Kendi işini kuran yeni bir girişimci olarak önünüzde epey bir bilinmezlik vardır. İşinizi anlattığınız insanların pek çoğu size piyasada tutunmanın oldukça zor olduğunu da söylemiştir muhtemelen.
Bu bilgilerin doğruluğundan bağımsız olarak yeni iş kurunca biraz tedirgin hissetmeniz de normaldir. Zira küçük bir şirket kurmanın birçok riski vardır. Ürünün nasıl gelişeceğinden emin olamazsınız. Satışların beklentinizi karşılayacağını bilemezsiniz. Bunun gibi sayısız bilinmez vardır.
Ancak küçük şirketlerin hangi oranda iflas ettiğini bilmek faydanıza olur, zira bu şirketlerin ciddi bir kısmı da başarılı bir şekilde faaliyetlerini yürütür.
Küçük Şirketlerin İflas Etme Yüzdesi Nedir?
Yapılan araştırmalara göre yeni kurulan küçük şirketlerin %20’si ilk yıl içinde iflas ediyor. %50’si ise 5 yıl içinde kepenkleri indiriyor. Şimdi bu kurumun derlediği istatistiklere biraz daha yakından bakalım. Personel çalıştıran şirketlerin:
- %80’i bir yıl,
- %70’i ilk 2 yıl,
- %50’si ilk 5 yıl,
- %30’u ilk 10 yıl ayakta kalabiliyor.
Ancak burada bilmeniz gereken temel nokta, küçük şirketlerin %20’sinin kurulduğu ilk yıl, %50’sinin de kurulduğu 5. yıl içinde iflas ettiğidir.
Bu istatistikler yıllar boyunca bu şekilde seyretmiştir. Bu da bir yıl içinde yaşanan ekonomik faktörlerin küçük şirketlerin hayatı konusunda çok belirleyici olmadığını, meselenin daha makro bir olay olduğunu ortaya koyar. Burada bahsedilen şirketlerin özel sektörde faaliyet gösterdiğini de belirtelim.
İflasa Karşı En Dayanıklı Sektör Hangisidir?
Eğer sağlık ve sosyal destek alanlarında iş kurmak istiyorsanız şanslısınız. Zira bu sektörlerin kısa ve orta vadede %21 büyümesi öngörülüyor ki bu da bu tüm sektörleri göz önüne aldığımızda en büyük büyüme oranı.
Bu sektörlerde faaliyet gösteren küçük şirketlerin %85’i ilk yılı, %75’i ikinci yılı, %60’ı da ilk 5 yılı sorunsuz atlayabiliyor.
İflasa Karşı En Dayanıksız Sektör Hangisidir?
Sağlık ve sosyal destek sektörleri iflasa karşı en dayanıklı sektörler olarak gözüküyor. Buna karşın inşaat, ulaşım ve depoculuk sektörleri için durum pek de parlak değil.
İnşaat sektöründe faaliyet gösteren küçük şirketlerin %75’i ilk yılı, %65’i ikinci yılı, %35’i de ilk 5 yılı sorunsuz atlayabiliyor.
Ulaşım ve depoculuk sektörlerinde ise küçük şirketlerin %75’i ilk yılı, %65’i ikinci yılı, %40’ı da ilk 5 yılı sorunsuz atlayabiliyor.
Restorancılık Sandığınız Kadar Kötü Değil
Restoran açmanın pek havalı bir iş olmasına karşın ne kadar riskli olduğunu söyleyen oldu mu size? Restoranların büyük oranda ilk 1 yıl içinde battığını da muhtemelen duymuşsunuzdur. Ancak bunlar sadece birer efsaneden ibaret. Gelin gerçek oranlara birlikte bakalım:
Restoranların ve yeme-içme şirketlerinin;
- %85’i ilk yıl
- %70’i iki yıl
- %50’si 5 yıl
- %35’i de 10 yıl ayaktata kalabiliyor.
Buradan diyebiliriz ki: restoranların da iflas etme oranları diğer sektördekilere oldukça benzer.
Küçük Şirketler Neden Batıyor?
Küçük şirketlerin batmasındaki en yaygın nedenler şu şekilde:
- Yetersiz sermaye
- Kötü yönetim
- İş planının olmaması
- Pazarlamaya haddinden fazla bütçe ayırmak
- Nakit akışı sorunları
Tabii sorun bunlarla sınırlı değil.
Küçük şirketlerin;
- %42’si piyasada talep görmeyen ürün ve hizmet sundukları için batıyor.
- %29’u parası bittiği için batıyor.
- %23’ü iyi bir personel kadrosuna sahip olmadığı için batıyor.
- %19’u rakipleri tarafından eziliyor.
- %18’i fiyat ve maliyet konularında doğru strateji geliştiremediği için batıyor.
- %17’si kaliteli ürün ve hizmet sunamadığı için batıyor.
- %17’si doğru bir iş modeline sahip olmadığı için batıyor.
- %14’ü pazarlamaya önem vermediği için batıyor.
- %14’ü de müşteri hizmetleriyle ilgilenmediği için batıyor.
Pek çok neden var görüldüğü üzere; ancak temel nedenleri sermayesizlik, nakit akışının zayıflığı, talepsizlik ve kötü yönetim olarak özetleyebiliriz…
Sermaye Yetersizliği Tam Olarak Nedir?
Küçük şirketlerin sermayelerinin bitmesi, diğer bir ifadeyle parasız kalmaları ve nakit akışında sıkıntı yaşamaları iflas etmelerinde büyük rol oynar.
Küçük şirket sahiplerinin %73’ü yeterli sermayeye erişebildiklerini ifade ediyor. Geri kalan %27 ise şirketlerini yönetebilmek için yeterli nakit paraya sahip olmadıklarını belirtiyorlar.
Bu %27’lik kesime biraz daha yakından bakarsak;
- %57’si sermayesizliğin işlerine bir etki yapmadığını belirtiyor.
- %33’ü sermayesizliğin işlerini büyütmekte sorun yaşamalarına neden olduğunu ifade ediyor.
- %18’i sermayesizliğin işten personel çıkarmak zorunda kalmalarına neden olduğunu belirtiyor.
- %15’i artan satışları finanse etmekte sorun yaşadıklarını söylüyor.
- %12’si çalışanların özlük haklarından kısmak zorunda kaldıklarını ifade ediyor.
- %10’u da talebi karşılamak için yeterli mal tedarik etmekte güçlük çektiğini söylüyor.
Bu bilgilere ek olarak şunları da belirtelim:
Geçen yılın istatistiklerine göre;
- Şirket sahiplerinin %40’ı işini finanse edebilmek için banka kredisi kullanmış durumda.
- Küçük şirket sahiplerinin %77’sinin banka kredi başvurusu reddedilmiş durumda.
- Küçük şirket sahiplerinin %52’sinin banka kredi başvurusu reddedilmiş durumda.
- Banka kredisinin tersine, alternatif finansman yöntemleri %60 oranında başarıyla sonuçlanmış durumda.
Sonuç
Küçük şirket istatistiklerine bakınca şu çıkarımı yapmak mümkün:
Küçük bir şirketin ayakta kalması zor bir iş. Batan küçük şirket sayısı da bunu kanıtlar nitelikte. Bunun temel nedeni sermaye yetersizliği ve nakit akışındaki sorunlar.
Ancak küçük şirket sahipleri için yeni ve taze pek çok fırsat da mevcut. Türkiye ekonomisi her geçen yıl küçük şirketlerin gücünü ve ülke ekonomisine yaptıkları katkıları canlı kanlı bir biçimde gözler önüne seriyor.