Hırslı ve azimli insanların birçoğu iş hayatlarında daha başarılı olmak için neler yapmaları gerektiğini düşünüp dururlar. Çalıştıkları şirkette yükselmek, daha fazla maaş almak ve daha büyük sorumluluklar üstlenmek isterler. Bu kişilerin başarıya yaklaşımlarını ailelerinin, arkadaşlarının ve meslektaşlarının fikirleri de ciddi ölçüde etkiler.
Ancak nihayetinde bu tür azimli insanlar ne kadar çaba gösterirse göstersin profesyonel anlamda bir tatminsizlik ve doyumsuzluk hissederler. Mesela Goldman Sachs adlı dünya devi yatırım bankasında çalışan bir arkadaşım vardı, aynı zamanda Harvard Business School’da MBA derslerine girerdi. Burada bir sürü yöneticiyle tanışmıştı ve çoğunun kariyerinden memnun olmadığını, durmadan yakındığını söylüyordu. Arkadaşımın anlattıklarına göre bu yöneticiler mevcut başarılarıyla tatmin olmuyor ya da “Keşke farklı bir kariyer alanında ilerleseydim.” diyorlardı.
Şimdi bir borsa şirketinde analistlik yapan son derece başarılı bir arkadaşımdan bahsedelim. Günün birinde bu arkadaşım bana geldi ve artık bezdiğini, kariyerinin gidişatından hiç memnun olmadığını söyledi. Aslına bakarsanız bu denli başarılı, çalıştığı alanda ismini duyurmuş ve emeğinin karşılığını fazlasıyla alan birinin böyle şikayetlerde bulunması gerçekten de ironikti. “10 yıldır çalışıyorum, mesleğimden bıktım, patronumdan memnun değilim ve yükselme şansımın olduğunu sanmıyorum.” diye sızlanıp duruyordu. İşin ilginç yanı, bu arkadaşım uzun yıllar boyunca yatırım uzmanlığı yapmak istemiş ama iş hayatına analist olarak başlamış, sonra da bir daha kariyerini sil baştan değiştirme imkanına sahip olmamıştı. Bu yüzden de kendini kapana kısılmış gibi hissediyordu. Bir yandan mevcut konumunu kaybedip çevresindeki insanları hayal kırıklığına uğratmak istemiyor, bir yandan da hazzetmediği bir işi yapmaya devam etmesinin anlamsız olduğunu düşünüyordu.
Bana derdini anlatırken “Acaba hayatta belli yerlere geleyim, insanların gözünde iyi bir intiba bırakayım derken yapmak istediğim şeyleri unutup hayat amaçlarımdan feragat mı ettim?” diye sordu. Aslında borsa analizi yapmayı ve idari ekiplerin performanslarını değerlendirmeyi çok seviyordu ama esasında yatırım kararları veren ve bu kararların sonuçlarının sorumluluklarını da üstlenen biri olmak istiyordu. Ben de arkadaşıma harekete geçerek yatırım firmalarıyla görüşmesini, hatta mevcut şirketindeki yöneticilerle de konuşarak kariyerinde bir değişiklik yapmak istediğini söylemesini tavsiye ettim. O da tavsiyeme uydu, eninde sonunda halihazırda çalıştığı şirkette portföy müdürlüğü konumuna geldi. Bu süreçte şirketinin onu unvanı ne olursa olsun elde tutmak istediğini öğrendi. Üstelik yöneticileri arkadaşımın yatırım işleriyle ilgilenmek istediğini duyunca bir hayli şaşırmışlardı. Arkadaşım yeni işini de canla başla yapmaya başladı, bu alanda da büyük başarılar elde etti. Şimdi de gönül rahatlığıyla “Keşke daha önce harekete geçip bu kararı alsaymışım. Neyse, en azından cesaretimi toplayarak bir adım attım, şu anda da bunun meyvelerini topluyorum.” diyor.
