Hepimiz büyük bir organizasyonun ve yüksek performanslı bir çalışma alanının bir parçası olmak isteriz. Elimizden gelenin en iyisini yapmayı, bizi zorlayacak ve bize yardımcı olacak iş arkadaşları ile çevrili olmayı, maddi açıdan bizi ödüllendiren ve kişisel açıdan anlamlı işler yapmak isteriz… Ancak başarılı organizasyonlar tek bir tipte değiller ve birçok üretken çalışma alanı türü bulunuyor. İş yerinde önemli olan şey ise, sizi motive eden sahip olduğunuz değerleriniz ile çalıştığınız firmanın değerlerinin birbiri ile örtüşüyor olması, bir şirketin sahip olduğu kültürün sizin kişisel tarzınız ile uyumlu olması ve birlikte çalıştığınız insanların sizi düşündürmesi, geliştirmesi ve hatta güldürmesidir.
Bu hepimizin, kariyeri ne olursa olsun veya ne tür bir iş yaparsak yapalım çalıştığımız iş yerindeki çalışma alanlarının bir şekilde bizi yansıtması gerektiği anlamına gelmektedir. Harici ve dahili rekabetler için can mı atıyorsunuz veya en iyi halinizle iş birliğine dayalı bir ortamda mı çalışmak istersiniz? Bireysel başarılar ve kişisel itibar için aç mısınız veya takım ruhuna ve iş birliğine dayalı bir başarıyı mı tercih ediyorsunuz? Maddi ödüller için duygusal ve psikolojik açıdan tatmin olduğunuz bazı şeylerden vazgeçmeye hazır mısınız veya para kazanmaktan daha önemli ve anlamlı bir şey mi yapmak istiyorsunuz?
Son 20 yılda, sağlık sektöründen finansal hizmetlere kadar dünyanın en yaratıcı, en enerjik ve en üretken iş yerlerinde bulunma fırsatım oldu. Bu organizasyonlar çalışma alanlarındaki farklı yaklaşımları ile pazarda büyük bir başarı yakalamışlardır. Daha önce ziyaret ettiğim ve üzerinde çalışmalar yaptığım birçok firmanın bünyesinde dört farklı çalışma alanı olduğunu fark ettim ve hangi tür bir işin sizin için daha iyi olabileceği ile ilgili küçük bir rehber hazırladım.
Elbette herkes için en iyi kabul edilebilecek bir çalışma alanı bulunmuyor. Hepimiz, hangi tür bir çalışma alanının bizlerin daha iyi işler ortaya çıkarmasına yardımcı olduğunu kendimiz bulmalıyız.
Bu, 4 Farklı Çalışma Alanı Nedir?
Bir topluluk olarak şirket. Bu gibi çalışma alanları “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” anlayışına dayanır ve sözlerden daha çok güvene, ekip çalışmasına ve iş arkadaşlarının birbirini destekleme esasını benimser. Elbette, ortakların ve yatırımcıların çıkarları için müşteriler de önemlidir. Ancak bu gibi çalışma alanları çalışanların ihtiyaçlarını her şeyin önüne koyarlar. İşletme başarısının formülü ise işletmede bulunan insanlar için nelerin doğru olduğunu belirlemeye dayanmaktadır. Bu şirketler kendilerini ilk olarak bir topluluk, sonrasında ise şirket olarak görürler.
Yıldızlar takımı. Bu organizasyonlar çok çalışan ve kendi başarılarını kişisel hedefler ve hatta diğerlerinin başarıları ile kıyaslayan oldukça rekabetçi insanlar ile doludur. Buradaki teşvik ya başarılı ol ya da kovul, ya yüz ya da bat, ya birinci ol ya da sonuncu ol şeklindedir. Zorlu bir ortamdır ancak parlamak isteyen yetenekli insanlar için oldukça da doğru bir ortamdır. Çoğu yatırım bankası bu şekilde çalışmaktadır. Buna ek olarak hukuk firmaları, danışmanlık firmaları ve teknoloji devleri de bu şekilde çalışmayı seven şirketler arasındadır. “Kendi görevinde olağanüstü başarılı olan birinin, ortalamadan daha iyi olan biri ile arasında çok fazla fark vardır” diyor Facebook CEO’su Mark Zuckerberg. “100 kat daha iyidirler.” Yıldızlar için oluşturulmuş çalışma alanlarında, organizasyonun başarısı bireysel başarılara dayanmaktadır.
Bir şirketten fazlası, anlamlı bir sebep. Bu ortamda çalışanlar kişisel mutluluk veya kişisel başarılar hakkında daha az endişelenirler ve iş birliği ile çalışmaya daha fazla önem verirler. Bu çalışma alanlarında çalışanlar kendilerinden ödün verirler, kendilerini feda etmeye isteklidirler ve müşterilere ve diğer kurumlara verdikleri sözleri yerine getirmek için olağan dışı çaba sarf edebilirler. Buradaki ruh, “önce görev” ruhudur. İşi tamamlamak için ne gerekiyorsa yapmak mübahtır. Hiçbir şirket, lösemili çocuklara sağlık ve eğitim hizmeti sunan LÖSEV vakfındaki çalışanlar kadar bu kültürü benimsememiştir. Bu dünyada hiçbir şirketin veremediği kadar başarılı hizmet vermektedirler çünkü çalışanların hasta çocuklar ile bir şekilde bağları bulunmaktadır ve çocukların çıkarlarını her şeyin üzerinde görürler.
Küçük güzeldir. İster bir görev duygusu ile, ister kişisel başarı ile motive olsunlar, bazı insanların en iyi oldukları çalışma ortamı fikirlerini kolayca eyleme döküp hızlıca hareket edebildkleri ortamlardır. Small Giants: Companies That Choose to Be Great Instead of Big (Küçük Devler: Büyük Olmak Yerine Harika Olmayı Tercih Eden Şirketler) isimli ünlü kitap küçük şirketlerin, devasa karlar ve büyük bir pazar olmadan da çok önemli başarılara imza atabildiğini konu alıyor.
Yapılması gereken işi yapmak gibisi yoktur ancak bu, size uygun bir çalışma alanına sahip bir şirket, organizasyon veya ekip bulmanız gerektiği anlamına gelmektedir. Yapılacak çok ilgi çekici ve önemli görevin olduğu bir dünyada hepimiz en iyi şekilde yaşamayı ve bizim daha da iyi biri olmamızı sağlayacak iş arkadaşları ile çevrilmeyi hak ediyoruz.