Parayı sevmenin bütün kötülüklerin başı olduğuna inanıyor da olsanız para hepimizin ihtiyaç duyduğu, kullandığı ve hep biraz daha fazlasını istediği bir şey. Kabul etsek de etmesek de bu böyle.
Kapitalizmin, bütün dünyada baskın ekonomik sistem olarak yükselişi, birçok insanın yükselen yaşam standartlarından ve refahtan memnun olduğunu gösterdi. Fakat bu sistemde de bazı şeyler ara sıra yanlış gidebiliyor. Ve yanlış gittiğinde, çok büyük sonuçlar ortaya çıkabiliyor.
Finans piyasasında en çok; sinir, panik ve mantıksızlık telafisi zor sorunlara yol açıyor. Ve eğer çok fazla insan aynı anda bu duygulara kapılırsa, bir krizin de pimi çekilmiş oluyor. Bu yazımızda sizler için son 100 yılda dünyada yaşanmış olan en büyük 10 krizi listeledik.
10 Numara: Japonya’nın “Kayıp On Yılı” 1990-2000
Japonya’da 1991 yılında serbest balon ekonomisinin çökmesi, ekonominin gelişiminin 2000 yılına kadar düşük seviyede seyretmesine yol açtı. Gerçekte “kayıp 10 yıla” sebep olan şey, alınan büyük kredilerin ve düşük faiz oranlarının sürdürülebilir olmamasıydı. Hükümet bu konuda kontrolü eline aldığında, kredi almak zorlaştı ve sermaye yatırımları önemli ölçüde düştü. Ve bu da, 1990’larda kayıp on yılın başlamasına ve ekonomik gelişmenin büyük bir durgunluğa girmesine sebep oldu.
Japonya, bu ekonomik bunalıma tamamen yakalanmadığı için şanslıydı, ama 1991’in etkileri bugün bile hala hissediliyor. Bazı ekonomi yorumcularına göre, eğer gerekli önlemler alınmazsa yakın gelecekte Batı ekonomilerinde tekrar aynı şey yaşanabilir.
9 Numara: 1907 Bankacıların Paniği
1907 paniğinde, borsa bir önceki yılın %50’si kadar düştü. Buna yol açan şeylerin, ekonomideki aşırı gelişme ve yapılan kötü tahminler olduğu tahmin ediliyor. Menkul kıymetler borsası Mart ayında iflas bayrağını çekti. Ardından Ocak ayında gelen ikinci iflas mevduat sahiplerinin bankadan hesaplarını çekmek için bankalara koşarak kargaşaya sebep olmasına ve özellikle büyük bir banka olan Ulusal Kuzey Amerika Bankası’nın batmasına yol açtı.
Daha sonra Birleşik Devletler Maliye Bakanlığı, istisnai olarak J.P. Morgan ve bazı üst düzey yöneticilerden gelen, Birleşik Devletler’e ait para ve bazı yaratıcı yönelim fikirleriyle, tekrar ayağa kalktı. 1908 yılının Şubat ve Mayıs aylarındaki Kurultay toplantılarında, Aldrich-Vreeland Yasası, Ulusal Maliye Komisyonu’ndan geçerek ileride meydana gelebilecek ekonomik panik dalgalarını daha oluşmadan Ulusal Merkez Bankası tarafından bastırabileceği öne sürüldü ve borsada güven yeniden sağlandı.
8 Numara: Kara Pazartesi
19 Ekim 1987’de meydana gelen “Kara Pazartesi” krizinin meydana gelmesinde neyin etkili olduğunu hiç kimse kesin olarak bilmiyor. Ama kesin olarak bilinen bir şey var ki, o da milyarlarca doların dünya üzerindeki borsalardan çekildiğiydi. Hong Kong değerinin %45.8’lik büyük bir bölümünü kaybetti, İngiltere %26.4, Avusturya %41.8 ve Yeni Zelanda %60’ını kaybetti.
Bazı otoriteler, bunun olması beklenen bir kriz olduğunu söylüyor. Neden böyle bir krizin ortaya çıktığını ise, çeşitli portfolyolara ait menkullerin alınıp satılması, mali idare konusundaki anlaşmazlıklar ve enflasyon korkusu teorileriyle açıklamaya çalıştılar. Mantıksız bir açıklama yapılması da ayrıca panik oluşmasına ortam hazırlayabilirdi. Kesin olan şey, bu krizin birçok insana çok miktarda para kaybettirdiğiydi. Bu kriz sadece Amerika’ya 1 trilyon dolara mal oldu. Ve bu krizin yaraları 2000 yılına dek sarılamadı.