Siz de arkadaşım gibi kariyerinizin gidişatından memnun değilseniz makalemizin devamını dikkatle okuyarak “Potansiyelimi tam anlamıyla kullanıyor muyum?” sorusunu cevaplamaya çalışın. Ama bu noktada hemen bir uyarıda bulunalım: “Potansiyelimi tam anlamıyla kullanıyor muyum?” sorusuyla “Nasıl zirveye çıkarım?” ya da “Kariyerimde başarıyı nasıl yakalarım?” soruları arasında dünya kadar fark var. Bizim sorduğumuz sorunun temel amacı, sizin ruhunuzun derinliklerinde başarı kavramını nasıl tanımladığınızı belirlemek ve sizi amacınıza götürecek yol haritasını çizmek.
Bunun için de önce arkanıza yaslanıp “Kariyerimin gidişatından ben sorumluyum, bu yüzden harekete geçmeliyim.” demeli ve işe koyulmalısınız. Günümüzde çoğu insan kariyerlerini yönlendiremediğini ve mağdur olduğunu iddia ediyor. Ancak bu insanlar aslında kariyerlerini büyük ölçüde kontrol altına alabileceklerini bilmiyorlar. Elbette kariyerinizin kontrolünü ele geçirmek için önce kendinizi değerlendirmeye tabi tutup şu soruları sormanız gerekiyor: Kendimi tanıyor muyum? Kritik görevlerin üstesinden gelebiliyor muyum? Liderlik vasfım ve karakterimle ön plana çıkıyor muyum?
Kendini tanımak
Kariyeriniz konusunda dizginleri ele almak için ilk önce mevcut becerilerinizi ve performansınızı değerlendirmeye tabi tutmalısınız. İş hayatınız boyunca sergilediğiniz iki veya üç olumlu özelliğiniz var mı? Peki benzer şekilde iki veya üç zayıf yönünüz de mevcut mu? Çoğu insan güçlü yönlerini hemen ortaya koyabilir ama zayıf noktalarını tespit etmekte zorluk çekerler. Güçlü ve zayıf yanlarınızı doğru biçimde ortaya koymak için kendi benliğinize samimi bir şekilde seslenmeli ve aynı zamanda “Dost acı söyler.” mantığıyla hakkınızdaki acı gerçekleri hiç çekinmeden gözler önüne serebilen insanlarla konuşmalısınız. Ne yazık ki çoğu zaman patronunuz güçlü yanlarınızı doğru biçimde değerlendiremez, zayıf yönlerinizi size tek tek anlatmak konusunda da isteksiz davranabilir. Dolayısıyla bu süreçte dışarıdan destek almanız, belirli konularda sürekli geri bildirim istemeniz ve farklı farklı çalışma arkadaşlarınızın yorumlarına açık olmanız gerekir. Geri bildirim demişken hemen belirtelim, bu konuda ısrarcı olmalı ve insanlardan sürekli sizin hakkındaki görüşlerini bildirmelerini talep etmelisiniz zira kariyerinizde ilerledikçe her gün yeni sorunlarla karşılaşacaksınız.
Geçen gün büyük bir profesyonel hizmet şirketinin bölüm yöneticisiyle bir araya gelme şansım oldu. Kendisi seneler boyunca yükselişini sürdürdüğünü ancak son dönemlerde duraklama evresine geçtiğini söyledi. Anlattıklarına göre hesap verdiği kişiler ve CEO’su artık onunla ilgilenmiyordu, o da bunun sebebini bir türlü anlayamıyordu. Konuşmamız sırasında güçlü yönlerini son derece net bir şekilde tarif etti lakin zayıf yönlerine geldiğimizde “Biraz fazla sabırsızım.” ve “Şirket içinde kendimi biraz daha görünür kılmalıyım.” gibi son derece genel cevaplar verdi. Patronun onun hakkında ne tarz yorumlarda bulunduğunu sorduğumda da cevap vermekte zorlandı ve tek bir zayıf yönünden bile bahsedemedi. Ben de bunun üzerine ona bir görev verdim, en az beş çalışma arkadaşıyla görüşme yapmasını söyledim.
