen bunu yaparken ne düşünüyordu bilemiyorum. Neil’la kendisi Apple II için çalışırken tanıştım, o zamanlarda parlak, kendisini başarılı bir gelecek bekleyen bir hackerdı. Bizi asıl şaşırtan şeyse bu kadar kötü bir oyunun yaratıcılarından birisinin Microsoft’un kurucularından olmasıydı, üstelik bu utanç tablosunun üzerine adını yazmaktan da çekinmemişti.”
İlginizi çekebilir
Apple ve Steve Jobs’ın Başarı Öyküsü
Bill Gates’in Muhteşem Hayatı