7 Numara: 1998 Ruble Krizi
Milenyum yaklaşırken etkisiz bir ekonomik reform politikası, yolsuzluk, Ruble’deki değer kaybı ve politikadaki istikrarsızlık Rusya’da büyük bir finansal krize sebep oldu. Dünyadaki yağ ve doğalgaz rezervlerinin üçte birini ihraç eden Rusya, fiyat dalgalanmalarını kontrol etmekte zorlanıyordu. Yabancı yatırımcılar, paralarını Rusya’dan çektiklerinde bankalar çok zor durumda kaldı. Öyle ki, IMF’den alacakları borç bile o boyuttaki açığı kapatmalarına büyük ölçüde yardımcı olamayacaktı. Faiz oranların %50’den %100’e çıkarken gecelik faizler %200’e kadar yükseldi. Borsa, tarihteki en büyük düşüşlerden birini yaşadı.
6 Numara: 1997 Doğu Asya Finans Krizi
“Asya ekonomik mucizesi” 1997 Temmuz ayında, yatırımcılar en iyi yaptıkları şeyi -yerel para birimlerine güvenlerini kaybettiklerinde- tam bir felakete dönüştü. Yüksek getiri oranları, Asya piyasasını çekici hale getirdi, ancak Birleşik Devletler kendi durgunluğundan kurtulmak için faiz oranlarını düşürmeyi denediğinde, kendisini yatırımcılar için daha cazip kıldı ve bunun bir sonucu olarak Asya piyasası daha riskli görünmeye başladı.
Bu, dünya üzerinde, Tayland’da başlayıp Filipinler, Hong Kong, Endonezya ve Malezya üzerinden devam ederek bir domino etkisi yarattı. Bu da eşi benzeri görülmemiş bir küresel krize yol açtı. Asya piyasası nadir gördüğü bir refah yaşarken bir anda kötü günlerine geri döndü: Tayland piyasası %75 değer kaybetti, Hong Kong’ta Hang Seng Endeksi %23 düşüş yaşadı, Singapur da %60’lık bir kayıp yaşadı. Dünya üzerinde bu krizden etkilenmeyen tek bir ülke piyasası bile kalmadı.
5 Numara: 2009 Avrupa Ülkelerinin Büyüdükçe Büyüyen Ülke Borçları
Bu, listemizdeki en güncel kriz. Ve hala hiç kimse bu krizin nasıl, ne zaman biteceğini bilmiyor. Piyasalar bazı ülkelerin borçlarını ödeyip ödeyemeyeceği hakkında giderek artan bir endişeye sahipti. Özellikle Yunanistan, İrlanda, İspanya, Portekiz ve İtalya’nın. Uluslararası bankaların karşılıksız kredi olarak verdiği ve büyük ihtimalle ödenemeyecek olan bu paralar, günümüzde piyasalarda yaşanan büyük düşüşte önemli bir rol oynadı.
Ama ülkelerin borçlanması krizi, büyük oranda Avrupa’nın problemi olmasına rağmen, Birleşik Devletler’e kadar sıçradı ve cumhuriyetçilerle demokratların borç sınırıyla ilgili anlaşmazlık yaşamasına sebep oldu. Ve Amerika, tarihinde ilk defa kredi oranını düşürdü.
Başarısız ekonomik otoritelerin önerileri, düşük büyüme oranına bir çözüm üretemedi ve ülkelerin birbirlerine olan borçları büyüdükçe büyüdü. Eğer bu kriz bu seyirde devam ederse listemizde daha üst sıralarda yer alacağından hiç şüphemiz yok.
4 Numara: 1973 Petrol Krizi
Suriye ve Mısır’ın İsrail’e karşı verdiği Yom Kippur Savaşı’nın ortasında, OPEC petrol satışında İsrail’i destekleyenlere karşı ambargo koyarak petrolü bir nevi bir çeşit silah olarak kullandı. Üretim durdurulduğunda, ham yağ özellikle Birleşik Devletler ve Hollanda için çok daha pahalıya mal oluyordu.