Birkaç hafta sonra geldi ve kendisiyle ilgili çok ilginç yorumlar aldığını söyledi. Mesela arkadaşları onun detay odaklı düşündüğünü ve azimli biri olduğunu söylemişler ancak bazı şeylere çok takıldığından, gereksiz derecede buyurgan olduğundan ve insanları dinlemediğinden de dert yanmışlardı. O da bu yorumların üzerine dışarıdan destek almaya karar verdi, kusurlarını ortadan kaldırmak için çalışmaya başladı, ayrıca kendisini eleştiren arkadaşlarından düzenli olarak geri bildirim almayı alışkanlık haline getirdi. Aradan geçen bir yılın ardından tüm çabalarının sonuç verdiğini, işinde daha verimli hale geldiğini ve kariyerine bakışının son derece olumlu bir şekilde değiştiğini bildirdi.
İşte bu tür girişimler zaman alır ve tevazu gerektirir. Başka bir deyişle çoğumuzun umursamadığı zayıf noktalarımızı, korkularımızı, eksik yönlerimizi gidermek için kendimizi samimi bir şekilde yargılamalıyız. Şahsen ben insanların değişebileceğine ve kendilerini geliştirebileceğine olan inancımı hiç kaybetmedim. Yeter ki güçlü yönlerinin yanı sıra eksikliklerini de doğru bir şekilde tespit edebilsinler, ondan sonra değişim de olur gelişim de.
Elbette başkalarının sizin hakkınızdaki olumsuz görüşlerini almak kolay değildir; hele ki iş yerinde statü olarak altınızda yer alan kişilerle görüşüyorsanız bu durum daha da zorlaşacaktır. Bu yüzden de bu kişilerle birebir görüşmeli ve onlara gerçekten samimi olduğunuzu açıklayabilmelisiniz. Altınızda çalışan insanlar kendi yorumlarına değer verildiğini fark ettiklerinde sizinle daha açık ve içten bir şekilde konuşmaya başlarlar, yani gerçekleri esirgemezler. Bu kişiler ayrıca hem sizin hem de ekibin başarısına katkıda bulunduklarını hissederler, böylece sizinle çalışmaktan daha büyük bir zevk almaya başlarlar.
Şimdi diyelim ki güçlü ve zayıf yönlerinizi belirlediniz, o zaman bir sonraki göreviniz yapmaktan gerçekten zevk aldığınız şeyleri belirlemek. Hayallerinizi süsleyen iş nedir? Hayallerinizdeki iş ile şu an yaptığınız iş birbirine ne kadar benziyor? Çoğu insan ya gerçek tutkularından bihaber yaşar ya da etraflarındaki kişilerin görüşlerine körü körüne bağlı kalarak kendilerine hiç de uygun olmayan kariyer yolları seçer. Geçen gün bir MBA öğrencisi geldi ve “Acaba serbest yatırım fonu mu kursam yoksa özel sermaye şirketi ya da yatırım bankası mı açsam?” diye sordu. Ben de bunun üzerine mali piyasalarla ilgilenip ilgilenmediğini sordum ve bana “Hayır.” cevabını verdi. Düşünsenize, böyle işlere girmek için gereken en temel şey sağlam bir piyasa bilgisidir ancak bu arkadaşımızın konuyla ilgisi bile yok! Kendisine sonra “Peki banka hesabında 10 milyon doların olsa ne yapardın?” diye sordum, o da kendinden son derece emin bir şekilde “Müzik sektöründe şansımı denerdim!” dedi. Gerçekten de bu arkadaşımız hem son derece iyi bir müzisyen hem de müzik sektörünü gönülden seviyor. Bu konuşmamızın ardından çevresindeki insanlardan aşırı derecede etkilendiğini, bu yüzden finans sektörüne yöneldiğini fark etti ve önündeki seçenekleri daha iyi bir şekilde değerlendirmesi gerektiğini anladı.
Her dönem birtakım meslekler revaçtadır. Bundan 30 yıl kadar önce tıp ve hukuk hem çok saygı gören hem de çok kazandıran iş kollarıydı. Günümüzde ise birçok doktor ve avukat işlerini sevmeden icra ediyor, başkalarının baskısıyla bu alanları seçtiklerini söyleyip dert yanıyor. İçinde bulunduğumuz dönemde de sermaye şirketleri ve yatırım bankaları ön planda lakin bu işleri sevmeden yapan insanlar eninde sonunda başarısızlığa uğrayıp sıfırdan başka bir meslek edinmek zorunda kalabiliyorlar. Uzun lafın kısası yaptığınız işi severseniz zayıf yönlerinizi ortadan kaldırabilir, zorluklara göğüs gerebilir, aksiliklerin üstesinden gelebilir ve yılmadan çalışarak gerçek potansiyelinizin hakkını verebilirsiniz.
Mutlaka okuyun: Tutkunuzu Nasıl Bulursunuz?
Kritik görevlerde başarılı olmak
Bünyesinde çalıştığınız kurum ya da kuruluş için büyük önem arz eden görevleri layığıyla yerine getiremezseniz tam anlamıyla başarılı sayılmazsınız. “Bunda ne var ki?” deyip geçmeyin; günümüzde birçok yönetici en temel görevleri belirleyip bu doğrultuda doğru kararları verme konusunda maalesef yetersiz kalıyor. Mesela tıp araştırmacısısınız diyelim, o zaman çığır açan araştırmalar yapmalı, yazdığınız makaleleri yayınlatmalı ve gelecekteki çalışmalarınız için fon toplamalısınız. Eğer büyük bir satış ekibini yönetiyorsanız takımınıza başarılı satışçılar katmalı, müşterileri en doğru şekilde segmentlere ayırmalı ve müşterilerle ilişkilerinizi verimli bir biçimde yürütmelisiniz. Şayet başka bir işe geçiş yapmayı düşünüyorsanız bu yeni pozisyonda başarılı olmak için ne tür görevlerin üstesinden gelmeniz gerektiğini öğrenmeli ve sonra bu görevlerden zevk alıp almayacağınızı anlamalısınız. Mevcut işinizde kritik görevlerin ne olduğunu belirleyebilirseniz zamanınızı en doğru biçimde kullanabilir ve yeteneklerinizi geliştirebilirsiniz.
Gelecek vadeden liderler bazen bu unsurların birbirine sıkı sıkı bağlı olduğunu unuturlar. Kısa süre önce bir sanayi şirketinin yöneticilerinden biriyle görüştüm, bu kişi satış ve kârları arttırma konusunda ciddi sorunlar yaşadığını söyledi. Şirketin günlük meseleleriyle çok vakit kaybettiğinden, bu yüzden de satışlarla ilgilenecek zaman bulamadığından dert yandı. Ben de ona “İşinizde başarıya ulaşmanızı sağlayacak üç unsur nedir?” diye sordum ancak yanıt alamadım. Bunun ardından kendisi birkaç hafta boyunca beraber çalıştığı insanlar ve müşterilerle görüştü. Görüşmeler sonucunda şirketin en büyük 25 müşterisinin satın alma müdürleriyle arasını çok iyi tutması gerektiğini, belli başlı imalat ve satış pozisyonlarına çok donanımlı insanlar yerleştirmenin yerinde bir hamle olacağını ve başarılı olmak için sürekli inovasyonlara imza atmak zorunda olduğunu fark etti. Hatta sorumlu olduğu ekibin de bu üç alanda iyi bir performans ortaya koyamadığını bizzat gözlemlemiş oldu.
Bunun akabinde takvimini mümkün mertebe boşalttı, çok büyük önem arz etmeyen işleri altında çalışan personele devretti ve bu üç alanda da ilerleme katetmek için elinden geleni yapmaya başladı. Altı ay sonra görüştüğümüzde satış ve ürün geliştirme müdürlerinin yerine yenilerini aldığını, ayrıca kritik meseleleri masaya yatırmak için her hafta üst kademeyle bir araya gelmeye başladığını söyledi. Bunlar haricinde en temel görevleri tespit edip bunlara öncelik verme konusunda büyük ilerleme kaydettiğini de belirtti. Anlattıklarına göre satışlar ve kârlar artmaya başlamış, bu sayede de kariyerinin gidişatını sağlama almıştı.