Ambargo yalnızca beş ay sürdü. Ama etkileri bugün hala devam etmekte: OPEC üyesi devletlerin, yalnızca birkaç yıl öncesinde sahip olduğu zenginlik; altı hafta içinde 97 milyar dolar değer kaybetti. Japon araba markaları, çok fazla benzin yakan Amerikan arabalarının aksine, küçük arabalar üreterek pazarda kendilerine büyük bir yer buldular. Bu kriz, bugünkü daha az yakan tasarruflu arabaların doğmasını tetikledi. Birleşik Devletler, daha az benzin kullanlmasını sağlamak için saatte 55 km hız sınırı koydu ve 1977’de Başkan Carter, Enerji Bakanlığı’nı kurdu. Enerji Bakanlığı, çok hızlı bir şekilde Birleşik Devletler’in petrol rezervi stratejisini geliştirmekte etkili oldu.
3 Numara: Büyük Durgunluk 2008-2012
2008 yılında, Amerika’da mortgage krizinin patlak vermesi, aktif kaynakların 600 milyar dolarını elinde bulunduran Lehman Brothers Bankası’nın ani çöküşü, Büyük Buhran’dan sonra birçok finansal krizin başlangıcının sembolü oldu. Bunun sebepleri, sınırları kaldırılmış bir finans sektörü, zayıf para politikası yönetimi, kamu ve özel sektördeki sürdürülemez borçlarla, sağlamlığı bir kumdan kaleyle eş değer bir uluslararası ekonomi gibi farklı şeylere bağlandı.
Mesuliyetlerin olduğu yerde, bunların etkileri görmezden gelinemez. Kredi sıkışıklığı, borsanın çökmesi ve sonradan meydana gelen durgunluk, gelişmenin önünün kapanmasına, işsizlik oranının yükselmesine ve hükümetlerin kendi ekonomilerini sürdürmekte zorlanmalarına sebep oldu. Mart 2009’da küresel varlığın %45 kadarının yok olacağı bir finansçı tarafından tahmin edilmişti, bu kaybı yerine geri koymak yıllar alabilir.
2 Numara: 1918-1924 Almanya’da Hiperenflasyon
Hiperenflasyon sorununun içinde boğulan Almanya, tarihte bu durumu yaşayan en kötü örnek olmasa da (Zimbabwe ile karşılaştırıldığında), bu kriz korkunç etkiler yarattı.
1914 yılında, Birleşik Devletler’e Dolar ile Alman Markı arasındaki döviz kuru oranı yaklaşık 1’e 4’tü. 1923 yılına gelindiğinde bu oran, 1 Dolar’a karşılık 1 trilyon Mark’a denk gelir oldu.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra “kazananlar”, Almanya’dan savaşta harcadıkları paralar için savaş tazminatı istediler. Bu, Almanya’nın o dönemdeki bütçe açığının üçte biri kadardı. Bazıları, Almanya’nın kasten kendi ekonomisini sabote ettiğini, böylece bu ödemeleri yapmaktan kurtulmaya çalıştığını söyleyerek Almanya’yı suçladı.
1923’te yeni bir para birimine -Rentenmark- geçerek, 1924’te Reichmark olarak tekrar değişecekti- Almanya sonunda, aşırı enflasyonu kontrolü altına almıştı. Ama bu süreç büyük ölçüde Ulusal Sosyalizm’in yükselişinin ve bütün kötü sonuçlarının çok önemli olduğunu kanıtladı.
1 Numara: Büyük Buhran
Büyük Buhran, dünya ekonomi tarihindeki en uzun ve en şiddetli buhrandı, fiilen 1929’dan 2. Dünya Savaşı’nın başlangıcına kadar sürdü. Başarılı, refah içinde ve şatafatlı geçen ’20’lerin tam tersine, Buhran aniden ortaya çıkan büyük bir yoksulluğa sebep oldu.
Bu süreç, Birleşik Devletler’in piyasa tarihindeki tek ve en yıkıcı olayı olan borsanın çöküşüyle başladı. 29 Ekim 1929’da 10 milyar Dolar (bugünün parasıyla yaklaşık 95 milyar Dolar) kül oldu.
Dünya üzerindeki talep bıçak gibi kesildi, fabrikalar durdu ve milyonlarca kişi işssiz kalarak yoksulluğun pençesine düştü.
Amerika’da 4 yıl içinde işsizlik %3’lerden %25’lere fırladı. Fransada 300 bin civarında seyreden işsiz sayısı 3 milyona yükseldi. Dünya üzerinde birçok banka iflas etti. İngiltere’nin para birimi sterlin %40 değer kaybetti. Brezilyalılar satamadıkları kahveleri trenlerde yakıt olarak kömür yerine kullanmaya başladılar.
Bazı ekonomistlere göre tüm bu zaiyatları karşılamak bütün bir ömür sürdü.