Mutlaka okuyun: 80/20 Kuralı(Pareto Prensibi) Nedir? Hayatınızı Nasıl Değiştirebilir?
Liderlik vasıfları ve karakter özellikleriyle öne çıkmak
“Liderlik” ve “karakter” kelimelerinin anlamları çok net olmasa da bu iki özellik bir işte başarılı mı yoksa başarısız mı olacağınızı belirleyen en temel unsurlardandır. Sağlam karakterin en önemli göstergelerinden biri şirketinizin ve ekip arkadaşlarınızın çıkarlarına kendi menfaatlerinizden daha çok önem verebilmenizdir. Yani mükemmel liderler, kendi çıkarlarını bir kenara bırakıp başkaları için ellerinden geleni yapmaya dünden razı olan kişilerdir diyebiliriz. Bu tarz insanlar başkalarını yönlendirip onlara akıl verebilirler. Gerektiğinde bir patron edasıyla hareket edip “Şirket benim olsa bu durumda ne yapardım?” diye düşünür, bu doğrultuda en mantıklı kararları almaya çalışırlar. Şirketin genel performansına katkı sağlamak için gerektiğinde fedakârlık yaparak kendi biriminin çıkarlarına ters düşen tavsiyelerde bulunurlar. Kısa vadede istedikleri sonuçları elde edemeyeceklerini bilseler de eninde sonunda emeklerinin karşılığını alacaklarından hiç şüphe etmezler.
Lider olmak, fikirleriniz çoğunluğun görüşlerine aykırı olsa bile düşündüklerinizi çekinmeden söylemek demektir. CEO’lar bir fikir beyan ettiklerinde çalışanlar genellikle kafalarını sallar ve “Size katılıyoruz.” derler. Hatta bu fikirlere dair çekinceleri olanlar bile çoğu zaman sesini çıkarmazlar. Aslında üst kademe yöneticilerin birçoğu en doğru kararları verebilmek için farklı fikirler duymak ve bunları da göz önünde bulundurarak hareket etmek isterler. Liderlik vasıflarını yeni yeni göstermeye başlayan kişiler bir yandan üsluplarına ve zamanlamalarına dikkat etmeli, bir yandan da fazla çekingen davranırlarsa hiçbir şekilde ön plana çıkamayacaklarını bilmelidirler.
Geçtiğimiz günlerde görüştüğüm bir CEO yakın zamanda bir elemanı işe alırken verdiği yanlış karardan dert yandı. Bu CEO’ya bağlı çalışan üç yönetici birçok adayla mülakat yapmış, en son aşamaya kalıp seçilmeyi başaran kişi hakkında da herhangi olumsuz bir görüş bildirmemişlerdi. Sonra bu kişi işe başlamış ancak alışmakta zorlanmış, istenilen performansı da gösterememişti. Aradan bir süre geçince şok edici gerçekler gün yüzüne çıkmıştı: Aslında söz konusu üç yöneticiden ikisinin bu aday hakkında birtakım çekinceleri vardı lakin “CEO kararını çoktan vermiştir, bize laf etmek düşmez.” diyerek düşüncelerini açıklamamışlardı. Haliyle bunu öğrenen CEO da küplere binmişti. Evet, bu süreçte yanlış kararı verenlerden biri de kendisiydi, hatasını da gayet iyi biliyor ve kabulleniyordu ama yine de fikirlerini açık bir şekilde belirtmekten çekinen yöneticilere de bakışı olumsuz yönde değişmişti.
Yukarıdaki olaydan da anladığınız üzere normalde kendine güvenen yöneticilerden bazıları üstleriyle fikir ayrılığına düşmenin kariyerlerine zarar verebileceğinden korkuyor ve bu sebeple sessiz kalmayı tercih edebiliyorlar. Böyle durumlarda tereddütte kalan kişilerin çekingenliklerini atmaları için birkaç farklı yöntem öneriyorum. Örneğin çiçeği burnunda yöneticilere danışmanlık yapıyorum, onlara nasıl para biriktirip kendilerini maddi güven altına alabileceklerini öğretiyorum. Ayrıca işlerine aşırı derecede duygusal yaklaşmamaları için de telkinde bulunuyorum. Bazen “Şu anki şirketimden daha iyi bir yer var mı ki? Bence yok, o yüzden elimden geleni yapıp burada kalmalıyım.” diyorsunuzdur. Sizi anlıyorum ama inanın mevcut firmanızın dışında da birçok güzel fırsat var.
Bazen insanlara belli başlı alanlarda uzmanlaşmalarını gerektiğini, bu şekilde öz güvenlerini arttırabileceklerini söylüyorum. Ayrıca insanlara patronlarından gelen emirlere körü körüne uymak yerine kendi iç seslerini dinlemeleri gerektiğini de tembihliyorum. Rekabet sporlarında olduğu gibi işte de öz güvene ve az da olsa fevriliğe ihtiyacınız vardır. Konuştuğum bazı yöneticiler cesaretlerini topladıklarında ve patronlarıyla aynı görüşte olmadıklarını açık bir şekilde ifade ettiklerinde başarılı olduklarını söylediler. Hatta zıt görüşlerini dile getirdiklerinde ilginç bir şekilde saygı görmeye başladıklarını, bu yüzden de şaşkınlık duyduklarını anlattılar.
İşlerinde başarılı olan CEO’ların çoğu, gerçekten şirketin çıkarlarını kolladığı için sivrilik yapan yeni yöneticileri sever ve benimserler. Doğru şeyi yapmak, kısa vadede psikolojik anlamda, uzun vadede ise mesleki açıdan faydalıdır. Tabii ki doğru olduğuna inandığınız şeyi yaparken “Çabalarım mükâfatsız kalmaz elbet.” diyerek hakkınızı alacağınıza da inanmanız gerekir. Fikirlerini dile getirdikleri ve şirketteki genel kanıya ters düşen ama sağlam bir gerekçeye dayanan görüşlerini ifade ettikleri için kariyerleri zarar gören insanlarla pek karşılaşmadım. Fakat “Risk almayayım, güvenli oynayayım.” deyip düşüncelerini söylemekten çekinen, bunun sonucunda da kariyerlerinde bir adım bile ilerleyemeyen, dolayısıyla da hayatından memnun olmayan birçok insan gördüm.
Sizi tatmin edebilecek her türlü kariyer yolu iniş çıkışlarla, iyi günlerle kötü günlerle, hatta bitmek bilmeyen zorlu aylarla doludur. Kim olursanız olun kariyeriniz boyunca aksilikler ve hevesinizi kıran durumlarla karşı karşıya kalırsınız. Bazı insanlar bu tarz engellere denk geldiklerinde planlarından vazgeçerler. Yollarını kaybedip kendi performanslarından taviz verirler, bile bile kendi kariyerlerini baltaladıklarını bildikleri için de canları çok yanar. İşte bu makalemizde verdiğimiz tüm tavsiyelerin amacı da kendinize zarar vermenizi önlemek. Şunu unutmayın, hiç kimse sizi potansiyelinizi keşfetmekten alıkoyamaz. Esas yapmanız gereken şey gerçek hayallerinizin ne olduğunu belirlemek, bu hayalleri gerçekleştirmek için gereken nitelikleri kazanmak, sonrasında da karakteriniz ve liderlik vasıflarınızla ön plana çıkmak. Bunun ardından da gidişatınızı düzenli aralıklarla gözden geçirmeli, gerekli ayarlamaları yapmalı ve gerçekten kişiliğinizi yansıtan bir hayat yolu çizmelisiniz.
Mutlaka okuyun: Liderlik Nedir? Etkili Lider Nasıl Olunur?